Toplumsal müsilaj
Son günlerin çevre gündemi 'Müsilaj' TDK'nin internet sitesine bakıp 'Müsilaj' kelimesinin anlamını araştırdım. TDK'de böyle bir...
Son günlerin çevre gündemi ‘Müsilaj’
TDK’nin internet sitesine bakıp ‘Müsilaj’ kelimesinin anlamını araştırdım. TDK’de böyle bir kelime yer almıyordu.
Acaba kelime kökeni ‘Müshil’ olabilir mi diye baktım. O da “Bağırsakları çalıştırıp temizleyen, dışkının kolaylıkla dışarı atılmasını sağlayan ilaç” demekmiş… İshal eden gibi bir anlamı var.
Eskilerden ‘kusmuk’ diye bir sözcük vardı, bilmiyorum anımsıyor musunuz? “Kusulan şey, kusuntu.”
İshal mi oluyoruz ne!
Peki sadece çevre açısından mı? Siyaseten, ekonomik ve toplumsal olarak da ishal olmuş gibiyiz.
Vikipedi’de ‘Müsilaj’ kelimesinin anlamı şöyle: “Hemen hemen tüm bitkiler ve bazı mikroorganizmalar tarafından üretilen kalın, yapışkan bir madde.”
Deniz salyası olarak da adlandırılıyor.
“Biyolojik ve kimyasal birçok koşulun bir araya gelmesiyle oluşan, fitoplankton olarak adlandırılan bitkisel canlıların aşırı çoğalması, deniz sıcaklığının yükselmesi ve buna bağlı olarak bakteriyel aktivitelerin artmasıyla oluşan sümüksü, yapışkan bir yapı.”
Müsilajın oluşabilmesi için mevsim sıcaklıkları, akıntı, tuz seviyesi, kirlilik vb. birçok farklı etken varmış.
Müsilaj oluşumunun üç ana sebebi varmış:
1- Bunlardan ilki, Marmara Deniz’inde bir süredir sıcaklığın normalde olması gerekenden 2-3 derece yüksek olması.
2- İkincisi, azot-fosfor gibi organizmaları besleyen maddelere ihtiyaç var. Bunlar da denize verilen atıklardan yoğun şekilde sağlanıyor. Marmara’da büyük bir azot-fosfor yükü var.
3- Üçüncüsü de iklim değişikliğine bağlı olarak denizde yaşanan durgunluk.
Olayın özeti böyle…
Acilen çözüm üretmemiz veya bulmamız gerekiyor.
Peki biz ne yapıyoruz? Sorumlu arama telaşına düşüyoruz!
Belli ki iklim değişikliği ve aşırı kirlenme. Denizin bunu eritememesi veya yok edememesi…
Biliyorsunuz, her yıl 5 Haziran’da ‘diğer günlerde olduğu gibi’ konuyla ilgili açıklamalar rutin olarak yapılıyor. Yapılıyor da çözüm için ne gibi adımlar atılıyor?
Başta fabrikaların arıtma kullanması sağlanıyor mu? Arıtması olmayan fabrikalara yaptırım uygulanıyor mu?
Örnek; bölgemizdeki arıtma sorunları, yerel yönetimler ve bakanlıklar işbirliği ile çözülebiliyor mu? Size somut bir örnek: Kaç yıldır Kaymakçı’daki cezaevinin atıkları, açıktan Küçük Menderes’e akıyor. Defalarca haber oldu ve köşe yazılarına konu oldu… Çevresinde yaşayan vatandaşlar, “Bizi korona değil, cezaevinin atık suları öldürecek” dediler.
Peki sonuç!
Marmara’da oluşan sorundan anladık ki çevre sorularımız her geçen gün artıyor…
Peki toplumsal sorunlarımız?
Bakın haftalardır bir tripod, bir kameraya teslim olmuş bir toplum söz konusu. Eskiden saat sabahın beşinde yapılan boks maçlarına kilitlenirdik, şimdi pazar sabahı 07.30’da yayına giren müshil ifşaata kilitlendik.
Kimi görmezlikten ve bilmezlikten geliyor, kimi de “Nerde bu savcılar? Tuz koktu!” diyor.
3-5 yerden maaş almalar, şirketlere çökmeler, maliyetinin 3-5 katı alınan ihaleler, kayıtsız yurt dışı ziyaretleri, siyasetçilere rüşvet iddiaları…
Toplumsal ‘müshil olma’ durumu, böyle bir şey olsa gerek…
Ben, bu ifşaata da ‘toplumsal müsilaj’ diyorum…
Yapılması gereken tek şey, kamuoyu vicdanında ve hukuk karşısında aklanmaktır.
Görmezlikten ve duymazlıktan gelerek yapılan iş, çöpü kapı arkasına veya halı altına süpürmekten öte değildir…
Bakmadan Geçme





