Tarihi Menemen Olayı’nın perde arkası
İzmir'in Menemen ilçesinde 23 Aralık 1930 tarihinde asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, bekçi Hasan ve bekçi Şevki...
İzmir’in Menemen ilçesinde 23 Aralık 1930 tarihinde asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, bekçi Hasan ve bekçi Şevki beylerin bir avuç provokatör tarafından katledilmesinin ardından seksen dokuz yıl geçti. Bazı tarihçiler, Derviş Mehmet ve şeriat yanlıları tarafından yapılmış saldırı olarak olayı değerlendirse de mevzunun arka planında bazılarının siyasi menfaatleri uğruna tertip ettikleri tuzak olduğunu bize anlatıyor. Filozof Andre Gide’nin şu meşhur ifadesini tekrar hatırlatmak isterim: “Hakikatin rengi gridir; sadece siyah ve sadece beyaz olarak ayırmak mümkün değil.”
Şöyle örnek vereyim; 28 Şubat 1997 siyasi kararları esnasında yollara sarıklı bir avuç kişi döküldü. Sonrasında Kalkancılar, Fadime Şahinler piyasaya sürüldü. Ne hikmetse karışan ortalık bir anda yatıştı çünkü istenilen olmuş, Erbakan Hükümeti düşürülmüştü. Buradaki amacım, bir partiyi desteklemek ya da diğer partinin fanatiği olmak değil, yaşanılan ve iz bırakan tarihsel vakaları uzlaşı kültürü ile taraf tutmadan irdeleyebilme, sorgulamada bulunmaktır.
Tarihi olayların tekerrür etme gibi cilveleri var. Her ne kadar “Yok canım, imkansız. Aklımızın ucundan bile geçmez” dediğimiz senaryolar ne acıdır ki siyasi rant koltuk sevdası uğruna planlanabiliyor. Ajite edilen hadiseler de hiç şüphesiz dini inançlar kullanılarak sergileniyor. Oysa ki hangi inanç olursa olsun bu inancın hakiki dindarları, hiçbir zaman elini kana bulamaz. O zaman ya birkaç meczuba ya da eline üç beş kuruş verilip kandırılmış bireylerin vebalini herkese mal etmek doğru da değildir, vicdani de değildir.
1930’daki Menemen Katliamı’nı anlamak için 1923’teki Cumhuriyet’in ilanı sonrasındaki olayları irdeleyelim. Atatürk, 1923 yılının Nisan ayında Cumhuriyet Halk Fırkası’nı kurdu. Bir yıl sonra en yakın arkadaşları Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Refet Bele tarafından 1924 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Bu ikinci partide Cumhuriyet’e olan bağlılık yanında İslam kültürünün de konuşulabildiği, daha demokratik bir zemin hazırlandı. Kazım Karabekir, hem cephelerde mücadele eden hem de camide namaz kıldıracak kadar dini donanımı olan bir paşa idi. Bir yıl içinde birileri, özgür ortamdan oldukça rahatsız olmalı ki 1925 yılında Şeyh Sait İsyanı öne sürülerek Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. Adının başındaki ‘Şeyh’ ifadesi bizi kandırmasın. Bir hesabın provokatörü idi.
1929 yılında ülkemizde ve dünyada ekonomik dengeler oldukça sarsılmıştı. Süper güç sıralamasında İngiltere başı çekerken yerini ABD’ye bıraktı. Artık ABD; dünyaya nizam veren, emperyalist gücü elinde tutan dev bir ülkeydi. Ülke genelinde ekonomik sıkıntılara farklı siyasi ve ekonomi bakışla dizayn verilmesi gerektiğini bizzat Atatürk’ün kendisi belirtmişti. Kurmaylarına ve vekillerine “Yepyeni bir parti daha siyaseten kurulmalıydı” dedi. Cumhuriyet Halk Fırkası’nda yine bazıları endişe etti. Atatürk’ün isteğine “Olur mu efendim?” diyecek kadar demokrasiden nasibini almamış; farklı fikirlere, dünya görüşüne kapalı birileri, yine yüksek sesle itirazlar etti.
