TÜRK TARIMI, KÜÇÜK MENDERES VE ÖDEMİŞ PATATESİ…
Bu hafta gelin mevcut resmi tarımsal bilgiler üzerinden birlikte ulusal tarımımız ile küçük bir değerlendirme yapalım,...
Bu hafta gelin mevcut resmi tarımsal bilgiler üzerinden birlikte ulusal tarımımız ile küçük bir değerlendirme yapalım, sonra teşhis doğrultusunda tedavi bulmaya çalışalım…
Önce Türk tarımı genellelemesi ile başlayıp ardından havzaya, oradan da Ödemiş özeline ve patatese gelelim…
2000–2014 yılları arası istatistiklerine göre, Türk tarımından 40 milyon dekar toprak ve 2 milyon üreticinin tarım dışına çıkmış…
Tarımcı sayısı azalmasına rağmen borçlu üretici sayısı, 1.5 milyondan 2.5 milyona üreticiye çıkıp toplam borçları (büyük kısmı yabancı sermaye bankalara) 5 milyar TL’den 36 milyar TL’ye çıkmış…
Tarımsal üretici, %25 fakirleşip 1,5 milyar TL batık kredi içinde, kentte yaşayan insanların dörtte biri kadar kişi başı milli hasılaya mahkum olmuş. Yani dört dilimli pastanın üç dilimi apartmandaki Hüsamettin Bey’e verilirken köydeki Mehmet Emmi’ye bir dilim kalmış…
Tarıma ve üreticisine verilen toplam destek, son 12 yılda 70 milyar TL. Ama tarım ve gıda dış alımına ödenen toplam miktar, 350 milyar TL…
Komşu ülkelere tarımsal ürün dış satımında son altı aydaki azalmalar ise şöyle: Rusya %75, Suriye %45, Irak %23, Bulgaristan %26…
Üreticiye yıllık anayasal olarak verilmesi gereken desteğin yarısı, 10 milyar TL destek veriliyor. Ama sadece üreticinin kullandığı toplam mazottan alınan vergi bu rakamın üzerinde. Döviz artışından kaynaklan 10 milyar (30 milyar TL) dolarlık kayıp ise cabası…
25 kuruşa zorla satılabilen patates, araya giren altı elden sonra tüketiciye hipermarketlerde 1.5 TL‘ye ulaşıyor. Et, süt ve diğer tarım ürünleri de benzer tarımsal pazarlama kanalı içinde. Ne üreticiyi memnun ediyor, ne de tüketiciyi…
Ve bütün bunların üstüne buğday, arpa, mısır hasat zamanında gümrük vergilerini azaltılmasıyla tüccara, komisyoncuya rehin kalan tarımın olumsuz sosyal ve ekonomik yansımalarını ise önümüzdeki günlerde görmeye başlayacağız daha…
KÜÇÜK MENDERES GERÇEĞİ
Türkiye tarım alanlarının binde dördünü oluşturan Küçük Menderes Havzası toprakları, ülkede üretilen tarımsal hasılanın yirmide birini yaratıyor. Yani bu zengin ekosistem ve çalışkan insanlar, Türkiye birim getiri ortalamasının 12 katı daha fazla değer üretiyor. Hem de 1.75 milyon dekar tarım alanınında, 500 bin insanla yapıyor bunu, üstelik yaratılan katmadeğerler de hariç…
Ödemiş’te ise 300 bin dekarlık alanda 20 bin dolayında çiftçi ailesiyle ortalama işletme büyüklüğü, 15 dekar civarında. Oysa ABD ve AB’de tarımsal işletmelerin %90’ı kooperatif, birlik çatısı altında üretim yapıp pazarlamaktadır. Ve aslında patates üretiminin kısır döngüsünün kaynağı, tam da bu noktadır…
Aslında insan beslenmesinin stratejik ürünü patates, ana vatanı Güney Amerika’dan 19.yüzyılda sanki bu havza için gelmiş Anadolu’ya. Dünyada rantabl ve sürdürülebilir, baharlık ve güzlük üretilebilen tek yer bu topraklar, aynı zamanda uluslararası karantinaya yönelik hiçbir hastalık da içermemektedir. Türkiye üretiminin (5-6 milyon ton), %10’unu, İzmir’in %95’ini üreten bu topraklar, 2008 yılında çıkarılan “Ticari amaçlı patateslerin izlenebilirliği hakkında yönetmelik” kapsamında kösteklenip piyasa ekonomisinin acımasız ellerinde ezilmek yerine patates üretimi için desteklenmesi gerekirdi…
Şimdi akla hemen şu soru geliyor: Tarım havzalarıne göre bulunduğumuz havzalarda desteklenen bitkilerden biri olan patates, ancak yönetmeliğin tam uygulanmasıyla üreticisine destek ödemesi yapılacak. OHAL’de patates yönetmeliği tam uygulanırsa desteklenebilecek küçük ve orta ölçekli patates üreticisi kalır mı acaba?
Hangisi uygulayacak? İkisi birlikte olmayacağına göre…
Dünyanın en özel tarım havzalarından birindeyiz ama dünyanın en özel bitkilerinden birinin üretimini bir türlü planlayamıyoruz. Binbir alınteri ve ekonomik değer, ekmeğin çöpe atılması gibi, acımasızca yok ediliyor. Kapitazmin vahşi çarklarına, patates üreticisinin alın teri yağ oluyor hep…
Sonuçta patates üretiminin topraklarımızda devam edebilirliği, devletin kuralları, yasaları, yönetmelikleri doğru ve zamanında yapmasından geçiyor. Patates başta olmak üzere tüm tarımsal faaliyetler, yerelden kalkınma ve sürdürülebilirlik adına, birlik ve kooperatiflerin desteklenip küçük ve orta üreticinin devam edebilmesiyle mümkün oysa…
Siyaseten bolca eleştirilse de İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kendi bölgesindeki üretici kooperatiflerinden alımla tarımsal üretime destek olması, diğer tüm belediyelere ve Türk tarımına iyi bir modeldir. (Bu modeli önümüzdeki pazartesilerde derinlmesien inceyeleceğiz)…
Bu örneğin topraklarımızda büyüyerek gelişmesi umuduyla…
Bakmadan Geçme





