Saraylar, kaleler ve tapınaklar…

Bertolt Brecht, dünyaca ünlü Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmenidir. Brecht, 20. yüzyıl Alman şiirinin ve...

Bertolt Brecht, dünyaca ünlü Alman şair, tiyatro yazarı ve yönetmenidir. Brecht, 20. yüzyıl Alman şiirinin ve tiyatrosunun en önemli isimleri arasında kabul edilir. Eserleri uluslararası alanda da saygı ile kabul görmüş ve ödüllendirilmiştir.

Brecht’tin ‘Okumuş Bir İşçi Soruyor’ adlı bir karşı-tarih şiiri vardır:

Saraylar, kaleler ve tapınaklar görünce aklıma hep ‘Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?’ dizesiyle başlayan bu şiir gelir. Kim oturmuş bu saraylar, kuleler ve tapınaklarda? Önce şiir okuyalım. Yer darlığı nedeniyle düzyazı şeklinde yazıyorum:

“Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim? / Kitaplar yalnız kralların adını yazar. / Yoksa kayaları taşıyan krallar mı? / Bir de Babil varmış boyuna yıkılan, / kim yapmış Babil’i her seferinde? / Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar / altınlar içinde yüzen Lima’nın? / Ne oldular dersin duvarcılar / Çin Seddi bitince?

Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok! / Kimlerdir acaba bu anıtları dikenler? / Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri? / Yok muydu saraylardan başka oturacak yer / dillere destan olmuş koca Bizans’ta? / Atlantik’te, o masallar ülkesinde bile, / boğulurken insanlar / uluyan denizde bir gece yarısı, / bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden. / Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender? / Tek başına mı aldıydı orayı? / Nasıl yendiydi Galyalılar’ı Sezar? / E bir aşçı olsun yok muydu yanında? / İspanyalı Filip ağladı derler / batınca tekmil filosu. / Ondan başkası ağlamadı mı? / Yediyıl Savaşı’nı 2. Frederik kazanmış? / Yok muydu ondan başka kazanan? / Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı. / Ama pişiren kim zafer aşını? / Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam. / ama ödeyen kimler harcanan paraları? / İşte bir sürü olay sana / Ve bir sürü soru.”

Gençliğimde beni etkileyen önemli şiirlerden biridir.

Başta da bir ‘karşı-tarih’ şiiri dedim ya! Bilirsiniz ir resmi tarih vardır, saray maaşlıları tarafından yazılan bir de karşı tarih vardır ezilen ve hor görülenler tarafından yazılan. Brecht, ezilenlerin ve hor görülenlerin tarafından durur.

Hani Nazım Hikmet de “Ve elbette ki, sevgilim, elbet, / dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, / dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla / bu güzelim memlekette hürriyet…” der ya…

Dedim ya; saraylar, kaleler ve tapınaklar görünce benim de aklıma hep ‘Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?’ dizesiyle başlayan bu şiir gelir.

Resmi tarihçiler de devleti saraylar, kuleler ve tapınaklarla anlatırlar. Oysa bir de kulenin dibindekiler ve dışındakiler vardır.

Katar’da yapılan dünya kupası maçlarından önce bir haber okumuştum. Haberi aradım buldum.

Uluslararası Çalışma Örgütü ve Af Örgütü verilerine göre, Katar’da göçmen işçiler ülke işgücünün yaklaşık yüzde 95’ini oluşturuyormuş. Bu işçilerin büyük çoğunluğunu Nepal, Bangladeş, Pakistan ve Hindistan gibi Güney Asya ülkelerinden gelen yurttaşlar oluşturuyormuş. İşçi ölümleriyle ilgili açıklanan en net sayı, Guardian’ın 2021 yılındaki bir haberine dayanıyormuş. Guardian, Katar’ın 2010’da Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma hakkı kazanmasından bu yana, 6 bin 750 Güney Asyalı göçmenin hayatını kaybettiğini yazmış. Katarlı bir yetkilinin 2022’de yaptığı açıklamaya göre, Dünya Kupası inşaat sahasında hayatını kaybeden işçi sayısı 400 ila 500 kişi imiş.

Katar, resmi bilgilere göre bir Arap devletidir. Ülkenin nüfusunun %80’i başkentte yaşıyormuş. Toprakların geri kalan kısmı deniz seviyesinden alçakta bulunan çölle kaplı imiş. Ülke hanedanlık yani bir aile egemenliğinde yönetiliyormuş. Yaklaşık nüfusu 2.6 milyon olan ülkede sadece 313.000 kişi Katar vatandaşı iken geri kalan 2.3 milyon kişi yabancı ülkelerden çalışmaya gelen gurbetçilerden oluşuyormuş. Resmi din İslam, resmî dil de Arapça.

Katar bence uluslararası sermayenin devletidir.

Oturmuşuz televizyonların başına görkemli stadyumlarda yapılan maçları izliyoruz ya… Benim de aklıma Brecht’in “Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar / altınlar içinde yüzen Lima’nın? / Ne oldular dersin duvarcılar / Çin Seddi bitince?” dizeleri aklıma gelir…

Bakmadan Geçme