Pozitif ama bu başka pozitif
“Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum/Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün/Boş yere üzülmekte mana yok...
“Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum/Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün/Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum/Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün/Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün” diyen şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Yaşım İlerledikçe adlı şiirini okudukça “Hayatımızın kıymetini bilelim” diye haykırmak istiyorum. Cahit Sıtkı’nın doğayı ne kadar çok sevdiğini, çoğu şiirini gökyüzünü seyrederek yazdığını bildiğim için onu okumak, ruhuma apayrı bir dinginlik kazandırır. Böyle olunca da bakış açımız farklılaşıp pozitifleşiyor.
Son zamanlarda yaşanan onca zorluklardan iyiliklerin hasıl olmasını gözlemlemek de geleceğe dair ümitlerimizin var olmasını koruyor. Bu sebeple yazımın başlığında pozitif kelimesini kullandım. “Virüs testinin sonucundaki pozitifle aynı anlamda değil” dermişim. “Aaaa yazar bozuntusu, bunca kaosun ortasında sen nelerden bahsediyorsun?” diye bana gönül pencerenizden sitem rüzgarları üfürüyor musunuz?
Anlıyorum. Evet, olumsuzluklar üst üste geldi lakin birkaç dakika da olsa güzelliklerin farkına varabilmeyi es geçmeyelim. Her yaşanmışlık, en kötüsüyle bile yaşama anlam katıyor. Olumsuzluklar, güzelliklerin kıymetini arttırıyor. Karanlıklar olmasa aydınlıkların değeri anlaşılmazdı sanırım.
Yaşlılarımız için gönüllü olarak yardım eden gençleri görmek, böylesi ilginç zamanlarda mucize değil midir? Alışveriş yaparken komşusu için de bir paket hazırlayan duyarlı hanımlarımızın seferberliği, mutluluk verici değil mi? Sabah uyandığımızda balkona çıkıp da bahara merhaba diyen çiçeklerimizi görebilmek, onların yaz mevsimini müjdelemesi az şey midir?
“Eve tıkıldık offf” demek kadar “Ohhh be, istesek bile böylesine ev tatili kaç kişiye nasip olurdu?” demek de var. Evimizi cennet bahçesine çevirmek de cehennem çukuruna dönüştürmek de biraz bizim irademizde saklı diye düşünüyorum, haksız mıyım?
Şimdi erkek okurlarımız, “Ah anlamıyorsun, asıl virüs evde” mi diyorlar? Haklısınız, biz hanımlar fazla konuşuyoruz. Eh biraz da temizliği takıntı haline getirebiliyoruz. Kadını olmayan bir ev aile olabilir mi? Gülü seven, azıcık dikenine katlanacak. Aslında sorun ne biliyor musunuz canlarım, biz birbirimizin sınırlarına dikkat etmiyoruz. Sınırlar, haklarımızı hatırlatır. Bencil davranmamak için karşımızdaki eşimiz bile olsa sınırlarımızın bittiği yerin idrakinde olmak zorundayız. Saygının sevginin bekçisi olduğunu her an hatırlamalıyız.
Tabii bir de bunların yanında işsizlik gibi çok çetin imtihanlar da söz konusu. Çalışmayan bir erkek, kimbilir kendini içten içe ne kadar harap ediyordur. Böylesi anlarda biz kadınların rahmetli ninelerimiz misali hatun hanımlardan olmak gibi sorumluluklarımız olduğunu hatırlatmak isterim. Kanaatkar olmak, istediğimiz kıyafeti giymemek, takıp takıştırmamak, gerektiğinde yastık altı çıkınımızdan erkeğimize yardımcı olmak, evimizdeki bereketi artırır.
Bereket… Sevgimizde, işlerimizde ve de paramızda bereket istiyorsak samimi, saygılı ve dürüst olmalıyız. Sorunlar, ancak elbirliğiyle aşılır. Yoksa can yakan türden sorunlar, üstesinden gelinmeyecek başka problemlere kapı aralar maazallah.
