Sevgisi kadar insan
Saçlarını suya değdiriyor asma söğüt. Minik bir esinti, ona eşlik ediyor. Su dalgalanıyor ufak ufak. Gölgeler...
Saçlarını suya değdiriyor asma söğüt. Minik bir esinti, ona eşlik ediyor. Su dalgalanıyor ufak ufak. Gölgeler oynaşıyor ışıkla, buruşan suyun yüzünde. Zıtlıkların beraberliğinden güzellik doğuyor. Güzeli taşıyor su bağrında, ulaştığı her yere.
Sevgiyle dokunana, bir yaprağın uyandırdığı o güzel hisle akıyor, akıyor. Şevkle, aşkla bentleri aşıyor, dağları ovaları geçiyor. Sevgi tetikliyor, sevgi ateşliyor, sevgi harekete geçiriyor…
Sevgiyle yer yerinden oynuyor.
Sevgiyle olmazlara “olur” diyor insan da.
Sevginin gücüyle güçleniyor.
Sevginin verdiği enerjiyle tutunuyor elindekilere.
Sevgi sayesinde bağlanıyor hayata ve daha sağlam basıyor yere.
Sevgi sayesinde daha güzel hissediyor kendini.
Dinamizm kazanıyor ve sevdikleri adına daha güçlü bir mücadele veriyor.
Sevgiyle yaptıklarından mutlu oluyor ve üretkenliğinin zirvesine çıkabiliyor.
Sevgiyle pişirdiği, daha lezzetli, sevgiyle tuttuğu el daha güçlü, sevgiyle ilgilendiği daha mutmain…
Aslında sevgisi kadar insan. Ne kadar sevgi barındırıyorsa yüreğinde, yüreği o kadar kocaman. Ne kadar büyükse sevgisi o kadar büyük cesareti. Ve ne kadar dışa vurabiliyorsa sevgisini o kadar karşılığını alıyor nihayetinde de…
Sevilebileceklere odaklansa insan nefretten, kinden sıyrılıp o kadar arılaşacak. Ve o derecede mutluluğu yakalayabilecek.
İnsanın hizmetine hasredilmiş o kadar çok şey var ki bunun farkında olabilse insan, bu farkındalıkla belki de yeşertebilecek içinde. Sevdikleriyle beslense kine, nefrete, düşmanlığa hiç yer açmayacak yüreğinde. Büyütmeyecek nifak tohumlarını içinde. Sevginin birleştirici gücü sayesinde farklı bir gözlükle bakabilecek dünyaya ve farklı bir yaklaşımla yapılandıracak hayatını. Sevginin verdiği güç ve enerjiyle hayatını daha kolay idame edebilecek. Zira olumsuzluklara odaklanmak, insanın enerjisini götürüyor, bitiriyor. Bir olumsuzluğu hayatının merkezine aldığında insan onlarca güzeli kaçırıyor, göremiyor. Bir olumsuzluk onlarca güzeli götürüyor ve olumsuzluklar artınca eksiye düşüyor hayat…
Beklentilerini büyüten insanlar ufak ufak biriktiriyor sevgisizliği ve yavaş yavaş daraltıyor içinde ona ayırdığı yeri. Dolayısıyla ektiğini biçiyor peyderpey. Sönüyor hayatın ışığı, mutsuzluk taşıyor dışarıya. Ve su misali gittiği her ortama bunu aşılıyor. Haliyle halka büyüdükçe sevginin birleştirici gücü kırılıyor ve tatsız bir şeye dönüşüyor yaşanan zaman.
izini sürdüm zamanın
bir akordeonun titreyen sesinde
biten bir öykünün
betimlemesini yapıyordu
hazin, duygulu sesiyle…
kapanan kapıların
iki tarafındaki
kırgın kalplerin feryadını
taşıyordu dışarıya…
kulak verdim hayata
başka ritimlerde mırıldandı
kararan gecede
sevginin gücünü fısıldadı kulağıma
sevgi fenerini tuttu yoluma…
Hep sevgiyle kalın…
Bakmadan Geçme





