Tütün ve tütün kullanımı

Bir zamanlar üretimi yöremizde de önemli bir yer tutan tütünün anavatanı, Güney Amerika’nın Amazon bölgesidir. M.Ö....

Bir zamanlar üretimi yöremizde de önemli bir yer tutan tütünün anavatanı, Güney Amerika’nın Amazon bölgesidir. M.Ö. 2500’lerde kültüre alınıp yetiştirilmeye başlanan tütünü Mayalar, “tabago” diye adlandırıyor; bu bitkiyi hem dini törenlerde hem de zevk amacıyla kullanıyorlardı. Aynı amaçla Aztek ve İnkalar tarafından da kullanılırdı.

Kolomb, keşif seyahati sırasında yazdığı 15 Ekim 1492 tarihli bir mektubunda Antillerde gördüğü tütün içme alışkanlığından bahsetmiş; 1519’da da Fernandez de Oviedo tarafından tütün yaprakları ilk kez Avrupa’ya getirilmiştir. 1556’da ilk tohumlar Fransa’ya ulaşmış, Fransa’nın Portekiz elçisi olan Jean Nicot tarafından 1559’da Paris’te ilk tütün bitkisi yetiştirilmiştir. Bitkinin Latince adı olan “nicotiana tabacum” ve içinde bulunan etken maddenin adı olan “nikotin”, Fransa’da tütünü ilk kez yetiştiren bu elçinin adından gelir. Bu arada patlıcan bitkisi de tütünün akrabasıdır ve onda da nikotin maddesi bulunur.

Avrupa’da ilk yetiştirildiği zamanlarda tütün, günümüzdeki gibi keyif verici olarak değil, şifa kaynağı olarak görülüyordu. Avrupa’nın en eski üniversitelerinden biri olan Salamanca Üniversitesi tarafından bizzat ilaç olarak öğütleniyordu. Nitekim o dönemde soğuk algınlığı, vücuttaki bazı ağrılar ve çeşitli yaraları iyileştirmek için kullanılmıştı. Örneğin; Fransa Kraliçesi Catherine de Medici’nin daha sonra II.François olarak tahta geçecek olan oğlu, tutulduğu deri hastalığından tütünden yapılma bir kremle kurtulmuştu. Ayrıca Avrupalı hekimler, Yeni Dünya’dan gelen bu bitki konusunda heyecana kapılmışlar ve zamanın yetersiz imkanları nedeniyle zararları konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadıklarından öksürük, astım, baş ağrısı, kusma, tırnak düşmesi, diş ağrısı, ağız kokusu, gut, sıtma, ülser, uyuz, isilik, yanık, bağırsak kurdu, tetanos ve kansere karşı bile tütünü önermişlerdi. Ayrıca zehirlere karşı panzehir, uyku ilacı ve müshil olarak da hastalara önerilmişti. Neredeyse her hastalık için bu bitki tavsiye edilir olmuştu. Mesela 1536’daki veba salgını, ilaç niyetiyle tütünün Hollanda’da yayılmasına sebep olmuştur. Birden öyle önemli bir hale gelmiştir ki doktorlar tütün yetiştirmeye başlamış, manastır bahçelerinde diğer şifalı bitkilerin yanında tütüne de yer ayrılmıştır.

Bu şifa akımından sonra tütün, keyif için yakılıp dumanı içilmeye başlanmış ve “Otuz Yıl Savaşları” tütünün yayılmasının en büyük destekçisi olmuştur. Şöyle ki bu savaştan sonra birçok millete mensup paralı askerler, tütünü her yere götürdüler. Tütün içiminde zamana göre kamış, puro, çubuk, pipo, nargile ve enfiye kullanılmıştır. 17. ve 18. yüzyılda en yaygın tütün içme aracı pipodur. 19. yüzyılın başında puro moda olurken 19. yüzyılın ikinci yarısında bugün hala en yaygın şekilde tercih edilen sigara ortaya çıkmıştır. Pipodan sigaraya geçiş, o zamana kadar genellikle ataerkil toplumun bir simgesi olarak görülen tütünün kadınlar arasında yayılmasını da hızlandırmıştır.

Tütün kullanımı, Osmanlı’ya 1601’de İngilizler aracılığıyla girmiştir. Tarihçi Peçevi, eserinde o dönemlerde sokak ve dükkanları pis kokuya boğan tütün dumanından bahseder. 1633’e gelindiğinde IV. Murat, kahve ve kahvehanelerle birlikte tütünü de yasaklar; bu yasak çok sıkı bir şekilde uygulanır. Padişah bizzat kendi, ara sıra tebdili kıyafet İstanbul sokaklarında dolaşarak yasağı ihlal edenleri tespit ederek idam ettirir. O zamanlar günde yirmiye yakın kişi, sırf bu nedenle idam edilmiştir. Yasak, bazı aksamalarla 1648’e kadar devam eder ve bu tarihten sonra tütün, tamamen serbest bırakılır. Tarihçi Peçevi, eserinde bundan da bahsetmiş; tütünün artık kahve, şarap ve afyonla birlikte kullanıldığını kaydetmiştir.

