“Şimdiki gençler…”

Yüzyılı aşkındır manipülatörler, insanların ‘benlik’ duygularını pekiştirmek adına çok sayıda çalışma yapıyor. ‘Modern’ bir hayata geçtiğimiz...

Yüzyılı aşkındır manipülatörler, insanların ‘benlik’ duygularını pekiştirmek adına çok sayıda çalışma yapıyor.

‘Modern’ bir hayata geçtiğimiz son yıllarda ‘sıradanlık’ algısını yok edebilmek adına yapılan bu çalışmalarla insanlar, üretmediklerini tüketmeye özendiriliyor. Algı yönetimiyle beraber yapılan bu çalışmaların bugünkü en güçlü kaynağı, sizin de hemen aklınıza getireceğiniz gibi sosyal medya. ‘Biricik’, ‘tek’, ‘özel’ kavramlarının sıkça kullanıldığı bu mecrada genç olarak fabrika ürünü fikirlerle yetişiyor ve yetiştiriliyoruz.

Çerçeveyi daha da geniş tutacak olursak yalnızca sosyal medya değil, ‘medya’ çerçevesinin de yaratmak istediği algı, insanların yaşadığı sıradan hayatlarını özelleştirebilecek şeyleri aynı insanlara satabilmek. “Çok çalıştınız, güzel bir tatili hak ettiniz!” diye karşımıza bin bir yolla çıkan reklamlar da en yukarıda bahsettiğim o manipülatörlerin ürünü mesela. Çalışmamız gerektiği ve çalıştıktan sonra bize kalan boş zamanlarda tatil yapmamız gerektiği, aynı kişiler tarafından bilinçaltımıza işlenmiş durumda. En üzgün olduğumuz anlarda bizi yalnız bırakmayan çikolata krizlerimiz bile algı yönetiminin bizim üzerimizde yarattığı baskıdan ibaret. En basitinden giyim tarzımızdaki, saçımızdaki, makyajımızdaki, fotoğraf çekme açımızdaki farklılıklar dahi bizi biz yapan şeylerden çok uzak yerdeler artık. Milyonlarca kişinin buluştuğu Instagram denilen fotoğraf paylaşma platformunda herkes her şeyi aynı anda benzeri bakış açılarıyla bir diğerinin beğenisine sunuyor.

Bu tehlikeli alanda genç yaşta pek çok beyini kaybediyoruz ne yazık ki. Üretme arzusu yok olan bu beyinler, var olduğumuz kapitalist sistemin istediği gibi yetişiyor. Durduramadığımız beğeni arzusuyla öz benliklerimizi fabrikalaştırmaya devam ediyoruz. Bir virüs sebebiyle ölmeyeceğiz belki ama teknolojinin en korkutucu etkisi, bizi aniden yok edecek.

Sevgili ebeveynler,

Çocuklarınız, “Bizim zamanımızda…” diye anlattığınız çağda yaşamıyor.

Çocuklarınızı dışarıdaki tehlikelerden korumayı bir şekilde başarırken yanı başınızda koruyamıyorsunuz.

Çocuklarınız, yapay bir sistem üzerinden yapay fikirlerle gelecek dünyadaki sistemin çarkına hazırlanıyor.

Etkilendiği şey yüzünden onu anlayamıyor, anlayamadıkça ondan uzaklaşarak onu dünyanın en büyük kötülüğüne sürüklüyorsunuz.

Emzikle susturmanız gereken miniği çok küçük yaşta cep telefonlarındaki tehlikelerle susturarak kendi değerlerimizden uzaklaşmasını sağlıyorsunuz.

Sonrasında da eleştiri yağmuruna tutuyorsunuz.

Çocuk, var olan hayat içinde kendisini değersiz hissederken değeri yapay platformlarda aramaya başlıyor. Beğenildiğini, sevildiğini, önemsendiğini hissettiği yer, mutlu olduğu yer çünkü.

“Şimdiki gençler şöyle, böyle” diyen önceki gençlere sesleniyorum:

İpin ucunu “Yaşlandım” diye bırakıp tüm suçu şimdilerde genç olanlara bırakamazsınız. Var olan teknoloji, hayatınıza bir şekilde girdi ve siz de yaşamınızın geri kalanında bunu öğrenerek bundan faydalanarak gençlerinizi anlamlandırmak zorundasınız. Neyi istediğini, ne zaman istediğini, neyi hayal ettiğini, neden çekindiğini anlayamadığınız gençlerin hayal dünyasını bilmeden o gençleri yaftalayamazsınız.

Hissettiklerinizi, hissettirin.

Sevdiğinizi söyleyin.

Onu dinleyin.

Anlamaya çalışın.

Ama onu yaftalamayın.

Şartların aynı olmadığının ve geminin aynı limandan kalkmadığının farkına varın.

Varın ki

Sizin geleceğiniz olan bizi ve bizim geleceğimizi beraber kuralım.

Bakmadan Geçme