- Haberler
- SÜS BİTKİSİ TAKLİT EKONOMİSİ ÜZERİNE KURULU
SÜS BİTKİSİ TAKLİT EKONOMİSİ ÜZERİNE KURULU
Bölgede süs bitkisi dediğimizde herkesin aynı ismi dile getirmesiyle yollara düşüyoruz. Son derece titiz dizayn edilmiş...
Bölgede süs bitkisi dediğimizde herkesin aynı ismi dile getirmesiyle yollara düşüyoruz. Son derece titiz dizayn edilmiş mekânında bize zaman ayıran Aydın Dinçaslan’ı işyerinde görünce daha iyi anlıyoruz herkesin neden O’nun ismini telaffuz ettiğini. Titizlikle kültürel, doğal ve tarihi objeleri adeta kılı kırk yararak bir araya getirmiş. Sadece mekân ve objeler değil yetiştirdiği bitkiler de bundan nasibini fazlasıyla almış görünüyor. İşini aşkla yapan insanın yarattığı değişime tanık oluyor ve sohbete, sorularımıza başlıyoruz.
“Sorun deyince niye ben akla geliyorum” diye tatlı serzenişiyle başlıyor sektöre giriş. Aydın Dinçaslan kimdir ve neden herkes bu sektörde “O bilir” her şeyi diyor?
Aydın Dinçaslan: 39 yıldır süs bitkisi sektöründeyim. 36 yıl da büyük firmalarda çalıştım. 15 yıldır da bu bölgedeyim. Yaklaşık 2 yıldır artık kendi işimi yapıyor, kendimi temsil ediyorum.
Gülten Kır Güzel: 15 yıldır buradayım dediniz. Sizi buraya getiren nedir?
AD: İş koşulları da öyle denk getirdi ama asıl nedeni bölgenin florası. Ödemiş’in florasını çok beğeniyorum. Buranın bitkisel ve iklimsel avantajlarından faydalanmak tabii ki. Suyu muhteşem, süs bitkisi üretimi için henüz kirlenmemiş bir havası var. Ödemiş-Küçük Menderes kuzey ile güneyin birleştiği bir yerdir. Yetişen bitki türlerine baktığımızda güneyde 500, kuzeyde de 300’ü geçmez. Ama burada 2000-2500 bitki potföyüne erişebiliyoruz. Buranın iklimine uyum sağlayan bitki türü çok fazla. Normalde bu kadar tür için endüstriyel anlamda yatırım yapmak gerekir. Burada doğa bize bu imkânı kendiliğinden veriyor.
GKG: Süs bitkileri üretimini ve ülkemizdeki süs bitkisi sektörünü değerlendirebilir misiniz?
AD: Türkiye’de bu akım 1970’lerin sonunda başladı. Kentleşme tabii ki bu süreci hızlandırdı. Hızlı betonlaşma ve çarpık kentleşme yeşil alan ihtiyacını arttırdı. Hız sektöre iyi gelse de plansız programsız şekilde sektöre yansıdı. İnsanlar bu işe uzmanlaşma olmadan, birbirini takip etmeye başlama şeklinde girdi. Buna taklit üretim ve taklit ekonomisi de diyebiliriz. Uzmanlaşma, bölgesel bitkiler, bölgesel avantajlar kurallarına uyulsa çok ciddi sıçrama yaratılabilecek bir sektörü konuşuyoruz.
“PAMUK, TÜTÜN BU HAVZADA BİTTİ. SİLAJLIK MISIRI DA BİTİRİYORUZ. SIRADA SÜS BİTKİSİ VAR”
GKG: Marmara’ya kıyasla bizim bölgemiz süs bitkisinde daha yeni. 15 yıl önce geldiğinizde nasıldı? Bugün nasıl?
AD: Geldiğimde bölgede bu iş daha çok kulaktan dolma bilgilerle ve el yordamıyla yapılıyordu. Tenekede, torbada bitki vardı. Steril, kaliteli bitki ile tanıştırdık insanları. Ancak hala burada da az önce bahsettiğim taklit ekonomisi sürüyor. Birileri bir üründen kar elde ediyor, herkes ona yöneliyor. Ya da süs bitkisi üreticisi getirisi olan bir veya birkaç yıl yaşayınca bu işi hiç bilmeyen insanlar da buna yöneliyor. Dolayısıyla bir türlü istenilen sonuca ulaşamıyoruz. İnsanlarımıza bunu anlatamıyoruz. İşin özü süs bitkileri özelinden bakarak tarımda da genel sorunumuzdur bu. Pamuk, tütün bu havzada bitti. Silajlık mısırı da bitiriyoruz. Sırada süs bitkisi var. Hepsini enflasyona kurban etmişiz ve etmeye devam edeceğiz.
GKG: Peki bunu nasıl aşarız? Ya da aşabilir miyiz? Yapılması gerekenler neler?
