Uzaktan davulun sesi
“Uzaktan davulun sesi hoş gelir” denir ya, yaşadığın kentten uzun süre uzak kalıp da döndüğünde hiç...
“Uzaktan davulun sesi hoş gelir” denir ya, yaşadığın kentten uzun süre uzak kalıp da döndüğünde hiç fark edemediğin ve her gün önünden geçtiğin bir şey dikkatini çeker. İşte bunu fark ettiğinde “Otur da ne hissettiğini yaz” der kalem.
Evimiz, Ödemiş’in Anafartalar Mahallesi’nde. Bu mahalle, Atatürk Mahallesi’nin bölünmesiyle 25 yıl önce oluştu. Çok kısa sürede nice bahçe, fidanlık, mandalinalık betona dönüştü. İnsanın gerçekten içini acıtan bir imar değişikliği, salt bizim mahalle ile kalmadı. Zeytinliklere sıçradı ne yazık ki. Şimdilerde Başkan Eriş’le birlikte oluşan imar komisyonu, bakalım neler ortaya koyacak kent adına? Eğer yeni bir doğa kıyımı daha yapılırsa ilk karşı çıkanlardan biri ben olurum. O güzelim tarım arazileri, 50 milyon yılda oluştu. Alüvyon toprakları, her mevsim ürün verirken betona dönüştürmek bize reva mı? Bu dünyanın bozulan iklim dengesine yeni bir darbe olmayacak mı?
Mahallemden söz ederken eski Salı Pazarı’na yapılan park düzenlemesi, sıcak yaz günlerini serin yaz akşamlarına dönüştürüyor. Her akşam insan kalabalığında yer arar hale gelmekten mutluyum. Yaz sıcaklarının çekilmez olduğu Temmuz-Ağustos aylarında Ödemiş’te yaşamak zorunda olanlar için Salı Pazarı Parkı, iyi bir alternatif doğrusu. Park, sadece biz yetişkinlerin oturup çay kahve molası vereceği yer olmaktan çok öte gençler ve çocuklar için farklı sportif etkinliklere de ev sahipliği yapmasıyla da önemli.
Ancak “Bu parktaki kafeteryaların yazın gülen yüzleri, kışın yine gülebilir mi?” demekten kendimi alamıyorum. Şimdilerde zorunlu akşam gezmesine çıkan ve klimanın zararından sakınan insanlar, kışın bu kez “Ev ısıtmayı ucuza getirebilir miyiz?” diyerek bir kafeye sığınmak isterler mi? Ya da şöyle soralım: Kafeleri işletenler, “Her geçen gün artan hayat pahalılığı karşısında yüksek düzeydeki kiraları karşılayamıyoruz” diyerek kepenk indirirler mi?
Halkın beslenme, barınma gereksinimleri yanında sosyal ve kültürel gereksinimleri de sosyal tesislerin artışıyla karşılanabilir. Salı Pazarı Parkı’ndaki belediye kafesinin yanında özel kafelerin varlığı, umarım sağlıklı bir denge oluşturuyordur. Halkın orta tabaka diyeceğimiz kesimi, buradaki belediye kafenin doğru fiyat politikalarıyla memnun edilebilir.
Amaç doğru saptanırsa çizilecek yol da bizi hedefe kolayca ulaştırabilir. Belediyeler, sadece memur kadrosunda çalışanlardan ibaret değildir. Belli işlerin uzmanlarından yararlanma yoluna giden büyükşehir belediyeleri olduğunu biliyoruz. Örneğin; şair Sunay Akın’a İzmir BŞB Başkanı Tunç Soyer danışman olarak görev vermiş. Örneğin; Ayvalık Belediyesi Kültür Müdürlüğü, Kidonya adını verdikleri kültür sanat dergisini yeniden yayımlanması için belediye dışından şair bir arkadaşı işin uzmanı olarak görevlendirmiş. Bizim belediye de dergi çıkarıyordu ama bu derginin edebiyatla, kültürle bir ilgisi yoktu. Şu sıralar Başkan Eriş, ziyaret trafiğini 100 günde tamamlayamadığı için düşüncelerini dergiyle değil, gazetemiz Küçük Menderes aracılığıyla yapabiliyor!
Şimdiye değin açıkça dile getirmedim ama artık söylemek zorundayım. Tmolos Edebiyat dergimiz, sekizinci yıla girdi. Temmuz-Ağustos sayısıyla yayımladığım derginin sayısı 79 oldu. Tmolos, aboneleri itibariyle Avustralya, ABD, Avrupa’ya gönderildiği gibi Türkiye’nin dört bucağındaki edebiyatseverlere de ulaşmaktadır. Sayın Bekir Keskin’in belediye başkanlığı döneminde küçük çaplı reklam desteği verilen dergimiz, Sayın Mahmut Badem’in başkanlığı döneminde hiç fark edilmedi bile. Sağ olsunlar, emeğime değer veren Ödemişli esnaf dostlarım, bazı özel kurumların desteğiyle bugün hayal bile edilemeyen bir sayıya ulaştık.
Sayın Mehmet Eriş başkanıma “Dergime destek verir misin?” diye bir şey bahsetmedim. Çok da beklentim yok. Destekçilerimin yaşanan ekonomik ve sosyal krize rağmen destekleri var oldukça Tmolos Edebiyat, Ödemiş’in adını edebiyat, sanat ve kültürel değerleriyle dünyaya duyurmayı sürdürecektir.
Ödemiş’i anlatan bir kitapta denildiği gibi bu kent, ne esrarı ne meyhanesi ne otu ve çöpüyle anılmamalı. Aslolan kültür sanat çalışmaları, kentte yaşayan değerlerin dışa açılması konusunda atılacak doğru adımlarla anılabilir olmalıdır.
Değerli okurlarım, bu kez biraz da içimi döktüm. Yıllardır Ödemiş’e emek veren biri olarak bu kadarcık bir serzenişte bulunmak hakkım sanıyorum. Sevgiyle kalın.