Yalancı bahar…

Bu kış yağdıydı yağmadıydı derken kar, bembeyaz yüzünü gösterdi de sular derelerden az da olsa şırıl...

Bu kış yağdıydı yağmadıydı derken kar, bembeyaz yüzünü gösterdi de sular derelerden az da olsa şırıl şırıl akmaya başladı. Beyaz yağışla birlikte soğuk hava da kendini gösterdi. Hafta sonu ortalık buz kesiyordu. Tabii don tehlikesini de unutmamak gerekir. Bakla, bezelye ve tarlada kalan varsa patates için don, iyi bir haber değil. Dilerim çiftçilerimiz önlemlerini almışlardır.

Şimdi budama dönemi. Uyuyan ağaçların gelişimini düzenlemek ve daha kaliteli ürün elde etmek amacıyla erik, şeftali ve nar gibi meyvelerde budama işlemleri yapılıyor.

Biliyorsunuz Şubat, her zaman tehlikelidir. Soğukların ardından hava aniden ısınırsa ağaçlar aldanabilir. Ne derece doğrudur bilmiyorum ama en geç dut ağacı çiçek açarmış. “Dut ağacı, yalancı bahara aldanmaz” derler. Yalancı bahara ilk aldanan, badem ağaçları oluyor sanıyorum.

Ben, budama dönemini ameliyat sırasında insanların uyutulmasına benzetirim.

**

Okullar açıldı. İlk hafta, haydi huydu derken geride kaldı.

Nisan ayının ikinci haftasında ikinci dönemin ara tatili; derken bir de bakmışız önce Mayıs, ardından da Haziran gelmiş…

İlk görev yerim Kırıkkale’nin Sulakyurt ilçesi idi. 3.5 yıl görev yaptım orada… Şimdi zaman o kadar çok hızlı ilerliyor ki! Okullar açılmış, bir de bakıyorsunuz ikinci dönem gelivermiş. Ve haydi karne zamanı… Filmin ilk yarısı sıkıcı olabilir ama ikinci yarısı hızlı geçermiş… Hayat da bir film şeridi değil mi?

**

Geçtiğimiz pazartesi günü belediye meclisi toplantısında idim. Gündem maddelerinde pek tartışma yaşanmadı. Gündemdeki dokuz madde tartışmasız görüşüldü.

Fakat dilek ve temenniler bölümünde MHP’li Ceyhun Kınlı ile CHP’li Ufuk Aykol arasında yaşanan tartışma, ortamı biraz gerdi. Haberin ayrıntılarını Küçük Menderes’te okudunuz. Tartışma, olduğu gibi yazılmıştı. Bu yüzden buraya almayacağım. Merak eden, gazetenin internet sayfasından okuyabilir.

Fikirlerinizi uygun bir dil ve üslupla söyleyebilirsiniz ama bazı ifadelerin ve gerginliğin meclise yakışmadığını söylemem gerekir. Nitekim, siyasetin en üst düzeyinde dün birbirlerine her türlü hakaretleri yapanların bugün sarmaş dolaş gezdiklerine şahit olabiliyoruz.

**

O toplantıda hemen hemen her toplantıda olduğu gibi yine yer altı otoparkı gündeme geldi. Başkan Eriş; Hükümet Meydanı, Sefa Sokak’taki otopark ve eski hastane için girişimlerde bulunduklarını belirterek gelecek yanıtlara göre değerlendirme yapacaklarını söyledi.

Toplantıda AK Partili üyelerin de Başkan Eriş’e tahsis konularında parti olarak yardımcı olabileceklerini söylemesi bir centilmenlik idi. En azından şu eski hastanenin terk edilmiş bir alan görüntüsü vermesi çok kötü. Burası, depremde pekala çadır kurma alanı olabilir.

Burada bir kültürel tesis yapılması veya sağlık tesisinin devamı konuşuluyor.

Şu dip dibe bina dikme sevdasından bir vazgeçebilsek. Parklarımızı ve yeşil alanlarımızı arttırabilsek…

Ve şehir içindeki içkili yerler meselesi…

Adam gibi yenilip içilen, herkesin rahatlıkla girip çıkabildiği ve pencereleri kapalı olmayan mekanlara bir sözüm yok. Ama özellikle konsomatris olarak tabir edilen kadın çalışanların bulunduğu yerlerin varlığı, sadece şehir içinde olmalarından dolayı değil, genel anlamda hoş değil…

Ve Tekelli kavşağındaki dükkanların taşınma meselesi…

Sanayiye taşınmaları için süre verilmiş. Süre, Şubat sonuna kadar ertelenmiş. Taşınma konusunda belediye olarak yardımcı olunacağı söylenmiş.

Bir esnafın uzun süre iş yaptığı çevreden koparılıp başka bir alana taşınması elbette kolay değil. Aynı müşterilerin gelip gelmeyeceği şüpheli. Yeni yerde tutunup tutunamayacağı da belli değil…

Ama o bölgenin de artık genişlemesi lazım.

Aman soğuklara ve olası yalancı bahara dikkat…

Bakmadan Geçme