Titanic kadar bilinmeyen iki feci deniz kazası

14 Nisan 1912’de ünlü Titanic yolcu gemisi, İngiltere’nin Southampton kentinden New York City’e giderken bir buzdağına...

14 Nisan 1912’de ünlü Titanic yolcu gemisi, İngiltere’nin Southampton kentinden New York City’e giderken bir buzdağına çarptı. İçinde çok zengin yolcuların bulunduğu Titanic ve yaşadığı kaza, büyük ses getirdi. Romanlara, filmlere konu oldu; hakkında belgeseller çekildi. Batığı üzerinde çeşitli araştırmalar yapıldı. Olay, günümüzde dahi hala popülerliğini korumaktadır. Titanic’ten sonra hemen hemen onun kadar hatta çok daha fazla kayıpların verildiği başka gemi kazaları da yaşanmasına rağmen hiçbiri onun kadar gündeme gelmedi.

İşte o kazalardan biri, yine bir yolcu gemisinin başına gelmişti. Titanic’ten iki yıl sonra 29 Mayıs 1914’te neredeyse aynı korkunçlukta bir facia ile batan Kanada’nın “Empress of Ireland” yani “İrlanda İmparatoriçesi” adlı Pasifik gemisi, Saint Lawrence Körfezi’nde “SS Storstad” adlı bir Norveç kömür gemisiyle karşılaştı. Gece saat 01.30’da ortalığı yoğun bir sis kapladı. Empress of Ireland’ın kaptanı, SS Storstad’a yol vermek için durdu ancak SS Storstad’ın kaptanı, yolcu gemisinin durduğunu fark etmemiş ve yavaşlamakla yetinmişti. Sis kalktığında çarpışmak üzere olduklarını fark edip manevra yapmak için uğraşsalar da durumu kurtaramadılar ve SS Storstad, yolcu gemisinin gövdesine çarptı. Kazada SS Storstad ciddi bir yara almazken Empress of Ireland büyük hasar gördü. Gövdesinde büyük bir gedik açılmıştı ve 14 dakika gibi rekor bir sürede sulara gömüldü. Kaza, gece saat 02.00’de gerçekleştiği için yolcuların çoğu uykudaydı. 1000’den fazla yolcu ve mürettebat, dakikalar içinde boğularak can verdi. 20. yüzyılda gerçekleşen en büyük deniz kazalarından biri olan ve Kanada’nın Titanic’i olarak adlandırılan olay, zamanla unutulup gitti.

II.Dünya Savaşı yıllarında gerçekleşen ve neredeyse hiç bilinmeyen bir diğer facia ise yaşanan en büyük deniz felaketi olarak kayda geçmişti. Geminin adı Wilhelm Gustloff idi ve başlangıçta lüks bir okyanus gemisi olarak tasarlanmıştı. 208.5 metre uzunluğunda ve 25.000 ton ağırlığındaki gemi, Alman işçilerin tatil yapabilmesi için düşünülmüştü. Adını 4 Şubat 1936’da suikasta kurban giden İsviçre Nazi Partisi liderinden aldı. İsviçreli Nazi lideri, bir Yahudi tarafından öldürüldüğü için Almanlar tarafından şehit ilan edilmişti.

Gemi, 5 Mayıs 1937’de Hitler’in huzurunda denize indirildi. 400 mürettebat ve 1500 yolcuyu rahatça ağırlayacak şekilde inşa edilmişti ve savaş çıkana kadar binlerce tatilciyi ağırladı. 10 Nisan 1938’de gemi, önemli bir göreve hizmet verdi. İngiltere’ye yolculuk yapıp burada yaşayan Alman ve Avusturyalıları alarak uluslararası sulara taşıdı. Bu insanların Avusturya’nın ilhakı için yapılan referandumda oy kullanmalarını sağladı. Savaş patlak verince Gustloff, içinde bazı değişiklikler yapılarak hastane gemisi olarak hizmet vermeye başladı. Daha sonra da demirleyerek deniz eğitim kışlası olarak kullanılmaya başlandı. Savaşın sonuna doğru ise Alman askeri personelin ve sivil mültecilerin Doğu Prusya limanlarından tahliyesi için yapılan Hannibal Operasyonu’nun bir parçası oldu.