“Senin tuzun kuru galiba” demiyorsun değil mi sevgili okurum? Hayata dair her ne varsa bizim ailemizde de yaşanıyor. Sadece olaylara hangi açıdan baktığımız, metanetimizi koruyup gardımızı ona göre alabilmek, krizleri nasıl yönettiğimiz ile yakinen alakalıdır.
Anlayışla hoş görebilmek, şükür ederek israf etmemek, kanaat ederek elimizdekinin değerini bilebilmek…
Büyüklerimiz ne güzel der “İşten artmaz, dişten artar” diyerek tefekkür edip hakikatlice düşününce aslında tutumlu olmak, sade ve mütevazı yaşamak da işte çalışmak kadar önemlidir. Bir hesaplasak kuaför, kıyafet, mağaza harcamaları ile dışarıda yemek derken ne kadar fazla harcama yaptığımızı… “Nasıl olsa kredi kartı var” deyip taksitle neler almışız onca abartılı şeyi? Hele de sigara içiyorsak ev kirası gibi her ay ödeme yaptığınızı düşünün. Şimdi en azından virüs tedbirleri kapsamında sigara içilmesi de azaldı. Böylelikle sigarayı bırakmayanlar da umarım artık hiç içmezler. Aramızda kalsın, ben de astım hastası olunca sigara içmeyi bırakmıştım.
İşte şimdi evimize, ailemize sığınıp karantinaya çekildiğimiz bugünlerde bir anlamda içsel muhasebenin de vakti gelmiş olsun. Göreceksiniz ki ne büyük israflar yapmışız. Her şerde bir hayır arayacağız. Afra tafra istemem, anlaştık mı?
Dua almak için de fırsatlar hasıl oldu. Komşu teyzelerin çöpünü dökmek, alışverişe giderken onların da ihtiyaçlarını alıp yardımcı olmak, manevi olarak huzur veriyor. İnsan olmayı başarabilmek de bu yardımlaşmalarda bulunmakla mümkün.
Kuran-ı Kerim’de İnsan Suresi’nin 8. ayetine bayılıyorum. Size de söyleyeyim, siz de bayılın: “İhtiyaçları olduğu halde elindeki imkanları yoksulla, yetimle, hükümlü ile paylaşırlar.” Bu ayete uygun yaşamak; mümin olmanın ve gerçek anlamda Müslüman olmanın gereğidir. Farz edelim ki dine iman etmiyoruz. Olsun, yine de iyi insan olmak için, gönülleri fethetmek için böylesi paylaşımlarda bulunmak da içsel yolculuğumuzda huzur köprüleri inşa eder.
Huzur, ne tatlı bir kelimedir. Efendim, haftada iki gün salı ve perşembe sizin ile kalben buluşmanın derin huzurunu yaşıyorum. Bir nebze de olsa sizi bulunduğunuz ortamdan ruhen çıkarıp fikren seyahatler yaptırabiliyorsam, bakış açılarınıza zenginlik kazandırabiliyorsam bahtiyarım. Lütfen sevginizi, ümidinizi, sabrınızı her zaman koruyun.
Siz de elinizden geldiğince hizmetkar olunuz ki bir yerlerde gönülleri yaslı, gözleri yaşlı kalmasın. Hangi inançtan, siyasi partiden ya da ideolojiden olursa olsun insan ayırt etmeden birbirimize destek olup yardımda bulunalım.
Niyetimiz iyi olursa hiç şüphesiz azımız çok, bereketimiz bol olur. Bereketin büyüklerimizin, yaşlılarımızın duasını almakta olduğunu bizzat yaşayan bir kardeşiniz olarak böylesi bir paylaşımı, insan ayrımı yapmadan yardımlaşabilmeyi size de tavsiye ediyorum.
Vefat eden canlara sonsuz rahmet, hastalara acil şifalar…
Bakmadan Geçme





