Vurun öğretmene!

Herkes bilir 'Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum' sözünü. Sözün kime ait olduğu konusunda...

Herkes bilir “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” sözünü.

Sözün kime ait olduğu konusunda ayrıntı yazmayacağım zira söyleyenden çok sözün taşıdığı anlam önemlidir.

Yaşadığımız coğrafyada anneler için ‘cennet’ benzetmesi yapılır ama biliyorsunuz kadın cinayeti haberlerini de ne yazık ki TV’lerde her gün izleriz.

Ana kutsaldır, öğretmen kutsaldır…

Malum, hafta sonu ilk ve orta dereceli okullar tatile giriyor. Eğitimcilerin tatili ise ay sonunda başlıyor. Yıl sonu itibarı ile öğretmenlerimizin biraz beylik yaşadığı dönemde bulunuyoruz. Beylik dedik de gerekçesini açıklayalım:

Yıl boyunca öğretmen, öğrenciye “Oğlum/kızım, çalış çabala” der ama öğrenci bildiğini okur. Yıl sonu geldiğinde de özellikle sınıfta kalan öğrenciler, öğretmenlerin etrafından pervane olur.

“N’olur hocam; cebinizden mi veriyorsunuz!”

Bir yıl boyunca okul kıyafeti giymemek için bin bir dereden su getiren, deftersiz kalemsiz sıralarda oturan, geç geldiği ilk dersi kahvaltı hakkı olarak bilen, sakallı gelmeyi bir maharet sayan… Kapı önlerinde öğretmenine sigara dumanı üfleyenlerini saymıyorum…

İşte bu öğrenci kardeşlerimiz, son hafta birden işin farkına varırlar, maaile idare ve öğretmenin etrafında fır dönerler… Yetmezse araya hatırlı kişiler sokmaya çalışırlar.

Neden!

Hak etmeden geçmek için…

Aslında bana sorarsanız sınıfta geçip kalmayı ortadan kaldırmak gerekir. Öğretmen, notunu vermeli ama sınıfta kalmak olmamalı. Fakat örneğin öğrenci, yarın bir beden eğitimi öğretmeni olmak istediğinde o fakülte yönetimi, “Getir bakalım öğrenci bey; ortaokul ve lisede beden eğitim derslerin nasılmış!” demeliler.

Öğretmenin eli kolu bağlıdır. Okulda sigara yasağı vardır ama ceza versen bir türlü, vermesen iki türlüdür. Baba gelir, “Hocam ben biliyorum; siz karışmayın” der.

Dersler berbattır; aile gelip bilgi almak bile istemez.

Okula canı istediği zaman gelir, iki dilekçe ile devamsızlık da silinir.

Saçı sakalı uzun, kılık kıyafeti o biçimdir.

Ve öğretmen bunlara hiçbir şey diyemez.

Neymiş, çocuğun psikolojisi bozulurmuş…

Doğrudur. Psikolojisi bozulabilir…

Öğretmende psikoloji yoktur.

Öğretmen, demir gibidir.

Son yıllarda TV ve gazetelerde ‘okullarda şiddet’ haberi izliyorsunuzdur.

Öğretmen, medyanın maymunudur.

Eline geçirdi mi bir görüntü, kurtul kurtulabilirsen linçten.

Niçin, neden, nasıl sorularını sormak yoktur.

Bir de çaçaron bir anne varsa karşında!

Evde iki çocuğun hakkından gelemeyen anne baba için suçlu hazırdır: Öğretmen!

Cep telefonları, sigara gibi hastalık haline geldi. Ders dinlemek, anlamadığını sormak yerine kimden ne mesajı gelmiş merak edilir oldu.

Öğretmen, o pahalı oyuncağı da alamaz…

Kaza ile düşerse yenisini satın almak zorundadır.

Aman siz siz olun, çocuğa yüksek sesle bile bir şey söylemeyin yoksa çocuğun psikolojisi bozulur.

Çocuk nasıl olsa sınıfını geçer; sıkmayın canınızı…

Geçemezse bir şikayet dilekçesi ya da bağırırken arkadan ve gizliden çekilmiş bir video görüntüsü… Soruşturmalar canınıza okur! Hele bir de Show TV’lerin whatsapp hattına düşerseniz..

Şişşt! Çocuğun psikolojisi bozulur…

Aman siz siz olun çocuğa yüksek sesle bile bir şey söylemeyin yoksa çocuğun psikolojisi bozulur.

Bakmadan Geçme