Ekim 1944’te Rus ordusu, Doğu Prusya’daki Alman savunma hatlarını aşarak sivil Almanlara zulüm uyguladı. İlerleyen ordunun zulmüne uğramaktan korkan binlerce kişi, batıya doğru kaçmaya başladı. Hava oldukça soğuktu, yol boyunca açlığa maruz kalanlar ve donarak ölenler oldu. Geriye kalanlar, büyük bir kargaşa içerisinde Wilhelm Gustloff’a ulaştı.

30 Ocak 1945’te 1000 kadar Alman askeri, 400 kadar mürettebat ve Doğu Prusya’da ilerleyen Ruslardan kaçan binlerce kişiyle dolu olan Gustloff, kapasitesinin kat kat üzerindeki yolcularla seyrederken Rus denizaltısı S-13 tarafından fark edildi. Denizaltının kaptanı Aleksander Marinesko, geminin Alman askerlerini taşıdığından şüphelenerek saldırmaya karar verdi ve gemi, üç torpido ile vuruldu.Gemideki yolcuların çoğu, kadın ve çocuklardan oluşuyordu. Gemide 5000 kişiyi kurtaracak cankurtaran sandalı bulunmasına rağmen -18 derece soğukta her şey donmuş olduğundan ve torpidolardan biri mürettebat dairelerini vurduğundan bunlar denize indirilemedi. Gemi, 40 dakika gibi bir sürede batarken yolcuların çoğu da Baltık Denizi’nin buz gibi sularında can verdi.

Felakete üç ölümcül karar sebep olmuştu. Birincisi, binlerce sivili ve bin kadar askeri taşıyan gemi, küçük bir torpido botu dışında korumasız olarak yola çıkmıştı. Yan korumalardan mahrum olan gemi, tehlikelere tamamen açıktı. Baltık kıyılarında mayınlardan korkulduğu için rota olarak derin bir deniz yolu seçilmişti. Üçüncüsü ise geminin motorları uzun süre çalışmamış olduğu için geminin kaptanı Wilhelm Peterson’un 15 yerine 12 deniz mili hız yapmasıydı.

Bu üç faktör, gemideki insanların sonunu getirdi. 1945 yılında yaşanan bu faciada gemide bulunan 10.000 kadar yolcudan ancak 1200 kadarı kurtulabilmiş, geri kalanlar hayatını kaybetmiştir. Denizcilik tarihinde kaydedilen en büyük ölüm sayısı, Wilhelm Gustloff’ta yaşanmıştır ancak bu kadar yüksek bir rakama rağmen dünya bu trajediyi umursamamış; birçok kişi ve birçok siyasetçi tarafından faciada ölenlerin Hitler’in takipçileri olduğu düşünülmüştür. Bu nedenle olay, Almanların kamplarda işkence edip öldürdüğü insanlardan dolayı Alman halkının ödediği bir bedel olarak görülmüştü.

Velhasıl Titanic kadar bilinip duyulmasa da ondan sonra da büyük deniz kazaları yaşandı ve bu kazalarda binlerce kayıp verildi. Savaştan ve diğer sebeplerden dolayı çoğu insan tarafından görmezden gelinen ve unutulmaya yüz tutan bu olaylardan Gustloff faciası, edebiyatçılar tarafından unutulmadı. Günter Grass’ın Türkçeye Yengeç Yürüyüşü adıyla çevrilen romanı, bu olayı anlatan eserlerden biridir. Türkçeye çevrilmemiş başka eserler de mevcuttur. Ayrıca 2008 yılında çekilen ve yönetmenliğini Joseph Vilsmaier’in yaptığı “Die Gustloff” adlı film de yaşanan trajediyi konu almıştır.

Bakmadan Geçme