Poşet ve diğer 'zararlılar'

Biliyorsunuz plastik poşetler marketlerde 25 kuruştan satılmaya başlayınca, büyük bir homurdanma duyuldu. Gerçi bu tür homurdanmalar...

Biliyorsunuz plastik poşetler marketlerde 25 kuruştan satılmaya başlayınca, büyük bir homurdanma duyuldu. Gerçi bu tür homurdanmalar çoğunlukla karından gelen seslerden oluşuyor ama hemen herkes ‘Nasıl olur!’ tepkisini gösterdi.

Önce homurdanma şeklinde ortaya çıkan tepki gördüğüm kadarı ile marketlerde yapılan alışverişten sonra satın aldığımız malzemeleri elimizde taşıyarak açığa çıktı.

Ve öğrendik ki poşet başına alınan 25 kuruşun 15’i ‘Geri Kazanım Katılım Payı’ adı altında alınacak vergi çevreci projelere ayrılacakmış.

Vatandaş olarak, ilgili ve yetkili kurumların aldığı çeşitli kararlara farklı tepkiler gösteririz. Kimimiz olumlu, kimimiz de olumsuz tepki gösteririz.

Olumsuz tepki gösterenlerin, aslında vardır bir bildikleri ama kamuoyunda adları bozgunculuğa ve ‘istemezük’çülüğe çıkmıştır bir kere…

Örnek mi istiyorsunuz; vereyim: İstanbul’da ikinci, üçüncü köprü meselesi. Hep bazı çevrelerin karşı çıktıkları söylendi ve yazılıp çizildi. Peki, niçin karşı çıkıyorlardı bu çevreler ikinci ve üçüncü köprülere? Hatta birinciye…

Özetle yazayım: “İstanbul hızla büyüyor, çözüm köprü yapmakta değil İstanbul’un nüfus artışına engel olmaktadır” Peki nasıl engel olunabilir?

Anadolu’ya yatırım yapmakla…

Yeniden aday olmayan veya yapılmayan başkanlar; ne derseniz deyin… İlçemizden iki örnek vereceğim bu poşet ve çevrecilik üzerine.

Bu poşet meselesi hatırlarsanız önceki belediye başkanı Bekir Keskin döneminde yapılan bir proje ile cezaevine yaptırılan filelerle gündeme gelmiş fakat ‘nostaljik / eskiye özlem’ görülerek edinilmiş ama tutmamıştı.

Filelerin mahkûmlara yaptırılması işi hem plastik poşete savaş hem de bir sosyal proje idi. Halka bedava dağıtılan fileler, mahkûmlara kazanç kapısı olurken, naylon poşetin doğaya verdiği zararı önleme konusunda da duyarlılık göstergesi idi.

Şimdi bakıyoruz, marketlerden aldığımız her şey naylon poşet içinde iken, onları taşımak için gerekli olan naylon poşeti kullanamıyoruz!

Doğayı korumaktan ve ‘çevreci’ projelerden bahsediyoruz.

Çevreci deyince kimilerinin suratının düştüğünü hemen görüyorum. Çünkü HES, JES, RES gibi enerji santralleri ve altın gibi insan sağlığına yararlı olmayan madenlerin yeraltından çıkarılması uğruna doğal zenginliklerimizi feda ederken bu tür çevre düşmanı faaliyetlere çok az insanın karşı çıktığını biliyoruz. Hatırlayın Boğaz Köprüsünde eylem yapan Bergamalı köylüleri ve ormanlarnda nöbet tutan Karadenizli nineleri…

Günler geceler boyu büyük firmaların önlerinde direnen insanları hatırlayın…

Ödemiş’te de benzer faaliyetlerle ilgili haberler ve direnişler yapıldı biliyorsunuz. HAVZA-PLAT adı altında verilen mücadeleyi bileceksiniz: Yerin üstü ALTINdan değerlidir…

Bu mücadeleye, belediye başkanımız Mahmut Badem’in de önemli katkıları olmuştu.

Hani diyorum ki, olaylara at gözlüğü ile bakmayalım. Ülkemiz bir düşünce özgürlüğü cenneti olsun. Düşüncelerini söyleyenlere karşı önyargılı olmayalım. Acaba doğru olabilir mi diye sakin sakin akıl süzgecinden geçirelim.

Aslında bireysel silahlanma daha tehlikelidir ama toplu yaşam alanlarında sigaranın yasaklanması da ‘güzel oldu’ diyorum.

Evet, 15 kuruşu vergi olarak alınsa da poşet konusunda ortaya çıkan duyarlılık ‘güzel oldu’ ama gelin bu duyarlılığı diğer çevreci eylemlerde de gösterelim.

Bölgemizde yeni seçilecek belediye başkanlarımızın, örnek olarak verdiğim bu iki duyarlığı yüreklerinde hissetmelerini ve dünyanın en zengin topraklarına sahip ovamızı korumaları konusunda söz vermelerini istiyorum.

Bakmadan Geçme