Rant mı? Prestij mi? Kent Konseyi Nesin Sen!

Sevgili dostlarım, bugün yine güncel konulardan birini daha sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz ki Türkiye, zorlu yollardan...

Sevgili dostlarım, bugün yine güncel konulardan birini daha sizinle paylaşmak istiyorum. Biliyorsunuz ki Türkiye, zorlu yollardan geçerek bazı seçimleri yaşadı. Oldu, olmadı. Seçildi, seçilmedi. Hak etti, etmedi falan filan gibi.

İşin aslı, o zaman diliminde Belediye Seçimleri de şu sonradan ne işe yaradığını anladığım Kent Konseyi seçimi de yaklaşık yakın tarihler arasında yapılmıştı.

Bugün ki gıybet yazımız (!) Kent Konseyi seçiminin prestij ya da rant olarak kullanıp kullanılmadığı ya da kişisel veya grupsal hırslara yenilip yenilmediği ile alakalı.

Ben, dışarıdan bir göz olarak bir şekilde başkaları açısından nasıl göründüğünüzü size söylemeye çalışıyorum. Ha bu sizin umurunuzdadır, değildir o başka. Ben söylemeden edemem, zira adaletimden taviz vermeyeceğim gibi de ekmek yediğim şehirde rol yapanların kökleri buraya ait olsalar da vicdanım rahatsız olacağından her şekilde dile getiririm (biraz deli olduğumu söylemiştim (!)).

Kimsenin kişisel hırslarına ya da grupsal çıkarlarına bu şehrin hiçbir kurumu ya da grubu, hizmet edemez / etmeliler de!!!

Yine seçim gününe dönmek istiyorum. O 28 Haziran gününe. Yazımın sonu; seçimlerdeki insan kulisleri, koalisyonlarıyla üzerinden daha birkaç ay geçmiş olmasına rağmen son halindeki enerji düşüklüğünün belgesi olacaktır. (bence)

Şimdi sakince bir koltuğa oturup çayınızla birlikte yazının ana fikrine doğru benimle yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Hemen bana parlamadan (!) yazının sonuna kadar sabredip gelebilirseniz aslında bana da hak vereceğinizi düşünüyorum.

28 Haziran 2019 günü oldukça kalabalık ve de oldukça kulisli bir yarış başlamıştı. Ve saatlerce süren ve de zaman zaman da nezaketlerin, dostlukların yaşandığı demokratik bir ortam yaşanmıştı. Yapılan seçimin iki aşamasında da düşük oy alan tarafın kendi rızası ile yücelik gösterip çekilmesi ve “Abimizdir, şehrimiz için birlikte çalışacağız, ha ben ha o önemli olan Ödemiş” denmesi, kimi ne kadar bilmiyorum ama beni çok etkilemişti.

Derken üzerinden aylar geçti ve bu süreç içerisinde kazanan taraf, bir şeyler yapmaya çalıştı/çalışıyor. Üstelik öyle canla başla çalışmaya çalışan bir başkana teslim edilmiş ki bu Kent Konseyi, beni de aldıkları iletişim grubuna yazılan çalışma yazılarının ve emeklerin haddi hesabi yok. Ha bana soracak olursanız Sayın Taşlı’da o kadar emekle yaptığı çalışmaları dile getirirken aynı heyecanı ya da enerjiyi bulamıyorum. Zira bu da onun sakin ve biraz da ağır ve nezaketli hareket yapısına sahip olduğundandır diye düşünüyorum.

Bana soracak olursanız bu şehir için bir şeyler yapmak isteyenlerin böyle bir başkanın ve kurul üyelerinin etinden, sütünden faydalanmaları gerekir.

Faydalanmalılar dedim de bir de buradan sonrasını okuyalım birlikte. Amaç aynı, kişilerin bazıları aynı ama seçilme kaygısı yok. Yanı bundan prim, prestij ve rant elde ediliyorsa hah işte o bu kurulda yok ve tek farkı bu!

Geçen hafta (26 Eylül) içinde Kent Konseyi’nin yaptığı SEÇİMSİZ genel kurul toplantısına gelen kişi sayısı neydi biliyor musunuz?

Soru cevap gidelim; *100 kişi mi? İn,

*75 mi? Biraz daha,

*50 kişi? Ah nerdeee in in,

*Yok artık! Yahu in sen…

*E 30 da değildir! Evet değil, in bir miktar daha,

Anlayacağınız içler acısıydı. Toplasan 30 kişi yoktu. Ha vardı da üçü zaten benim ekip arkadaşlarım, üçü şehir dışından gelen öğrenci kızlarımız. Gerisi de genel kurula iştirak eden sevgili Ödemişlilerdi. İmza kişi sayısı 25’ti.

