Senden başka gören yok mu?
Yaşadığımız ortamda o kadar yanlışlıklar oluyor ki, bazen isyan edesi geliyor insanın. Olur, olur da bu...
Yaşadığımız ortamda o kadar yanlışlıklar oluyor ki, bazen isyan edesi geliyor insanın. Olur, olur da bu kadar da olmaz ki, diyorsun. Yazıyorsun, ne duyan, ne okuyan ne de yanlışlığı düzelten var. Vurdumduymaz bir toplum mu olduk ne! Bir daha yazıyorsun. Bu sefer yetkililer kızıyor. Açıyorlar telefonu: “Birader senden başka gören yok mu?”
Ben teşekkür beklerken beklemediğim bir şekilde azar işitiyorum.
“Birader bunlar senin işin. Sen bunları görmek zorundasın. Sen orada bunun için varsın. Ben sana yardımcı olmaya çalışıyorum, sen kızıyorsun. Yapmayacaksan bırak o zaman yapacak biri gelsin.” Diyorum.
Adam “Allah, Allah; sabah sabah çattık belaya. Sana ne be kardeşim. Sen gitsene işine! Benim amirlerim var. Onlar görüp söylerse ben yaparım. Sen karışamazsın benim işime” diyerek telefonu yüzüme kapatıyor.
Aldın mı yanıtı, şimdi ne yapacaksın? Gördüğüm yanlışlığı yazmakla hata mı ettim acaba? Ben de mi alışsam bu yanlışlıklara, herkesin görmediğini ben de mi görmesem, işi oluruna mı bıraksam diye düşünüyorum.
Aklıma bir kuru peynirci gelininin kaynanasıyla kavgası geliyor. Hikâyeyi bilirsiniz. Bir kuru peynirci oğlunu evlendirir. Gülüm ayları geçtikten sonra gelin kaynana çatışması başlar. Kaynana gelinin yaptığı her işte bir hata bulur, söylemediğini bırakmaz. Bir gün değil beş gün değil, kaynananın sözleri çekilmez olur. İlk günlerde saygıdan sesini çıkarmayan gelin giderek ufak ufak karşılık vermeye başlar. Gelin karşılık verince kaynana küplere biner.
-Nereden buldum senin gibi gelini, yaktın oğlumun başını. Sebep olanların gözü kör olsun! Ne şansız bir kaynanaymışım ben. Ellerin bir gelinleri var, maşallah sabah erkenden kalkar, ortalığı temizler, kahvaltıyı hazırlar. Sen, maşallah öğleyin kalkar, kahvaltıyı benden beklersin. Senin gibi gelini Allah düşman başına vermesin. Tembellik sende, pislik sende, karşılık verme sende.
-Sen bana bakacağına kendine bak! Ben geldiğimde eviniz kokudan geçilmiyordu. Sayemde temizlik gördünüz. Bak şimdi evinizde geldiğim günlerdeki kokudan eser kaldı mı?
-A benim şakın gelinim, burası bir kuru peynirci evi. Koku burada her zaman olur. Ben geldiğim gün de vardı, sen geldiğin gün de vardı, şimdi de var. Ben de senin gibi o kokuyu giderdiğimi sanırdım. Ama işin aslı öyle değil. Benim gibi senin de burnun alıştı. Sen sanıyorsun ki, yaptığım temizlikle o kokuyu giderdim. O koku asla gitmiyor. İnsanın burnu alışıyor. Senin de burnun alıştı.
Ne dersiniz sevgili okuyucularım, ben de mi alışayım o yanlışlıklara? Görmezlikten, duymazlıktan, bilmezlikten mi geleyim? Yazmayayım mı?
Sevgi, saygı ve mutluluklar.
Bakmadan Geçme





