Temmuz yağmurları

Bir iki damla yüzüme düştüğünde aldırmadım. Bu bir yanılsama olabilirdi. Ardından birkaç damla daha ve serin,...

Bir iki damla yüzüme düştüğünde aldırmadım. Bu bir yanılsama olabilirdi. Ardından birkaç damla daha ve serin, insanı dinlendiren bir rüzgar takip etti damlaları. Balkondan içeri çekilme vakti gelmişti. Bir yağmur bastırırdı az sonra ki o zaten beni içeriye tıkardı.

Seyrettiğim diziyi kapatmadan uyuyakalmışım ki bir gürültüyle uyandım. Nasıl yağmur yağıyor… Dışarısı nasıl da serinlemiş… Güzel bir bahar gecesi sanki. Bahar demişken,

Şairin “Böyle buyurdu Cahit” dediği kişiyi, Cahit Sıtkı Tarancı’yı analım bu yazımızda.

Kimdir Cahit?

Meşhur Otuz Beş Yaş şiirini yazan kalem. Biraz daha uzun yazmak gerekirse;

Cahit Sıtkı Tarancı, 4 Ekim 1910 yılında Diyarbakır’da doğan ve Türk edebiyatına damgasını vuran bir şairimizdir. Kendisi, Diyarbakır’ın köklü ve zengin ailelerinden birinin çocuğudur. Babası, Diyarbakır’ın saygın ailelerinden biri olan Pirinççizadelerden Bekir Sıtkı Bey’dir. Annesi ise Arife Hanım’dır.

Aile, o yıllarda çıkan Soyadı Kanunu ile “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır. Cahit Sıtkı Tarancı, sanat ile dolu geçirdiği 46 yılın ardından geçirdiği zatülcenp hastalığına yenik düşmüş ve 13 Ekim 1956 yılında Avusturya’nın Viyana kentinde hayata gözlerini yummuştur. Sonrasında ise cenazesi, Ankara’ya defnedilmiştir.

Biz onu belleklerimize kazınmış birkaç şiiriyle yad edelim.

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.

Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;

Yalandır kaygısız olduğum yalan.

**

Ne doğan güne hükmüm geçer,

Ne halden anlayan bulunur;

Ah aklımdan ölümüm geçer;

Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

Ve gönül, Tanrısına der ki:

– Pervam yok verdiğin elemden;

Her mihnet kabulüm, yeter ki

Gün eksilmesin penceremden!

Sabah uyanmak, biraz zorladı tabi ki geç vakte kadar uyanık kalınca. Her zamanki gibi hemen kendimi dışarı attım. Geceki yağmurdan eser yok. Toprak kupkuru. Bazı şeyler, böyle yaz yağmuru gibi değil. Şiirler, şarkılar…

Sevgi, dostluk ve umutla.

İyi haftalar.

Bakmadan Geçme