Şimdi sevgili dostlar, takdir edersiniz ki bu durum “Yok ben şehrimi düşünüyorum”, “Yok ben Ödemiş sevdalısıyım”, “Her zaman her durumda birlikteyiz” naralarının artık hikaye olduğunun göstergesidir.

Şimdi söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama şu içimdeki vicdan, benim dilime ve kalemime ambargo koyamıyor maalesef. Yine deli Trabzonlu tarafıma geldi.

Okurlarımdan bazıları hatırlarlar, yine birkaç zaman önce Gölcük Mahallesi’nde çöp toplama için bir araya gelinecekti. Evet, gelindi de, Kimler geldi? Bildik birkaç kişi, kaç kişi topladı? Henüz buraların akışına uymayan ve de gerçekten çöp toplamak için gelenler. Peki, toplamda kaç kişi vardı? Sayacak kadar çok değillerdi. E bazıları görünmeye, bazıları da “Ben de vardım” demek için oradalardı. Aha bunu da yeri geldi söyledim, canıma değsin (!)

Şimdi yine yeni seçilme kaygısı olmayan kurul toplantısına gelelim. Sordum birkaç büyüğüme (çünkü daha yeni buraları tanıyan biri olarak öyle boş boş ahkam kesmem hoş olmayacağı gibi, haddimi de aşan bir davranış olurdu).

Dediğim gibi, sordum birkaç bilene; “Daha önce de bu Kent Konseyi, böyle hırsla seçim atmosferi geçirip aşkla devam ettirilmeye mi çalışıldı diye”. Dediler ki; “Be ey kuzeyli ((!) Ben uydurdum bu kısmı) seçim zamanı, daha önceki Belediye Başkanı zamanında canla başla seçime gidildiği ancak sonrasında bir taş alıp da Allah rızası için bir yere konulmadığı ve koca beş senenin bu bağlamda boşa geçirildiği söylendi. Doğru! Seçim konuşmalarında bu durum yer yer kürsüden anlatılmıştı zaten.

Yahu kurban olduğumun Ödemiş halkı; çalışmayanı, kişisel egosuna yenik düşeni, bu şehre zerre hayrı olmayanı dikkate alma ebette, haddini bilsin herkes. E ama çalışmalarını anlatmasından ben bile bazen bunalıyorsam, aşkla bir şeyler yapmaya çalışan bu Konsey Başkanını ve üyelerini alıp “Şunda da birlikteyiz, bunda da birlikteyiz” diye canlarına okumanız lazım. Sanırım artık Türkiye’nin de gerçeği bu;

Herkes şikayet ediyor ama iş icraata gelince bir Allah’ın kulu yok ortalarda. Boşa çene!

Çalışanı desteklemek, başarıyı dile getirmek, varken önüne set kurmak ya da kurulmasına ses çıkarmamak. Bırakın kişiyi, ÖDEMİŞ’E İHANETTİR. Vizyon sahibi, bazı durumları kendine misyon edinen GAYRETLİ kişilerin enerjisini tüketmeyin, kıymetini biliniz. Hep söylüyorum, bizden bize fayda var.

Seçim zamanı 170 kişi gelip de seçimsiz kurulda 25 kişi varlığını gösteriyorsa kusura bakmayın, bu diğer 145 kişinin neyi ne kadar istediği ve samimiyeti ile doğru orantılıdır. Gönüllülük esasına dayanan bu organizasyonların, şehri için kimlerin gönüllü olduğunun da göstergesidir.

(Dış ses) Bir dur Kuzeyli! Bu kişilere de haksızlık etmeyelim şimdi; bir oranlama yapalım.

*145 in 60′ının önemli işleri var diyelim.

*Geri kalan 85’in 40’nın da hastası var dersek geriye 45 kişi kaldı.

*E hadi 45 kişinin de 15’i başkan ya da kurul üyelerinden birine gıcık oldu sayarsak geriye 30 kişi kaldı.

E sevgili Ödemiş sevdalısı yiğitler! Hiç mi burada bu insanlar ne yapıyor, ne konuşacaklar diye merak etmediniz? Eğer öyleyse kendinizi sorgulamanın vaktidir. Doğruyu kabullenecek yüreğiniz varsa o da!

Yazımın bir yerlerinde “Öncesi” ve “Sonrası” anlamında iki fotoğraf paylaşacağım.

Başka da ne diyeyim, yarın görüşmek üzere. Huzur ve şansla kalınız inşallah.

Sevgiler

Bakmadan Geçme