Suç ve ceza
'Suçluyu kazıyın, altından toplum çıkar' Yanlış bilmiyorsam hukukçu, yazar ve şair olan Faruk Erem'in (1913-1998) “Bir...
“Suçluyu kazıyın, altından toplum çıkar”
Yanlış bilmiyorsam hukukçu, yazar ve şair olan Faruk Erem’in (1913-1998) “Bir Ceza Avukatının Anıları” adlı kitabında geçiyor bu söz. Yine yanlış hatırlamıyorsan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST), bu kitabı oyunlaştırdı ve oyun Ödemiş’te de sergilendi.
Ne desek, ne yazsak boş gibi geliyor bazen insana. Cahillik diz boyu; azalacağı yerde artıyor. Bir sürü olumsuz örnek sayabiliriz.
Peki ne yapmalı! Cezaları mı arttırmalı? Ya da idam cezası, bu türden suçlara önleyici tedbir olabilir mi!
Kimileri “Cezaların arttırılması ve idam cezası önleyici tedbirlerden biri olabilir” diyebilir. Evet, cezalar hakkaniyetli olmalı. Bu doğru. Peki gerekli gereksiz af tartışmaları niye!
Şöyle de bir soru sormak istiyorum: Cezaların en yüksek oranda uygulandığı, özellikle ölüm cezalarının infaz edildiği hangi ülkede suçlar azalmış veya yok olmuştur!
Şu sıralarda toplumun genelinde idam cezasının yeniden getirilmesi isteği var. Özellikle, kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlarda…
Meydanlara ip atmak suretiyle tribünlere şov yaparak idam cezasını isteyen çevrelerin af istediklerini de unutmayalım. Kime af! Hem ağır ceza gelsin diyeceksiniz hem de af!
Toplumda suçu yaratan şartları ortadan kaldırmak yerine sonuçları cezalandırma eğilimi ağır basıyor. Bu, işin kolayına kaçmak değil midir.
‘Canı veren Allah ise o canı ancak Allah alır’ felsefesi çerçevesinde değerlendirilirse ölüm cezasının bütün dinlerde geçerli olmaması gerekir. ‘Kader’ ve ‘Bu dünyada sınanma’ konusu, beni ve köşemi aşacağı için burayı geçiyorum.
Sadece geri dönüşün olmaması ve sonradan mağduriyetlerin ortaya çıkması olasılığına karşı idam cezasına taraf olmadığımı söyleyebilirim.
Bir de yasa çıkarsa daha sonra kimlere uygulanır, bunu da kestiremiyorum…
Cuma günü Ödemiş’te konuyla ilgili bir yürüyüş vardı. Bir grup ‘anne duyarlılığı’ taşıyan Ödemişli kadın tarafından düzenlenen yürüyüşte taşınan pankartlarla sonra yapılan basın açıklaması, gayet olumlu idi. Kadınlar, suskunluğa karşı bir ses olmak istemişlerdi.
Hatalar ve amatörlükler olabilir. ‘Bir yürüyüşle ne elde edebilirsiniz!’ diye de sorabilirsiniz ama fikir ifade etmenin ve baskı grubu oluşturmanın ne sakıncası olabilir ki!
Yürüyüşle ilgili sosyal medyada farklı kaygılar yazılıp çizildi. Yürüyüşe katılma konusunda kapalı gruplara atılan ‘provokasyon’ uyarılarını gördüm. Yok sendikalar ve dernekler katılacakmış, provokasyon olabilirmiş, yok şöyleymiş yok böyleymiş falan. İnsan, kendi hemşehrilerini potansiyel provokatör olarak ilan edebilir mi!
Sendikalar ve derneklerle korkutulan bir toplum…
Utandım desem yeridir.
‘9 yaşındaki çocuklarla evlenilebilir’ çerçevesinde yapılan açıklamalara ses çıkarmayanlar olduğu sürece bu ülkede kadın cinayetleri de bitmez, çocuk istismarları da. Çünkü iklimi değiştirmezseniz fırtına ile yaşamak zorundasınızdır.
Ve eğer ceza ise işe önce yerlere çöp atanlardan, ulu orta küfür edenlerden… Bunlarla birlikte topluma yalan söyleyen siyasetçilerden başlayalım.
“Suçluyu kazıyın, altından toplum çıkar”
Hani bataklık ve sinek meselesi var ya… Suçu üreten gelenek, görenek, kültür ve iklim değişmezse sonuçlar da değişmeyecektir.
Örneğin, gece gece caddelerden motoru bağırttıra bağırttıra geçen magandaları engelleyebiliyor muyuz!
Bakmadan Geçme