AD: Anahtar ithalatı azaltmak, türlerde uzmanlaşma, planlı üretim. İthalatı azaltmak nasıl mümkün dersek; yabani türleri buralarda mevcut pek çok tür var ama biz onları hala ithal ediyoruz. Bunları üretmek aklımıza gelmiyor. Avrupa bu sektörde çok başarılı ama bu başarıyı nasıl yakalamışlar iyi bakmamız ve incelememiz gerekiyor. Oralarda bu işin arkasında kooperatifler var. Kooperatiflerde ana hedef ürünleri zamanında ve değerinde pazarlamak. Ama onların da kadrolarında profesyonelleşmeye ihtiyacı var. Bu işin üzerine yoğunlaşmaları, eğitilmiş ekspertizleri olması, üreticiye, köylüye üretim eğitimi aşılamaları gerekiyor. Ürün değeri ve ürün açığına göre planlı üretim yapılmasını sağlayacak ve yetiştirme ehliyeti olan kişilerle bu işin yapılması sağlanacak. Kooperatifler bu aşamada çalışırken birkaç büyük firma da olacak. Bunlar da sektörde öncü adımlar atılmasını sağlayacak. Yenilikleri onlar takip edecek ve örgütlü üreticiye öncü, önder olacak. Bu firmaların illa ki üretim, satış ve pazarlama firması olması gerekmiyor. Araştırmacı firmalara aslında daha çok ihtiyaç var.
“UZMANLAŞMA YOK, EĞİTİM EN BÜYÜK SORUNUMUZ”
GKG: Avrupa bunu böyle mi başarmış? Bizde bunu yapabilmek için tabandan bir hareket yaratılamaz mı?
AD: Avrupa dış mekân süs bitkilerinde marka değeri yüksek bir bölge ve lider ülkeler de İtalya, Almanya ve kısmen İspanya. Ama şu anda bu ülkeler de bir handikap yaşıyor. Onlar için büyük tehlike 3. Kuşak artık tarımda çalışmıyor ya da çalışmak istemiyor. Bu ülkeler de Hırvat, Arnavut, Romenlerle bu işi çözmeye çalışıyorlar. Bunların da maliyeti çok yüksek. Bu yüksek maliyetler lider ülkelerin pazarlama ağını tehlikeye sokuyor. Bu pazarı kaybetmemek için de bizim gibi ülkelerden ürün almak istiyorlar. Onların bu handikapı bizler için büyük bir fırsat olacakken biz bunu mümkün kılamıyoruz çünkü hazırlıksız yakalandık. Ürünlerde devamlılığımız yok. Bir sene talep edileni karşılayabilsek ikinci sene veremiyoruz. İşte tüm bunların müsebbibi plansızlık, uzmanlaşma eksikliği ve sektörde sürdürülebilirliği sağlayacak tedbirler geliştirememek. Onlar bu işte çok önemli bir zincir kurmuşlar. Üreten (köklendiren) ayrı, büyütücü ayrı, pazarlamacı ayrı. Pazarlamadan sonra Garden Center’lar var, bunlar turistik şehirlere, belediyelere satış yapıyorlar. Peyzaj mimarları da buralardan aldıkları bitkilerle her türlü araştırma, iklim, toprak özellikler vs gözeterek düzenleme yapıyor. Zincirin halkaları çalışınca sürdürülebilirlik kendiliğinden hayata geçiyor.
GKG: Benim sözlerinizden anladığım kadarıyla bu alanda mevzuatta sıkıntılar çok büyük değil. Ancak tabandan bu hareketi başlatma konusunda sıkıntılarımız var.
AD: Mevzuatla da alınabilecek pek çok tedbir elbette var. Ama önce tabandan bir hareket olmalı. Bu olursa zaten mevzuat, yönetsel tedbirler örgütlü yapılarla daha kolay çözülecektir. Taklit ekonomisinden uzak durarak, üreticinin mesleğine, birliğine sahip çıkması gerekiyor. Mesela birlik aidatları, toplantılara iştirakler, stant paraları bunlara riayet edilmesi çok büyük göstergelerdir her sektör için. Üretici birliğine sahip çıkmıyor, birlik üreticilerin sorunlarından uzaklaşıyor, kimse birbirini sevmiyor ya da ondancı, bundancı diye ayrışıyor. Biz hedefe kilitlenmeyi ve ortak iş yapmayı bilmiyoruz. Bir hedefe yürüyecekseniz birbirinizi sevmek zorunda hiç değilsiniz. Önemli olan hedefe yürümek, ulaştıktan sonra ya da bayrağı devrettikten sonra kendi yoluna gitmeyi bilmektir.
GKG: Sektörün sorunlarını bize çok iyi özetlediniz. Ama hep şu yok, bu yok dedik. Peki, hiç mi bir şeyimiz yok umut verecek? İyi olanlarla noktalamak adına elimizde kalan iyi donelerimiz de olsun istiyorum.
AD: Sorunlar dediniz bana geldiniz ama elbette iyi şeyler var ki ben de buradayım. Öncelikle harikulade bir bölgemiz ve floramız var. Tarımda pek çok alt sektörü ihya edecek özellikleri var bölgenin. Biz de aklımızı kullanmak, hırslarımızdan arınıp aklıselim düşünmek ve hoyratça bu nimetleri tüketmekten kaçınmalıyız. Bugüne kadar böyle kullandık. Elimize ne geçti? Sularımız azaldı, ürün desenimiz azaldı, üstelik lokmamız ve kazancımız büyümedi. Bu nedenle artık uzmanlaşma, işbölümü, stratejik düşünme, eğitim, stratejik planlama, kurumsallaşma. İşin anahtarı hepimizde.
Gülten Kır Güzel-Başar Uçar
Bakmadan Geçme





