Türkiye artık bunu aşmalı…
Facebook’ta yazdım: “Hakarete, cinsiyetçi ve ırkçı paylaşımlara destek verme! Doğruluğu şüpheli bilgileri paylaşma! Haksızlığa karşı dur!...
Facebook’ta yazdım: “Hakarete, cinsiyetçi ve ırkçı paylaşımlara destek verme! Doğruluğu şüpheli bilgileri paylaşma! Haksızlığa karşı dur! Doğal hayata sahip çık! Çünkü bugün varsın yarın kim bilir?”
Açarsak: Kendisi içeride olan bir siyasetçinin eşi ve kendisine yönelik e-sosyal medyada yapılan hakaretler üzerine hemen her çevreden tepki geldi. Kimi içten tepki gösterirken belki de kimi, “Dostlar alışverişte görsün” dedi. Konu ne ve kim olursa olsun hakaret, hiçbir dine veya düşünceye yakışmaz.
Hakaret, Arapçadaki ‘hakir’ kelimesinden çıkışla ‘aşağı görmek, hor görmek, küçük, önemsiz, zavallı görmek’ anlamını taşıyor.
Kimse, bir başkasını küçük göremez!
Bakıyorsunuz adam, dini değerlere önem veren muhafazakar görünümlü ama sövme olarak bildiğimiz cinsiyetçi cümleleri rahatlıkla saydırabiliyor.
Türkiye artık bunu aşmalı… Ve bu tür insanlara karşı hukuku öne çıkarmalı…
**
Eleştiri, ‘bir insanı, bir konuyu, bir yapıtı, doğru ve yanlış yönlerini bulup göstermek amacıyla inceleme işi’ demektir. Dilimizde olumsuz anlamı ön plana çıkmıştır ama eleştiri, bir konunun çeşitli yönlerini ele almaktır. Arapçada tenkit, Batı dillerinde kritik…
Toplum; eleştiriyi hakaret kabul etmemeli, hakareti de eleştiri olarak görmemelidir.
Bir de doğruluğu tartışmalı bilgiler üstüne fikir beyan etmemelidir. Birinin bir şey dediğini iddia ediyorsak bu sözlerin kaynağını ve doğruluğunu bilmek zorundayız.
Örneğin son günlerde bir bakanın, “Salgın döneminde tüm vatandaşlarımıza 5000 lira dağıttık” dediği iddia edilerek çeşitli hakaretler veya eleştiriler yapılmaktadır. “Bunun görüntüsü veya güvenilir kaynağı var mı?” diye sorduğumuzda da “Araştır bul” yanıtı verilebiliyor. Tamam, eleştirelim ama ayaklarımız yere bassın!
Türkiye artık bunu aşmalı… Ve eleştiriler, doğru temeller üstüne yapılmalı…
**
Haksızlık, en tepeden en alta kadar içimize işlemiş durumda.
Ama haksızlığı ‘bizim parti’ veya ‘bizim adamlar’ yaparsa onu görmüyoruz! Siyasal konulardan tutun da ailevi işlere kadar… Örneğin; son dönemde özellikle sosyal medyada çokça paylaşılan üç maaş alma veya üç beş yerde görevlendirmeler… Doğru ise bunun mantıklı açıklaması olamaz… Doğru değilse de yetkililer çıkıp “Bunlar doğru değil” demeli…
İşe giren bizim adamsa hak etmiştir, karşı taraftansa torpille girmiştir…
Türkiye artık bunu aşmalı… Ve “Haksızlığı biz yapabiliriz ama başkaları yapamaz” anlayışından vazgeçilmeli…
**
Doğal hayata sahip çıkalım… “Irmağının akışına ölürüm Türkiye’m” deyip de doğal varlıklarımızın talan edilmesine ya da yabancılara peşkeş çekilmesine sessiz kalmayalım. Ormanlarımızın, ırmaklarımızın ve kamu mallarının şirketlere satılmasına karşı duralım…
Türkiye artık bunu aşmalı… Ve “Türkiye’nin önüne geçiyorsunuz” suçlamalarının kime karşı söylendiği bilinmeli…
**
İşçisinden köylüsüne, vatandaşından yöneticisine, yoksulundan zenginine…
Dini, milli ve cinsi değerlerimizi başkalarına zor ve baskı ile kabul ettirmeye değil, sevgi ve hoşgörüyü dikkate alarak benimsetmeye çalışalım…
İnsan hakkı, kamu adaleti ve uygunluk…
Türkiye artık hakkı tanımalı…
Bakmadan Geçme





