- Haberler
- Kültür Sanat
- TİRE'NİN EN ESKİ BERBERİ
TİRE'NİN EN ESKİ BERBERİ
1960 yılından beri eski usul berberlik yapan Necdet Beki gazetemize açıklamalarda bulundu. '60-65 senelik eski makaslar...
1960 yılından beri eski usul berberlik yapan Necdet Beki gazetemize açıklamalarda bulundu.
“60-65 senelik eski makaslar ve makinelerim var. Eski usul tıraş yapıyorum. Çelik ustura kullanıyorum diğer malzemelerden daha eski. Çarkçılarda ağzını açtırıyorum, taşıyla biledikten sonra kullanmaya devam ediyorum.
Neden hala eski usul yapıyorum, şimdi herkes makineyi alıp evde de tıraş oluyor ama esas zanaat burada. Bu aletlerle saç kesmek, tıraş yapmak bir mesele. 63 senedir Tire’de bu işi yapıyorum Tire halkına teşekkür ediyorum, çok müşterim var, başkasında tıraş olmazlar zaten.”
Berberlik ilk olarak Hz. Muhammed peygamberimiz zamanında Selmani Pak tarafından ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed’in yanında birçok hizmetlerde bulunmuştur. Hz. Muhammed’in saçlarını tıraş ettiği için Selmani Pak adını almıştır. Hz. Muhammed, Selman bizdendir, ev halkımızdandır diyerek kendisine yakınlığını vurgulamıştır. Peygamberimizin zamanla değiştirdiği üç saç şekli vardır.
-Çok kısa, ortadan ayırarak, omuzlarında uzun
IV. Murat zamanında içki ile birlikte kahve içme yasağı da konunca tüm kahvehaneler kapatıldı. Bu arada berberler de mekânlarını yitirerek çoğu seyyar olarak çalışmaya başladılar. Padişahın ölümüyle yasak kalkınca berberler yine eskiden olduğu gibi kahvehanelerin kendilerine ayrılan bir köşesinde çalışmalarını sürdürdüler. Berberlerin mekânsız, dükkânsız kalması olayı, Yençeri Ocağı’nın kaldırılması sırasında da yaşandı. Özellikle yeniçerilerini işlettiği kahvehaneler kapatılınca, berberler bir kez daha işsiz ve mekânsız kaldı. Ama Berberlere duyulan gereksinim yetkililer tarafında dikkate alınarak kimi kahvehanelerin yalnızca berber işlevi görme koşuluyla açılması gündeme geldi.
Berberlerin kendilerine özgü tek tip giysileri yoktu ama giysilerinin kullanılış şekli birbirlerine benzerdi. Usta, kalfa ve çırak benzer şekilde giyinirdi. Bellerinde ibrişimden dokunmuş peştamal, ayaklarında ise takunyalar müşteriye temiz görünmesi için çorapsız giymek şarttı. Mintanlarının kollarının yine el kol temizliğini göstermesi açısından dirseklerine kadar sıyrılmış olması gerekirdi.
Berberlerin çalıştıkları yerlerdeki zeminin taş ve tuğla döşenmiş olmasına da özen gösterilirdi. Böylesine bir tedbir, yere düşen kılların süpürülüp temizlenmesinden kaynaklanıyordu.
Tıraş etme yöntemleri ise günümüzdekinden biraz farklı idi. Tıraş dizde yapılırdı. Müşteri peyke oturtulur, berber iki tarafındaki sakal kılını ustura ile kazıyıp aldıktan sonra evvela sol ayağını müşterinin oturduğu peykeye dayar, dizine temiz bir peşkir koyar, müşterinin başını dizine yatırır, sağ tarafını perdah eder, sonra sağ ayağına dayar, başı öbür dizine alır, sol yanağı perdah ederdi.
Sabun hususi yapılmış berber leğeninde el ile köpürtülür ve yüz kılları bu sabunla ve yine el ile iyice yıkanıp ovularak yumuşatıldıktan sonra ustura verilirdi. Tıraştan sonra da mutlaka baş yıkanırdı.
Baş yıkamada stil adı verilen özel bir kap kullanılırdı. Bu kaplar berberin ekonomik gücüne ve müşterisine göre değişiklik göstererek topraktan, bakırdan, hatta gümüşten olurdu.
Her berber günümüzün sağlık memuru ya da sağlık ocakları gibi çalışır, berberlik kadar dişçilik ve sünnetçilik de yapardı.
II. Abdülhamit döneminde her alanda olduğu gibi bazı değişiklikler göze çarptı. Berberler perükar adını aldılar. Yeni mekanlarla bu mekanlara uyum sağlayan yeni mesleklere doğru yöneldiler. Giyim kuşamlarını, uğraş aletlerini ve yöntemlerini daha pratik ve sağlıklı bir şekle soktular.Müşterilerini peykeye oturtup tıraş etme yerine, baş yastıklı, arkalıklı, döner ve şilteli koltuklar kullanmaya başladılar. II. Meşrutiyet sonrasında altın devrini yaşayan perükarlar, günün modasını da yakından izleyerek müşterilerinin arzularına göre davranırlardı.
Haber Merkezi