TERÖR ÇIKMAZ YOLDUR…
Adalet ve kalkınma partisi iktidara geldiği yıllarda PKK terörü nerede ise sıfırlanmıştı. PKK'nın yurt içindeki ve...
Adalet ve kalkınma partisi iktidara geldiği yıllarda PKK terörü nerede ise sıfırlanmıştı. PKK’nın yurt içindeki ve yurt dışındaki yuvaları büyük oranda temizlenmiş, PKK etkisiz hale getirilmişti. Komşularımızla ilişkilerimiz iyi idi.
Suriye “terör örgütü başını” sınır dışı etmiş, ülkemize karşı düşmanca tavırlar sergilemiyordu. Hatta başbakanımız, Suriye devlet başkanı aileleriyle birlikte ülkemizde tatil bile yapıyor, birbirlerine “kardeşim” diye hitap ediyorlardı.
İran’la da ilişkilerimiz iyi idi. ABD’nin İran’a karşı girişmek istediği eylemlere Türkiye karşı çıkıyor, İran da bize dostça davranıyordu. Petrol, doğal gaz alımında kolaylık ve öncelik gösteriyordu.
Irak bizim için önemli idi. Irak’ın bütünlüğü korunmalı idi. Bu anlamda gerek Irak hükümeti ve gerekse Kuzey de bulunan Kürt lider Barzani ile ilişkiler iyi gidiyordu. Barzani, bırakın bize kafa tutmayı, Türkiye devleti yetkilileri ile görüşürken ceketini ilikliyordu.
Ne oldu ise AKP’nin ortaya attığı ve içi bir türlü anlaşılamayan “Açılım” politikalarının sonunda terör yeniden büyümeye başladı.
Bu aşamada terör örgütü başkanına diğer hükümlülere tanınmayan ayrıcalıklar tanındı. Bulunduğu ada bir tatil köyüne çevrildi. Yalnız canı sıkılıyor diye yanına istediği hükümlüler taşındı. Avukatlarının görüşmesi için düzenli olarak özel izinler alındı. Tekne tahsis edildi.
Yasalarda düzenlemeler yapılarak devlet televizyonunda Kürtçe yayınlar başladı. Üniversitelerde Kürt dili kürsüleri açıldı. Kürtçe şarkılar, Türkîler serbest bırakıldı.
Sözde iyi niyet gösterisi olarak bir grup PKK’lı militanın Habur sınır kapısında girişine izin verildi. Sınırda özel çadır mahkemeleri kurularak “Öcalan’ın emri ile geldim, yaptıklarımdan pişman değilim” diyen teröristler içeri alındı.
Oslo’da PKK’lı militanlarla Ülkenin geleceği için, yeni bir anayasa için gizli görüşmeler yapıldı. Bunların bazıları demokratik atılımlardı, doğruydu ama bazıları teröre alt yapı oluşturdu.
Terör örgütü bu görüşmeler ve hükümetin yarattığı yumuşak, hoşgörülü ortamı fırsat bilerek ülkeyi silah deposuna çevirdi. İktidar partinsin belki iyi niyetle başladığı bu girişimleri kendi lehine değerlendirdi.
Daha sonra birden bire Amerika’nın isteği doğrultusunda Suriye ile ilişkiler bozuldu. Kardeşim Esat, düşman Eset oldu. Türkiye’nin Ortadoğu ülkelerine karşı izlediği tarafsız politika terkedilerek Suriye’nin iç işlerine karışıldı. Suriye’deki ayrılıkçı guruplar desteklenerek Esat devrilmeye çalışıldı. Bu yüzden onlarca vatan evladı şehit düştü.
Bu yanlış politikalar nedeniyle güney sınırlarımız Amerika’nın desteklediği terörist gurupların eline geçti.
Bu arada Ergenekon, balyoz vs. diyerek Ordunun terör konusunda deneyimli komutanları kurulan kumpas davaları ile hapse, bazıları meslekten atıldı, ordunun morali bozuldu. Ömrünü terörle mücadelede geçiren bir genelkurmay başkanı, terör örgütü kurup yönetmekle suçlanıp tutuklandı.
Bir ülkenin sınırları onun namusu sayılır. Güney sınırlarımız yolgeçen hanına döndü. İranlı’sı, Afgan’ı, Suriyelisi elini- kolunu sallayarak ülkemize rahatça girmeye başladı.
İşte İstanbul’un en işlek caddesinde patlatılan bomba izlenen yanlış dış politikaların bir sonucudur. Bu hain saldırıda altı masum insan hayatını kaybetmiş, yüze yakın insanımız da yaralanmıştır.
Terörle sorunu, sadece askeri ve polisiye tedbirlerle çözülemez. Bu işin diplomatik ve sosyal ve siyasal yönleri vardır. Terörle bir bütün olarak mücadele etmek gerekir. Ne yazık ki yetkililer terörün belini kırıp sonlandıramamışlardır.
Teröristler ve onu destekleyenle de artık şunu anlamalıdırlar. Terör çıkmaz sokaktır. Kendinizi ne kadar haklı görürseniz görün terörle bir yere varılmaz. Ülkemizdeki Kürt sorununun çözümü demokrasidir. Çözüm yeri ise Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Bakmadan Geçme





