Son mektup

Her şeyin bir sonundaki, bir de başındaki çok önemsenir. Yaşamı bir film olarak düşündüğümüzde ilk kare...

Her şeyin bir sonundaki, bir de başındaki çok önemsenir. Yaşamı bir film olarak düşündüğümüzde ilk kare ile son karedir bu.

Son önemlidir, çünkü içinde bulunduğumuz hali ifade eder. İlk de öyle. Özlemlerin sahip olduğumuz güzelliklerin masumiyetin simgesidir.

Bir şehre ilk gidişiniz, ilk karşılaşmalar, ilk göz ağrınız, ilk kitabınız, ilk defteriniz.

İlk çocuğunuz, ilk aşkınız…

Her şeyin bir ilki vardır özlemle anımsanan.

İlk sözcüğü çocuğunuzun… İlk adımları. İlk okula başlayışı.

Bazen hüzünlendirir insanı, bazen gülümsetir.

İlk an umuttur her zaman. Yarındır. Gelecektir.

Bütün güzelliklerin yahut iyiliklerin tomurcuğudur. Düşler dünyasında, yarınlarda bütün bu goncaların çiçeğe duracağını umar insan.

Çokluk verdiğimiz emeğe müsavi durur da. Çok çabuk geçmişse yapılan işe dair heyecan, bir saman alevi gibi külü kalıverir avuçlarımızda.

Şiirlerde rastlarsınız son mektuplara. Şarkılarda rastlarsınız.

Son görüşme, son söz, son bir bakış…

Son.

Son.

İlki kadar önemli midir? Evet. Son noktadan sonra kendinizle baş başa kalırsınız. Kendinizi sorgularsınız.

Aslolan, o ilk ile son arasında yaşananlardır.

Pek de alışkın olmadığımız için belki “kötü kader” kendini tekrar eder durur.

“Eski bayramlar” der insanlar. Her bir insan, büyük bir özlemle anımsar. Burada yaşadığı son bayramdan duyulan memnuniyetsizlik vardır çokça.

Arada ne olmuştur da biri bir uçta, bir diğeri öteki uçta kalıvermiştir.

İşte bu sorunun yanıtı, kişinin ne ürettiğinde saklıdır. Ya da neyi ne kadar çok tükettiğinde.

Eski kentler, eski sokaklar, eski mahalleler…

Oralarda yitirdiğimiz çok şey olmalı. Sevgiler, dostluklar birlikte el ele olmalar.

Elbette ki kimsenin kimseden haberdar olmadığı zamanlarda çokça anımsanacaktır.

Geçen gün TV ekranlarında pek çok yerde sel görüntüleri vardı.

Küçük yerleşim yerlerinin de sokakları, caddeleri kanala dönmüş büyük yerleşim birimlerinin de. Bu son fotoğraf.

Bir şeyleri o denli göz ardı etmişiz ki…

Yok saymışız, aldırmamışız.

Aradakiler boş vermişlik, vurdumduymazlık, bana necilik, ben kendime bakarımcılık olunca “son mektup” taki yazı pek okunaklı olmuyor açıkçası. Okunsa da pek içini açmıyor insanın.

Bir şeye başlamak kolaydır. Bittiği yerden tekrar başlayabilmektir önemli olan.

Kurumuş bir ağacın, ölmüş bir insanın bozulmuş bir kap yemeğin yeniden başlayabilmesi imkansızdır.

Sevgi, dostluk ve umutla.

Bakmadan Geçme