Tasavra Çayı da boşa…

Ben çocukken Küçük Menderes Nehri’nin Kaymakçı’nın hemen doğusundaki Eselli Çayı’ndan doğduğunu sanırdım. Şimdi içinde balık tutulan...

Ben çocukken Küçük Menderes Nehri’nin Kaymakçı’nın hemen doğusundaki Eselli Çayı’ndan doğduğunu sanırdım. Şimdi içinde balık tutulan o eski deli çaylar kalmadı. Biz sokaklarda yalınayak koştururken anneden dedemler; çay kenarında kendir yetiştirirler, akşamları konu komşu evin önünde toplanıp kendiri içindeki yalankısından ayırırlardı. Hatırladığım kadarı ile bu ayırma işinden para almazlar, içindeki yalankıyı alıp götürürlerdi. Biliyorsunuz, kenevir ile kendir yakın akrabadır. Kafa yapmak için kullanıldığı gibi çok sayıda yararlı işte hammadde olarak kullanıldığını biliyoruz. Yalankı da içindeki kolay tutuşan kargımsı maddedir. Antik Yunan tarihçi ve yazar Herodot bile bahsetmiş bu kenevirden.

Neyse…

Sonraları Küçük Menderes Nehri’nin Bozdağ’ın zirvelerinden, Kiraz’ın yaylalarından doğduğunu öğrendim. Meğer bizim Eselli Çayı’nın küçük bir katkısı oluyormuş.

Beydağ’ın Tasavra Çayı’nın da önemli ölçüde su akıttığını öğrendim bu kıvrım kıvrım aktıktan sonra Selçuk’ta denize dökülen Menderes’e.

Menderes ‘kıvrım’ demektir: “Dolambaç, kıvrılarak akan su.”

Kuraklık, biliyorsunuz dünyanın sıkıntısı. Türkiye’nin de aslında su zengini bir ülke olmadığı ve suyu dikkatli kullanmamız gerektiği söyleniyor ama bence bu iş, ulusal ölçekte bir plan ve proje gerektiriyor. Senin-benim, “Hadi suyu ölçülü kullanalım” demesiyle olacak iş değil. Bölgede 300 bin civarında büyükbaş hayvan varlığı söz konusu. Bunlar ne yiyip içecekler! Hayvancılık devam ettiği sürece başta mısır olmak üzere yem bitkilerine ihtiyacımız var. Bunlar da bol su olmadan yetişmiyor…

Bu yıl kış, biraz gecikmeli geldi. Gecikme de çiftçilerde ve bitkilerde şaşkınlığa yol açtı. Önce gelmesi beklendi, sonra da ekim için biraz dinlenmesi. Eken ekti, ekemeyen kaldı.

Aman yağsın da…

Bir iki haftadır aralıklarla yağan yağış, gecikmeyi biraz da olsa affettirdi. İki üç arkadaşla çarşamba günü ovaya, perşembe günü de Beydağ Barajı’na doğru bir inceleme ve haber gezisi yapalım dedik. Ovada yer yer su birikintileri oluşmuştu. Bunun nedeni de aşırı yağışlar değil, tarlaların kenarlarındaki tahliye derelerinin yok edilmesi idi. Su, akacak dere bulamayınca tabii ki tarla içlerinde gölet oluşturacaktı.

Küçük Menderes de eski günlerindeki gibi deli olmasa da rahvan yürüyüşle Torbalı ve Selçuk yönüne doğru akıyordu. Varış noktası Ege Denizi…

Ertesi gün de “Hadi bugün de bir Beydağ ve baraj turu yapalım” dedim. Biliyorsunuz Beydağ Barajı, ovadaki susuzluğa çare olarak inşa edilmişti. Hizmeti girdiği ilk yıl işe yaradı ama diğer yıllar kısıtlamalı su verilebildi. Bunun nedeni de baraj göletinin tam olarak dolmaması idi. Yetkililer, bu durumu görünce, “Tasavra Çayı ile Bademli Çayı’nı da baraj göletine yönlendirelim” dediler. Haberlerden izlediğimiz kadarı ile Tasavra Çayı baraj göletine veriliyor, Bademli Çayı’nda da son aşamaların tamamlanması bekleniyordu.

Beydağ Barajı’nın doluluk oranı, göz kararı ile % 8-10 seviyelerinde idi! Peki bizim bir gün önce Kaymakçı Ovası’nda akan su nereden geliyordu?

Ver elini Tasavra Çayı.

O da ne? Tasavra Çayı, gürül gürül boşa akıyordu. Demek ki bizim gördüğümüz o rahvan akan su, Tasavra Çayı’nın suyu idi çünkü Eselli Deresi ile Çaylı Deresi’nde henüz su yoktu!

Acaba dedik, proje henüz tam olarak faaliyete geçmedi mi!

Sonra öğrendik ki proje tamamlanmış ama teknik sorunlardan dolayı bu su, denize akmaya devam edecek!

Peki hiç mi baraja giden su yoktu? Vardı ama belki de 5’te 1’i baraja akıyordu.

Oysa bu proje ile yıllık 10 milyon metreküp su, Beydağ Barajı’na dökülecekti…

Şimdi umudumuz, Bademli Deresi’nden gelecek suda. Onun da gölet dolarsa fazlası…

Eğitim, plan ve proje için şart. Planlamadan programlamaya, üretimden tüketime kalifiye iş gücüne çok fazla ihtiyacımız var.

Kısaca eğitim şart…

Bakmadan Geçme