Robotlar barış için mi savaş için mi!

Savaşı kim ister diye düşündüğümde ister istemez aklıma kelimenin etimolojik kökeni geliyor. Savmak, savuşturmak… Yani tehlikeyi...

Savaşı kim ister diye düşündüğümde ister istemez aklıma kelimenin etimolojik kökeni geliyor.

Savmak, savuşturmak…

Yani tehlikeyi savmak savuşturmak! Savaş bu anlamı ile yapıldığında kutsaldır.

Ama ben savaş kelimesinin genelde bu anlamı ile kullanıldığını düşünmüyorum.

Savaş mücadele etmek, dövüşmek hatta fethetmek anlamı ile öne çıkıyor.

Peki barış! O da varmaktan türemiş. Ortak bir noktaya varmak, uzlaşmak… Ortak bir noktaya varışmak… Yani barışmak.

O halde yanılmıyorsak hem savaşçı hem de barışçı olmamız gerekiyor. Tehlikeleri savuşturmasını bilirken bunu ortak bir amaca varmak şeklinde gerçekleştirebilirsek ne âlâ.

Geçenlerde gazetelerde robot asker konusunda bazı haberler gözüme çarptı.

Şimdi uluslar ölmeden öldürmek peşinde.

Gazete haberlerine bakılırsa Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın yayımladığı bir afişte, “Yeni dünyanın insansız ve otonom teknolojilerini beraber geliştirelim. SSM, üniversiteler ve özel sektör işbirliği ile robot asker için ilk adımı atıyor. Siz de başvurun. Bu projeyi birlikte hayata geçirelim” deniliyormuş.

Habertürk’ten Murat Gürgen’in haberine göre Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, şubat ayında düzenlenen bir toplantıda, robot asker projesinin gündeme geleceğine dair ilk işareti vermiş.

ABD, Rusya ve Çin gibi ülkeler robot asker teknolojisi üzerinde çalışmalarını sürdürüyorlarmış. ABD ordusunun, 2025 yılı sonrasında muharebe sahasına gerçek askerden çok robot asker görevlendirmeyi hedeflediği belirtiliyormuş. Rusya ise ‘Fedor’ isimli robota her iki eliyle silah kullanma yeteneği kazandırmış.

Tamam herkes robot askerini yaptı. Robotlar ölünce savaş bitecek mi!

Öte yandan Aydınlı iki öğrencinin hazırladığı “Atılgan Robot Asker” isimli proje de TÜBİTAK Bölge Yarışması’nda Türkiye ikinciliği kazanmış.

İzmir Tepebaşı Kongre Merkezinde yapılan Ortaöğretim Kurumları arası 45. TÜBİTAK Bölge yarışmasında Aydın Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri Gürkan Kavas, Erdal Akın “Atılgan Robot Asker” isimli projeleri ile Uygulamalı Fizik Dalında İzmir Bölge ikinci olmuşlar.

Ölümün kutsandığı, savaşın daha çok tercih edildiği bir coğrafyada yaşıyoruz.

Peki ama neden insanoğlu savaşacak robot tasarlamaya başladı da barış sağlayacak bir robot üretme projesi geliştirmiyor?

Madem insanlar barışamıyor belki bu işi robotlar başarabilir.

İki temsilci robot bir araya gelir ve kendilerine yüklenen yapay zeka aracılığı ile durumu müzakere ederler ve en uygun sonucu ortaya çıkarırlar: Savaş çıkarsa ne olur; barış yapılırsa ne olur!

Sizce de mantıklı değil mi!

Belki biz insanlar duygularımıza yenilip barışı sağlayamıyor olabiliriz. Ya da belki de bir grup çıkar çevreleri kendi kazançları için insanların ölmesini istiyor olabilir.

Belki de robotlar tüm duygulardan soyutlanıp tamamen mantığı ve bilgiyi ön plana çıkararak artı ve eksi sonuçları öngörüp, ‘savaşırsanız şunları kaybederseniz, barışırsanız da şunları kazanabilirsiniz’ diyebilir…

**

Savaş ve barış derken…

Bence hem savaşırken hem de barışırken ’40 yıl’ sonrasını düşünmemiz gerekiyor.

Yani ‘bugün savaşıyoruz ama acaba bu bizim savaşımızın etkisi 40 yıl sonra nasıl bir sonuç doğurur?’ sorusunun yanıtını da bilmemiz gerekir.

Hiç kimse haksız savaştığını düşünmez. Atalarımızın deyimi ile ‘yoğurdum ekşi’ diyen çıkmaz.

Ama 40 yıl sonra yapılacak değerlendirmeler çok önemlidir.

“Acaba şöyle yapsaydık!” der mi taraflar?

Eskiden bir radyo programı vardı, ‘şimdiki aklım olsaydı’ başlıklı.

Hani şimdilerde de TRT’de ‘Ömür Dediğin’ adlı bir program var.

Yaşlı insanlar çıkıyor ve geçen ömürlerini anlatıyorlar.

Sanıyorum fon müziğinde de Zülfü Livaneli’nin sözleri ve ezgisi var:

“Bir insan ömrünü neye vermeli / Tükenip gidiyor ömür dediğin / Yolda kalan da bir yürüyen de bir / Savrulup gidiyor ömür dediğin”

Sivas’ta Madımak’ta yakılıp giden Hasret Gültekin’den de dinlemenizi tavsiye ederim.

Acaba o gün yakanlar bugün ne düşünüyor?

Bakmadan Geçme