Tütünle ilgili yasaklar, sadece bizim tarihimizle sınırlı kalmaz. Örneğin; 1600’lerin ilk yarısında Papa VIII. Urban, kutsal mekanlarda tütün içilmesini yasaklar ve buna uymayanların Kilise’den aforoz edileceğini ilan eder. 1624’te Papa, enfiyeyi buruna çekerek aksırmanın cinsel hazza yakın bir davranış olduğunu ve bunun da aforoz edilme sebebi olduğunu buyurur. Tütün yasağıyla ilgili bir diğer örnek de 1628’de İran Şahı Seyfi’nin tütün satan iki tüccarı boğazlarına erimiş kurşun döktürerek cezalandırmasıdır.

Yasaklar, insanları belli bir ölçüde caydırmış ancak tütün kullanımı, çeşitli şekillerde varlığını sürdürmüştür. Keyif veren ve alışkanlık yapan enfiye (toz haline getirilmiş tütün), ilk defa IV. Murat’ın vefatından sonra İstanbul’a gelip “burun otu” adıyla satılmaya başlanmış; toplum tarafından da büyük bir rağbet görmüştü. Sümük bezlerini aşırı uyardığı için ileriki yıllarda koku alma duyusunun yitimine neden olan enfiye, gerek halk gerekse üst sınıflar arasında oldukça tutulmuş; bazı devlet adamlarında tiryakiliğe kadar varmıştır. Hatta bu maddenin tiryakilerinden biri de padişah III. Selim’dir. Enfiyenin Avrupa’da da ünlü tiryakileri vardır. Az önce bahsettiğimiz Fransa Kraliçesi Catherine de Medici’ye Jean Nicot tarafından migren ağrılarına şifa olması için enfiye gönderilmiş, bunun olumlu etkisini gördüğünü ifade eden kraliçe, çok geçmeden enfiye bağımlısı olmuştur. Bu maddenin kullanımı, 1700’lerde iyice artmıştır. Günümüzde ise yerini sigaraya bıraktığı için bilen de kullanan da oldukça azdır.

İlk sarma sigaranın mucitleri, 1500’lü yıllarda İspanyol dilencileridir. Puro alamadıkları için yerden topladıkları puro izmaritlerini ezip ufalayarak kağıda sarmışlar, buna da “cigarillo” adını vermişlerdi. Zamanla tütünü bu şekilde kağıda sarıp içme uygulaması benimsenmiştir. Sigara kullanımının yayılmasında en büyük etken, 1853 Kırım Savaşı olmuştur. Kırım’da Osmanlı, İngiliz ve Fransız orduları, ilk kez büyük çapta sigara tüketilen bir ortam oluşturdular. Savaştan sonra sigara alışkanlığı iyice yayıldı. Sigaranın pipo ve puroya tercih edilmesinin ve daha geniş çapta kullanıcı bulmasının sebebi, pipoda olduğu gibi içmek için fazla araç gerece ihtiyaç duyulmaması ve pipo ve puro gibi içmenin uzun vakit almamasıydı. Böylece zamanla sigara geniş kitlelerin, puro iş adamlarının, pipo ise kişisel özellikleri olduğu iddiasında bulunan insanların, mesela sanatçıların simgesi haline geldi.

Velhasıl çok eski zamanlardan beri bilinen tütün ilk olarak dini ayinlerde kullanılmış, daha sonra keyif verici ve şifa için ilaç olarak değerlendirilmiştir. Farklı dönemlerde çeşitli şekillerde içilmesi moda olan tütün, geçmişte bazı sebeplerden yasaklara uğramış ve bazı zamanlarda da bizzat doktorlar tarafından tedavi amacıyla tavsiye edilmiştir. Nikotinin zararları, 1828’de Heidelberg Üniversitesi öğrencilerinden Ludwig Reiman ve Heinrich Posselt tarafından ortaya konsa da bu gerçekler, tütün içme alışkanlığının ortadan kalkması için etkili olmamıştır. Hatta günümüzde de sigara, insan vücudunda neden olduğu tahribat çok iyi bilinmesine ve başta kanser gibi ölümcül hastalıklarda dahil olmak üzere birçok rahatsızlığa sebebiyet vermesine rağmen ısrarla tüketilmektedir.

Bakmadan Geçme