Bu itirazlara kulağını tıkayan Atamız, en yakın arkadaşı demokrat bir liberal Ali Fethi Okyar’ı yeni bir parti kurması için görevlendirdi. Ali Fethi Bey, hem Cumhuriyetçi hem laik ama aynı zamanda İslam kültürüne, farklı dünya görüşlerine açık bir bürokrattı. Atatürk’ün en güvendiği arkadaşı olması ve ölünceye kadar sürecek dostluk bağı ile görevlendirilen Ali Fethi Bey’i Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan bazıları istemiyordu. Fırsat buldukça soluğu Atatürk’ümüzün yanında alıp “İkinci parti tehlikeli olabilir” diyerek Şeyh Sait gibi isyanların kapıda olacağını fısıldayanlar vardı. Bu fısıltılar, dedikodular oladursun Ali Fethi Okyar, 12 Ağustos 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın başına getirildi. Bugünün partisine o günlerde fırka deniliyordu. Bu Serbest Cumhuriyet Fırkası, Atatürk ile Ali Fethi Okyar tarafından kuruldu. Cumhuriyet Halk Fırkası’ndaki bazı vekiller, muhalif bir parti dedikleri Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan rahatsız olduklarını her yerde, her koşulda dillendirdi.
İzmir’de coşkuyla karşılaşan Ali Fethi Bey’e neredeyse bu söz ettiğim birkaç vekil, konuşma dahi yaptırmayacaktı. Halkın teveccühü karşısında cereyan eden miting sırasında bir kargaşa yaşandı. Birkaç meczubun olay çıkarması karşısında güvenlik, ateş açmak zorunda bırakıldı. Bu esnada bir çocuk hayatını kaybetti.
Yaşadığı korkunç manzara karşısında çok burkulan Ali Fethi Bey, Atatürk’ün huzuruna çıkıp bir durum değerlendirmesi yaptı. O esnada toplumda kargaşa vardı. “İrtica hortladı”, “Şeriat yanlısı Ali Fethi Bey istifa” gibi söylentiler ayyuka çıkmıştı.
Ali Fethi Bey; yurt dışında devletini en iyi şekilde temsil eden, yabancı dil bilen, demokrat, liberal, özgürlük taraftarı bir şahsiyetti. Kaldı ki göreve kendisini Atatürk getirmişti. Dünya ekonomik krizi yaşanırken liberal ekonomi ve siyasi söylemleri mantıklı olan Ali Fethi Bey ile Atatürk’ün arasını açmak isteyen, kargaşadan primlenenler huzur vermiyordu.
15 Kasım günü TBMM’de yapılan toplantıda eleştiriler, Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın başkanı Ali Fethi Bey’e casus diyenler bile oldu. Ali Fethi Okyar, Meclis’te kendisine ve fırkasına yapılan hakaretlere şu açıklamada bulundu: “Ey efendiler! Kınadığınız, rejim düşmanı ve şeriat yanlısı dediğiniz, size muhalefet eden fırkanın kurulmasını Atatürk istedi. Serbest Fırka’dan evvel halkın sizden memnun olduğu tarzında sözler söyleniyordu. O zaman hükümetten memnun olan halk, belediye seçimleri yaklaşan şu günlerde birdenbire mi mürteci, şeriatçı oldu? Halk, ‘Laikliği istemiyoruz, hilafeti istiyoruz’ mu dedi? Ne ilginç, bu dediklerinizin birkaç gün içinde tam da belediye seçimlerine az bir süre kala söyleniyor olması gariptir”
Bu konuşmadan sonra ortam sakinleşmedi. Tam aksi oldu. Hırçın söylemler, tehditler, karalamalar arttı. Ali Fethi Okyar, Atatürk’ün huzuruna gelip, “Özür dilerim efendim, halkımızın huzuru için verdiğiniz görevden istifa ediyorum” açıklamasında bulundu. 12 Ağustos 1930 yılında kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası, 18 Kasım 1930 yılında feshedildi. İkinci bir partinin varlığına katlanamayan, “Belediye seçimlerinde kaybederiz” diye endişe eden birkaç koltuk sevdalısı yüzünden kapatılmak zorunda bırakılan Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın ardından 23 Aralık günü İzmir’de gerçekleşen Menemen Katliamı, bize perdenin arka planında siyasi hesaplaşmaların olduğunu gösteriyor.
Genelkurmay’ın arşivinde zaten Derviş Mehmet denilen kişinin Giritli bir esrarkeşten başkası olmadığı belgelidir. Arif anı seyreler, feraset sahibi olanlar ise taraf tutmadan görünüşün ardındaki hakikate odaklanır.
Bakmadan Geçme





