YA KIYAMET KOPARSA…
Hatırlıyorsanız eğer, İnka takvimine göre 21 Aralık 2012 yılında kıyamet kopacaktı. Neredeyse dünyadaki herkes, korkuyla bu...
Hatırlıyorsanız eğer, İnka takvimine göre 21 Aralık 2012 yılında kıyamet kopacaktı. Neredeyse dünyadaki herkes, korkuyla bu tarihe odaklanmıştı. Kıyamet tarihi, tüm dünyada o kadar çok ses getirmişti ki bu konuda 2012 adında bir film bile çekilmişti. Filmde 2012 yılında kıyamet arifesinde devletlerin önde gelenleri, zengin bir zümre ve yetenekleri dolayısıyla seçilmiş azınlığın kurtarılması için devletlerin önderliğinde inşa edilen modern Nuh’un gemileriyle hayatta kalma mücadelesi veriliyordu. Bunların dışında kalan insanlar ise yok olmayı bekliyordu. Baştan sona seyredenleri hop oturtan hop yerinden kaldıran aksiyon dolu bir filmdi.
İnkalar, tabiri caizse çuvalladı ve tahminleri tutmadı; şu an 2017 yılındayız ve hepimiz hayattayız çok şükür. Ancak ya bu tahmin doğru çıksaydı ne olurdu? Böyle bir felaketten üç ya da beş yıl önce haberdar olsaydık kurtulmak adına neler yapabilirdik? Örneğin dinazorları yok eden büyüklükteki bir göktaşı dünyaya doğru gelecek olsa kendimizi ve ailemizi yaratacağı felaketlerden nasıl korurduk? Küçük bir olasılık gibi göründüğü için birçoğumuz bu konuyu önemsemiyor ve göz ardı ediyor ne yazık ki; ancak o an gelip tehlike kapımızda belirdiğinde iş işten geçmiş olmayacak mı sizce? Kim çocuklarının gözleri önünde ölmesini ister?
Göktaşı çarpması olası felaket senaryolarından sadece bir tanesi. Dünyaya göktaşı çarpması halinde, belli bir süre çarpmanın etkisiyle toz ve gazlar tüm atmosferi kaplayacak. Bu toz ve gazlar, atmosferi kapladığı için birçok canlı türü yok olacak veya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Felaket sonrası dünyanın eski haline gelebilmesi için en az bir iki yıl geçmesi gerekiyor. Bu süre zarfında atmosferin dışında yani uzayda yaşamaktan başka çaremiz yok.
Günümüzde uzaya insan gönderebilen ülkeler sırasıyla ABD, Rusya ve Çin’dir. Diğer ülkeler ise bu ülkelerin imkanlarıyla ancak uzaya insan gönderebilmektedirler. Yarın öbür gün bir felaket olduğunda ve dünyamızı belli bir süre için terk etmek zorunda kalsak bu ülkelerin kapısını çalmak mecburiyetindeyiz. Ancak onların da uzaya gönderebileceği insan sayısı çok fazla değil ve bizim gibi sıradan insanların o uzay araçlarına binmesi pek mümkün görünmüyor. Eğer bu ve bunun gibi felaketler için önlem almazsak o an geldiğinde gözlerimizi kapayıp felaketin bizi yok etmesini beklemekten başka şansımız olmayacaktır.
Bireysel olarak felaketler karşısında hiçbirimizin şansı, diğerinden fazla değil. Günümüzde uzay yatırımları, özel şirketler aracılığıyla yapılmaktadır. Bu konuda kurulacak bir şirket yardımıyla en azından öncelikli olarak ortaklarının kurtulması adına bilimsel çalışmalar yapılması mümkün görünüyor. Ütopik gibi görünüyor olabilir ancak aya ilk giden uzay aracının bilgisayar sisteminden daha iyisi bugün cep telefonlarımızda mevcut. İllaki uzaya gidilmesi de şart değil; yeraltında kurulacak olan insanların en az bir iki yıl yaşamasına yetecek kadar yiyecek ve oksijen depolanabilen bir tesis de yeterli olabilir. Tehlikenin durumuna göre senaryo, mevcut duruma uyarlanabilir.
Sonuçta herkes bir gün ölecek, buna şüphe yok. Ancak en büyük acı, çocuklarımızın ve sevdiklerimizin gözlerimizin önünde öldüklerini görmektir. Tedbir her zaman iyidir. Beklenen felaket senaryoları gelmese bile bu çalışmalar sırasında elde edilecek teknolojik buluşların ülkemize ve insanımıza faydası olacağı muhakkaktır. Bunları kulak arkası edersek büyük bir felaket sonucunda dünyada ne Türk ne de Müslüman kalacaktır.
Bakmadan Geçme





