Birbirine Benzeyen Yüzler: Türkler ve İtalyanlar
İsmail Atahan Keçeci
Sokakta yürürken bazen durup bakarsınız…
“Bu adam Türk mü, İtalyan mı?” diye düşünürsünüz.
Aslında bu şaşkınlık hiç de yersiz değildir.
Türkler ile özellikle Güney İtalyanlar arasındaki benzerlik, sadece dış görünüşten ibaret değil; tarihin derin katmanlarından gelen ortak bir hikâyenin sonucudur.
Bugün İtalya dediğimiz topraklar da, Anadolu dediğimiz coğrafya da Akdeniz medeniyetinin merkezinde yer aldı. Roma İmparatorluğu, Bizans, Antik Yunan, hatta Orta Doğu ve Kuzey Afrika… Bu büyük tarih sahnesinde halklar sürekli iç içe geçti. Ticaret yaptı, evlilikler kurdu, savaşlar yaşadı, barışlar yaptı. Genler de, kültürler de bu hareketlilikten payını aldı.
Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiğinde, bu topraklar zaten binlerce yıldır insanlık tarihinin kavşak noktasıydı. Anadolu’daki Roma, Helen ve yerel halklarla kaynaşan Türkler, zamanla Akdeniz kimliğinin önemli bir parçası haline geldi. Bugünkü Türk toplumu, sanıldığı gibi tek bir kökten değil; Anadolu’nun çok katmanlı tarihinden süzülerek oluştu.
Aynı durum İtalyanlar için de geçerli. Özellikle Sicilya, Napoli ve Güney İtalya bölgeleri; Araplardan Normanlara, Bizans’tan Romalılara kadar birçok halkın izini taşır. Bu yüzden bir Sicilyalı ile Ege’de yaşayan bir Türk’ün benzerliği şaşırtıcı değildir.
Bu benzerlik sadece yüzde, ten renginde ya da bakışta değil…
Sofrada,
aile ilişkilerinde,
yüksek sesle konuşmada,
misafirperverlikte de kendini gösterir.
Kısacası mesele “aynı ırk” meselesi değil.
Mesele, aynı coğrafyanın çocukları olmak.
Akdeniz, insanları birbirine benzetir.
Rüzgârı, güneşi, denizi…
Ve tarih.
Belki de bu yüzden bir Türk, İtalya’da yabancılık çekmez.
Ve bir İtalyan, Türkiye’de kendini evinde hisseder.
Çünkü bazı benzerlikler, pasaporttan değil;
tarihten gelir.