Yaşasın Cumhuriyet

Bugün 29 Ekim. 29 Ekim'in üstünde yaşadığımız vatan toprağı için önemli bir gün olduğunu biliyorsunuz. Geçtiğimiz...

Bugün 29 Ekim. 29 Ekim’in üstünde yaşadığımız vatan toprağı için önemli bir gün olduğunu biliyorsunuz.

Geçtiğimiz gün bir öğretmen arkadaşımla sohbet ederken sınıfta Cumhuriyet hakkında birkaç cümle yaptıktan sonra bir öğrencisinin “Hocam, siz Cumhuriyet Halk Partili misiniz?” diye sorduğunu söyledi. Bu soru bağlamında geldiğimiz noktanın yorumunu size bıraktıktan sonra Cumhuriyet kelimesinin anlamı üstüne bir yazı yazmanın anlamlı olacağını düşündüm.

Daha önce de yazdım. Cumhuriyet hakkında ansiklopedik kaynaklar, “Hükümetin halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Egemenlik hakkının belli bir kişi veya aileye ait olduğu monarşi ve oligarşi kavramlarının karşıtıdır” yazıyor.

Hükümet, ‘yasalar çıkaran, ülkeyi yöneten güç’ demektir. Cumhuriyet ve hükümet kelimelerinin kaynağı Arapçadır.

Osmanlı Devleti döneminde bize batıdan gelen cumhuriyet fikrinin 1870’li yıllarda Genç Osmanlılar ve Mithat Paşa tarafından tartışıldığını biliyoruz.

Cumhuriyet fikrinin yönetimi halkla paylaşmak anlamına geldiğini söyleyebiliriz.

Latince ‘res publica’ “kamusal olan” yani ‘herkesi ilgilendiren’ alan anlamındadır. Bu durumun ‘tek adam’ veya ‘aile yönetimi’ anlamına gelen ‘monarşi’ karşıtı olduğunu söyleyebiliriz.

Özetle cumhuriyet kelimesi, devlet başkanı ya da hükümetlerin halk tarafından seçildiği ve halk iradesince meşrulaştırıldığı devlet şekli anlamında kullanılmıştır.

Peki belirleyici olan sadece seçim mi, elbette değil. Fikir özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü de olmazsa olmaz şartlardandır.

Günümüzde dünyanın değişik bölgelerinden örneklerini görüyoruz: Devletin bütün imkanlarını elinde tutup basın yayını kontrol altına aldıktan sonra “Hadi seçime gidelim” demek de ne cumhuriyettir ne de demokrasi…

**

Cumhuriyet, Anadolu’ya seçme ve seçilme özgürlüğünün yanı sıra kadın hakları gibi önemli kazanımlar getirmiştir. Dinin bireysel, devletin de kamusal alan olduğunu hatırlatmıştır.

Laiklik adını verdiğimiz ilke ile Anadolu’da yaşayan başta Türkler olmak üzere Kürt, Arap ve Çerkez hakları, Ortadoğu’da yaşayan akrabalarına göre daha özgür bir yaşam tarzına kavuşmuştur.

Bunu sağlayan başta Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarıdır.

Atatürk, “Yarın Cumhuriyet’i ilan ediyoruz” demiş… O dönemde yapılan konuyla ilgili tartışmaları tarih kitapları yazıyor. Kimileri cumhuriyet ile dini inançlarının zayıflayacağını veya kaybolacağını düşünmüş, çeşitli isyan hareketlerinin içinde olmuştur.

Oysa Cumhuriyet insanların inançları ile değil, onları sömürenlerin karşısında olmuştur.

Bugün bile Cumhuriyet’in temel değerleri arasında yer alan laiklikle ilgili sloganlar atıldığında hemen karşı refleks geliştirip “Ya Allah Bismillah Allah-u Ekber” diye bağıranlar da aynı korkular ya da inançlar içindedir. Cumhuriyet, dine savaş açmamış ama din üzerinden kamuya hakim olmak isteyenlerle arasına mesafe koymuştur.

Laiklik dinin elden gitmesi değil, her türden inancın güvence altına alınmasıdır.

Dünyanın en kanlı coğrafyası, cahillik ve din/mezhep çatışmalarının ortasındadır. Atatürk Türkiyesi, laiklik ilkesi ile İslam coğrafyasında önemli bir kurtuluş ışığı olmuştur fakat hâlâ 100 yıldır bitirilemeyen tartışma konusu yapmamız düşündürücüdür.

Cumhuriyet; özetle hukuk, özgürlük, halkın yönetimde söz sahibi olması, seçme ve seçilme hakkı, çağdaş evrensel yaşam biçimi ve inanç özgürlüğü demektir. Bunlardan birinin zedelenmesi demek, Cumhuriyet ve demokrasi anlayışının ortadan kalkması demektir.

Bir devletin kötü yönetilmesinin panzehri de daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk düzenidir.

Cumhuriyetimizin 98. yıl dönümü kutlu olsun.

Bakmadan Geçme