Yayıncılıkta kavga!
Sosyal medya, internet üstünden yapılan yayın anlamına geliyor. “Ee, bunu biliyoruz neden yazıyorsun ki!” diyenleri duyar...
Sosyal medya, internet üstünden yapılan yayın anlamına geliyor.
“Ee, bunu biliyoruz neden yazıyorsun ki!” diyenleri duyar gibi oluyorum.
Biliyorsunuz, yazılarımı hem Facebook sayfamda hem de Küçük Menderes Gazetesi’nde yayınlıyorum. Belki öğretmenlikten gelme bir alışkanlık olabilir; öğrencilerimin kullandığım bazı terimleri bilmediğini varsayarak parantez içinde onları da anlatmaya çalışırım. Yani yazıyı yazarken az bilenle çok bilenleri hedef alırım. Küçük Menderes, Ödemiş ve çevre belde ve köylerinde kahvelerde okunan bir gazete. Ne her şeyi bilen Facebook arkadaşlarım, ne de çok şeyi bilmeyen kahvedeki Mehmet Emmi’ye hitap etmeye çalışırım.
Bir de yazılarımı internet programı olan Word’de bir fotokopi kağıdı (A4) genişliğinde yazmaya çalışırım. Başlık okumaya alışkın ya da uzun yazı okumaya zamanı olmayan kimi okuyucularım, “Daha kısa yaz” derler. İşte yazılarım, bu çerçevede ortaya çıkar…
**
Bir dönem sıkı bir tartışma programları izleyicisi idim. Bundan 15-20 yıl öncesine kadar ilgi çekiyordu ama son dönemde ‘kadrolu’ aynı kişiler tartışmaya hatta kavga etmeye başlayınca bunları da izlemeyi bıraktım. Haberleri de genellikle telefonumdan izlerim. Yani orta halli bir e-sosyal medya kullanıcısı sayılırım. Yemekti, misafirlikti veya bugün şununlaydım, bugün bununlaydım gibi paylaşımlardan da uzak kalmaya çalışırım.
**
Bazı haber kanallarını internet üstünden takip ederim. Bildirim gelir ve ilgimi çekerse tıklarım. Bu bildirimler bazen haber, bazen tartışma programı, bazen de köşe yazılarıyla ilgili olur. Dedim ya ilgimi çekerse izler, kimi zaman da ‘muhatabının okumadığını bildiğim halde’ yorum yazarım.
Malum, şu günlerde baro tartışmaları gündemde. Herkesin bir fikri var ki bu da normaldir.
Dün akşam, bir TV kanalının konuyla ilgili bir tartışma programından bildirim geldi. Adamı tanıyorum ama hadi bir bakayım neler diyecek diye izlemeye başladım…
İnsan, çok saçma sapan fikirlere sahip olabilir… Bu da benim için normaldir fakat saçma sapan fikirlere sahip insanlar, bu tür tartışma programlarına sırf ‘ekşın’ yani hareket olsun diye davet ediliyorsa “Ne oluyor / nereye gidiyoruz!” diye sormamız gerekiyor.
Sanki o bildiğimiz ‘kadın’ programlarındaki ‘cadı’ tipler gibi … Karşısındakini dinlemek istemiyor, aksine konuşmasını engelliyor. Sürekli saldırgan ve yalan bilgiler üstünden algı oluşturmaya çalışıyor.
Yazımı uzatmayacağım… Bu tip kişi ve programları izlememek en iyisi ama biz izlemeyince onlar susmuyor… Bağırmaya ve saldırmaya, yalan yanlış konuşmaya devam ediyorlar…
Peki ne yapmalı? Bence arada dinleyip ilgili kişi ve yerlere uyarı yapıp tepki göstermek gerekiyor. Sonra, doğru ve sakin yayınları izlemek ve izletmek gerekiyor.
Medyanın dili zehir gibi. Kaliteli programlar yerine kavgalı ve hararetli tartışmalar ilgi çekiyor. Türkiye, ne yazık ki medya açısından iyiye doğru gitmiyor.
Ama bundan birileri de nemalanıyor. Peki kim nemalanıyor?
Açıktır ki doğruların sakin sakin dile getirilmesinden hoşlanmayanlar.
Sonuç: Türkiye’de tartışma kültürü kayboluyor…
Bakmadan Geçme





