Yapmayın bize bunu!

Bugün yirmiiki Nisan ikibinondokuz, öncelikle herkese sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hafta dilerim. Bendeniz İstanbul'da seksendokuz...

Bugün yirmiiki Nisan ikibinondokuz, öncelikle herkese sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir hafta dilerim.

Bendeniz İstanbul’da seksendokuz ve doksanların başında İstanbul Üniversitesinde tahsilini tamamlayan biri olarak, bizler giyime kuşama, telaffuza çok dikkat eden, hatta nezaket ve saygınlık konusunda ödün vermeyen bir nesil olarak yaşadık. Büyükler ve küçükler, erkek arkadaşlar için kadınlar ve ailelerimiz bizler için her şeyden çok daha kıymetliydi. Hani “İstanbul Beyefendisi” ya da “İstanbul Hanımefendisi” derler ya işte o tabirler taaa kırklı ellili yıllara dayanır. Ama bizler de az da olsa bu “asaletin” ucundan kıyısından geçtik şükürler olsun..

Ben eski filmleri, eski belgesel ya da haber bültenlerini izlemeyi çok severim. TRT arşivi halka açıldığından beri bunları izlemek daha da kolaylaştı. Tavsiye ederim. Çünkü oradaki spikerlerden, konukların diksiyonlarından tutun da, giyimi kuşamı ile muhteşem saygın ve de takdire şayan yanlarıyla doludur.

Bizler aslında asil bir toplumun evlatlarıyız, ancak genlerimizle öyle bir oynanmış ki, birinin kazaleyn bizlere iyilik yapası tutar, altında bir şey ararız. Birisi düşüncelerini çok net anlatır gördüğü bir şeyimize övgüler yağdırır, bizler içimizden bir ana avrat küfür etmediğimizi bırakırız. Niye? Muhakkak ki o bilmem neyin nesinin kesin bizden bir çıkarı vardır. Öyle mi?

İşte maalesef, bunun nedeni, iyiliklerle dolu düşünceleri geri bıraktıracak o kadar çok şeyler yaşattılar ki bu topluma; İçtenlik, samimiyet, ciddiyet ve disiplinden uzak oluşları ve toplumu kolay para kazanma yolunun çalmak, çökmek ya da yalakalıkla (yazdım, sistem bana argo ve kaba sözcük olarak ikaz verdi. E ben bunu daha başka nasıl anlatayım bilemedim :/) neyse işte bu ve benzeri duyguların hız kazandığının ispatlarını yaşamaları toplumu abondene etmeye yetti.

Toplum genleriyle oynanmasından tutun da, samimi ve haklı takdir duygularına ve de ifade şekillerine kadar işlemiştir. Haklıyı haksızı ayırt edemez, etse de hakkını veremez, verse de ardından gidemez durumda şöyle toplumca kişilik zafiyeti yaşar olduk.

Oysa eski topraklar bilir, parası olan da olmayan da nezaketli saygılıyken, son çeyrek asırda maddiyatın getirdiği rahatlıkla zengin daha saygısız, fakir de daha arsız çıkıyor karşımıza (toplumun genelinden bahsedilmiyor, anlatılmak istenenin sakın diyeyim yönünü değiştirmeyin). E durum böyle olunca da, birinin sana iyi davranması ya da nezaketli söz etmesi veya veya güzellik yapması, farklı algılanmasına da sebep oluyor. İyi niyetli insanların da şevklerini, inançlarını kırdılar ne yazık ki,

Şimdilerde, diyorsun ki “arkadaşım yere tükürme”, adam yüzüne bön bön bakıp, söylediğinden senin utanmanı bekliyor. “Çöpünü dışarı atma” ya da “şu çöpleri de toplayan insandır. Ağzını iyice bağla ve güzel poşetlere koy da at” diyorsun, ne olacak onların işi değil mi? Yapacaklar diye de terbiyesizlik yapabiliyor. Kadına yer veri bırak, yaşlı insana yer ver diyorsun, oram buram ağrıyor, ya da uyanmaz bir uyku haline bürünüyor. Yolda yaşlının, evde anne-babanın, okulda öğretmenlerin, iş yerinde tecrübelilerin değersileştirildiği insanın en kıymetsiz dönemlerini yaşıyoruz.

Ne zaman ki, okuldaki eğitim sistemi ve giyim kuşamda akılları sıra yenilik yapıldı. Gelen nesil oldukça saygısız, bencil, tembel, unutkan, inisiyatif kullanamayan, fikrini söylerken bile ya saygısız ya da korkaklık arasında gidip gelen sıkışık bir nesil yaratılmaya başlandı. Neyse ki, biraz biraz düzelecek sinyalleri almaya başladım kendimce. Umudum gençlerde dedi ya Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bu seçilmiş insanın yüzyıl sonra şunlar şunlar olacak dediği her şeyin çıkıyor olması, güvendiği gençler konusunda da beni ona bağlıyor. Haklıdır. Umudumuz Gençlerde!

Dipnot: Sevgili iyi niyetli olduklarını düşündüğüm okur arkadaşlarım, burada benim neye ne adla hitap ettiğim ya da neyi eksik söylediğimden daha çok, konunun içeriğini ya da aslında neyi anlatmak istediğime odaklanmanızı rica etsem, ukalalık yapmış olmam sanırım. Zira inançlar herkesin kendi problemidir. Sizler çok dindarsınız diye bana sevap, ben daha az dindarım diye sizlere de günah yazılmayacaktır.(diye biliyorum en azından) O yüzden kelimelerden çok, niyete ve içeriğe bakın kurban olduklarım. Ne geldiyse başımıza, sahte, yalancı, samimiyetsiz, önemli değerlerimizi kullanan duygu hırsızlarından ve de bencil insanlardan gelmiştir. O yüzden içiniz de gönlünüz de rahat olsun. Sadece beni okuyun, ama doğru, ha bilemediğin de varsa, aha yukarda numaram vardır. Mesai saatleri içinde aramanız yeter. Yeter ki niyetiniz halis olsun!

Tanrı, yüreğinin ve beyninin harmanını dilinden dökülen insanlarla karşılaştırsın inşallah.

Sevgiler

Bakmadan Geçme