Yaralandığı Yerden Konuşanlar!

Sevgili Ödemişli dostlarım, bugün biraz duygusal konulara değineceğiz. Geçenlerde sevdiğim bir dostumu ziyaret ettim. Konu konuyu...

Sevgili Ödemişli dostlarım, bugün biraz duygusal konulara değineceğiz. Geçenlerde sevdiğim bir dostumu ziyaret ettim. Konu konuyu açtı derken iş, benim her daim söylediğim hatta “Kenan Doğulu” nun benden duyduğunu düşündüğüm (!) (!) “Ne yaparsan yap aşkla yap” sözüme geldi.

Ey beni okuyan “sen”, ne yapıyorsan, ne işle uğraşıyorsan en iyisini yapmaya çalışmalısın. Hatta tam da şu an “kendine söz vermelisin” bence. Şehirlerin ve ülkelerin işini iyi yapan insanlara çok ihtiyaçları var.

Geçenlerde sosyal medya hesabımda şöyle bir söz paylaşmıştım: “İyi biri olmak, en azından hayatındaki bir şeyi ‘bir kere olsun’ İnsan Gibi Sevmekten geçer”. Aslına bakarsanız bu, çok derin ve çok anlamlı bir söz. Bir kere yahu, hayatında bir kere; bu ağaç olur, kuş olur, hayvan olur, sevgili olur, dost yaren olur bir kere insan gibi, ADAM gibi sevmeyi bildin mi tövbe sana daha bir şey olmaz. Yüreğinizdeki kinden, nefretten uzaklaştırır.

Sevgili dostlarım, kaosun kimseye faydası olmaz. Kinin, ayak oyunlarının, bencilliğin. Zaman, bize er ya da geç doğrunun ve sevginin kazandırdığını göstermiştir. Benim zamanında sevgiyle ilgili iki sınavım vardı, ikisinden de sınıfta kaldım. Her ikisinde de küçücük ve şımarık, el üstünde tutulan kız çocuğuydum çünkü bizim zamanımızdaki insanlar bilirler, bizde sevgi dili, bir bakış ve masumca omza bir dokunuştu ve “Seni seviyorum”ları “hayat” bizi eze eze öğretti.

Babama “Seni seviyorum” diyemedim çünkü o babaydı, sevgi diline ihtiyacı yoktu. Çocuk olan, evlat olan bendim. O beni sevmeli, saçımı okşamalı ve beni nazlamalıydı ki öyle de yapıyordu ve ben hep yanımda olacak sandım. Meğer çok eksik davranmışım. Ne vardı ki “Babacığım seni çok seviyorum” desem, hayır yani ne vardı…

Beni gerçekten seven ve saçımın teline zarar getirmeyen birini çocuk şımarıklığı ile yorduğum halde ve “Yokum” dediğimde intihar ettiğini duyduğumda dahi yanına gitmedim. Oyun sandım. Değilmiş, şükür ki kurtarılmıştı. Ancak ben, beni gerçek manada seven iki insanın da hayatımdayken kıymetlerini bilemedim. Yakıştı mı bana? Asla!

Şimdi bunu okuyanlardan beni tanıyanlarınızın, “Yok yahu, mümkün mü? Siz böyle davranmış olamazsınız” dediğinizi duyar gibiyim ama işte o gördüğünüz “beni” zamanla yaralandığım yerler bu hale getirdi ve dilim her ne olursa olsun, kim nasıl davranırsa davransın sevgi dilinden vazgeçmedi. Hayatı yaşamanın başka yolu olmadığını gördüm.

İşte ben, o yüzden uzun yıllardır yara aldığım yerden konuşurum. Şunu bana hayat öğretti ki, sevgi en büyük güç ve her dost sohbetinde sevgi diliyle konuşulması gerektiğinin şart olduğunu, çalışma arkadaşlarımdan aile içi yaşantıma kadar kişileri olduğu gibi kabul etmeyi, doğru ve adaletli olanı aktarmayı ama aksi durumlarda da onlar için de kendimi üzmemeyi öğrendim çünkü “hayat, dert edinmeyi adet haline getirecek kadar uzun değil.”

Ben konuşurum, ben iyi niyetle konuşurum, ben ikaz için konuşurum, zaman kaybetmeyin diye konuşurum, kıymet bilin diye konuşurum, hatalarınızdan ders alın diye konuşurum, insanlarla paylaşın diye konuşurum. Ha, karşı taraf neyi ne kadar alır ondan sonrası da onun tasarrufundadır. Ben zerre o sınırları geçmem.

Benden örnekler vererek anlattığım konunun aslı şudur ki kişiler, sizinle çatıştıklarında dahi ya da korkularında ya da kelamlarında inanın yara aldıkları yerden dem vurmaya çalışırlar çünkü iyi bilirim ki o dili o kadar net konuşturan sadece kişinin yüreğidir ve o yüreğin hafızasıdır.

Sevgili dostlarım, kimilerine kızarız, kimilerinin yaptıklarına anlam veremeyiz. Bazılarının yaptıkları için “Ben olsam yapmazdım” gibi saçma şeyler söyleriz ya da kimilerini de ayıplarız. Oysa biz kimiz ki o kişinin yaşadıklarını, geçmişini bilmeden önyargı ile onu yargılıyor ya da yaftalıyoruz. Bu insanlığa da sığmaz, “Ben iyi biriyim” diyen karaktere de!

Bilmeden, dinlemeden, anlamadan, ortak olmadan, sindirmeden kimse için “İyi” ya da “Kötüdür” diyemez ve onu son gördüğümüz hareketlerinden dolayı değersizleştiremeyiz.

Klişedir bu, psikolojide kişinin hep çocukluğu baz alınır ve onun üzerinden şimdiki davranışları çözümlenmeye çalışılır. Benim şu anda bu kadar derin konular konuşabilmeme, yazabilmeme ve kelimelere takla atabilmeme ve bunların gün sonunu doğruluk, aşk ve sevgiye bağlayabilmeme neden hep bu yüreğimin hafızasıdır.

İşte o yüzden kadınlar ve erkekler ve de sevgili gençler, birbirimizden alacağımız, öğreneceğimiz çok şey var. Birileri sizi bazı konularda uyarıyor, telkinde bulunmaya çalışıyor, yol gösteriyorlarsa bilin ki yaşadıklarından ders çıkarmış ve tecrübe olarak diline yansımıştır. Hepsini uygulamayabilirsiniz belki, dönemsel farklılıklar ya da kültürel tezatlıklar olabilir ancak içinden bir kelime dahi kendine katabilmen ya da bir düşünüşü hafızana saklayabilmen, senin geleceğinde ummadığın faydalar sağlayabilir, kim bilir!

E dip not; size bunları aktaran kişilerin şu anki durumlarını baz almayın, güvenilir olup olmadığını sorgulayın. Zira kendi yanlışlarından yaşamını doğrultamamış birinin tecrübeleri “onun gibi olmayın adınadır.”

Bugünlük de bu kadar, sevgi ve aşkla kalınız. Yarın görüşmek üzere.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme