Patatesçi mısıra mı kaçtı!

Tarım haberleri ilgimi çeker hep. Çünkü yaşadığımız çevre, tarım üzerine kurulmuştur. Çocukluğumda olmasa da gençliğimin bir...

Tarım haberleri ilgimi çeker hep. Çünkü yaşadığımız çevre, tarım üzerine kurulmuştur. Çocukluğumda olmasa da gençliğimin bir bölümünde tarım işi ile uğraşmışlığımız da vardır. Liseye dört yıl ara verdikten sonra üniversiteyi kazanamamış olsaydım belki de Kaymakçı’da bilinçli bir çiftçi olabilirdim.

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi’nin Ödemiş patatesi ile ilgili bir değerlendirmesi vardı geçtiğimiz günlerde gazetelerde.

Ferdan Bey ile birkaç kez Ödemiş’te beraber olmuşluğumuz var. Ortak arkadaşımız Özkan Akgün’ün de biliyorsunuz, bölgemizin tarımsal üretimi konusunda yazıları ve özel bilgileri vardır.

Özkan ile sık sık bir araya gelir, tarımsal üretim hakkında değerlendirmelerde bulunuruz.

Patates konusuyla ilgili haber ve Ferdan Çiftçi’nin değerlendirmeleri söyle idi:

“Ödemiş’te düşük fiyatlar nedeniyle patatesten umduğunu bulamayan üretici mısıra yöneldi. Adana’yla birlikte Türkiye turfanda patates üretiminin tamamını karşılayan Ödemiş’te de önemli verim kaybı yaşanıyor. Yılda 500 bin ton patates üretimi yapılan havzada bu yılki rakam 80 bin tonlara ancak ulaşabildi. Geçen yıl düşük fiyatlar nedeniyle patatesten umduğunu bulamayan üretici, mısıra yöneldi.

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi, Suriye’den yapılacak ithalatın üreticinin tarlası, tüketicinin mutfağındaki yangını söndürmeye yetmeyeceğini vurguladı. Ödemiş, yıllara göre ülke üretiminin yüzde 5 ile 10 arasında değişen oranını karşılıyor.

Geçen yıl kilosunu 30 kuruştan bile satamayan ilçe üreticisi, bu yıl mısıra yöneldi. Küçük Menderes Havzası’nda 500 bin tonları bulan üretim, bir anda 70-80 bin tona kadar düştü.

Bölgede çalışma yapan ziraat mühendislerinden Özkan Akgün, Suriye’den alınacak 4000 tonluk patatesin aylık 100 bin tonları bulan devasa açığı karşılamaya yetmeyeceğini anımsattı.

ZMO İzmir Şube Başkanı Ferdan Çiftçi de geçen yıl 30 kuruştan patates satamayan üreticinin tarlasını sürdüğünü anımsatarak, ‘Ekim alanlarımız daralıyor. 2002 yılında 1 milyon 980 bin dekarlık patates üretim alanları şimdi 1 milyon 438 bin dekara kadar inmiş. İzmir, Nevşehir, Afyon, Adana’da da böyle’ dedi.”

Beyaz eşya ve otomobil piyasasında istikrarsızlık olmazken neden çiftçinin ürettiği ürünlerde istikrarsızlık olur?

Neden çiftçi, ürettiği ürünü istediği fiyata satamaz?

Neden, neden, neden!

Yine gazetelerde yer alan bir habere göre tarımsal alanda faaliyet gösteren bir bilgi şirketi, 2018 yılının Nisan ve Mayıs ayları içinde 81 ilin 665 ilçesinde 3187 üreticiyle görüşerek ‘Çiftçinin Nabzı Araştırması’nı hazırlamış. Doktar adlı bu şirketin araştırması, ilginç detaylara sahip. Bazılarına göz atalım:

Araştırmaya göre çiftçilerin yüzde 61’lik oranı, beş yıl öncesine göre kazançlarının azaldığını söylerken sadece yüzde 20’si gelirinin arttığını beyan ediyor. Beş yıl öncesine göre gelirinde bir değişiklik olmadığını belirten çiftçilerin oranı da yüzde 19 imiş. Çiftçilerin yüzde 84’ü, çiftçilik faaliyetlerinden para biriktirecek kadar kazanmadıklarını belirtmiş. Bir diğer deyişle çiftçilik faaliyetinden tasarruf yapabilecek kadar para kazandığını söyleyen üreticilerin oranı, sadece yüzde 16 imiş.

Üreticilerin yüzde 68’i, yakın zamanda tarlalarına yatırım yapmamış. Yani sulama, traktör ile diğer ekipman ve alanlarda tarlasına/bahçesine yatırım yapabilen çiftçinin oranı, sadece yüzde 32 seviyesinde kalmış.

Ankete göre çiftçilerin yarıdan fazlası, maliyet hesabı yapmıyormuş. Girdilerini peşin olarak alan çiftçilerin oranı yüzde 30 seviyesinde imiş. Bir başka deyişle çiftçilerin yüzde 71’i, girdilerini vadeli şekilde tedarik ediyor ve en erken hasatta ödeyebiliyormuş.

Çiftçiye en çok kredi sağlayan kurumların başında yüzde 43 ile Tarım Kredi Kooperatifleri geliyormuş. Bankalar, yüzde 42 ile ikinci sırada yer alırken bayiler de yüzde 31’lik oranla üçüncü sırayı alıyormuş. Çiftçiye kredi sağlayan diğer kanallar ise yüzde 14 ile tüccar ve yüzde 3 ile fabrikalar olarak karşımıza çıkıyormuş. Kredi kullanan çiftçilerin yüzde 52’si, ödediği faizin oranı ya da miktarını yani borçlanma maliyetini bilmiyormuş.

Doktar’ın anketine göre çiftçilerin yüzde 24’ü, tarım sigortası yaptırıyorken bu oran küçük üreticilerde yüzde 16’da kalıyormuş.

Anketin en can alıcı bölümlerinden bir tanesi de çiftçilerin yüzde 59’u ürününü tüccara satıyormuş.

Kooperatif, birlik ya da kurum üzerinden ürününü pazarlayan çiftçilerin oranı sadece yüzde 16 imiş. Ürün parasını hemen hasatta alan üreticilerin oranı yüzde 68 seviyesinde iken hasattan bir ay sonra parasını alanların oranı yüzde 18, hasattan 2-3 ay sonra alabilenlerin oranı yüzde 8 seviyesinde imiş. Çiftçilerin yüzde 5’i ise hasattan ancak 4-6 ay sonra ürününün parasını alabiliyormuş.

Ankete göre çiftçilerin sadece yüzde 1’i lisanslı depoculuğu kullanırken yüzde 77’si ise lisanslı depoculuğu hiç duymadığını belirtiyor. Küçük üreticiler arasında lisanslı depoculuk kullanan neredeyse yok gibiyken büyük ölçekli üreticilerde lisanslı depoculuğu kullananların oranı yüzde 4 seviyesinde imiş.

Çiftçilerin yaklaşık yüzde 80’i, ne ekeceğine kendisi karar veriyormuş. Aile ve yakın çevresinin telkiniyle üreteceği ürüne karar verenlerin oranı yüzde 10 iken üreticilerin yüzde 4’ü ise ziraat mühendislerine danışarak ekeceği ürüne karar veriyormuş.

Ankete göre çiftçilerin yüzde 55’i, kendi kararına göre gübre ve ilaç kullanıyor.

Kendi kararı dışında gübre ve ilaç için bayiye danışanların oranı yüzde 18 seviyesinde. Çiftçilerin yüzde 12’si il/ilçe tarım müdürlüklerine, yüzde 8’i aile ve yakın çevresine, toplamda yüzde 17’lik kısmı ise serbest danışman niteliğindeki ziraat mühendisleri, Tarım Kredi Kooperatifi ya da Ziraat Odası’na bağlı ziraat mühendislerine söz konusu girdilerin kullanımında danışıyormuş.

Çiftçilerin yüzde 27’si teknik konularda kimseye danışmıyor, yüzde 25’lik kesim ise tarım müdürlüklerine, yüzde 24’ü de bayilere danışıyormuş.

Doktar’ın çiftçi anketine göre Türkiye’de hâlâ üreticilerin yüzde 57’si toprak analizi yaptırmıyor, yüzde 51’i de düzenli ziraat mühendisi desteği almıyormuş.

Peki çiftçi açısından en önemli üç sorun ne?

1- Mazot 2- Gübre 3- Pazar

Anketin “Hayata ve Geleceğe Bakış” kısmında ise çiftçinin geleceğe yönelik umut taşıyıp taşımadığına değinilmiş. Türkiye’deki çiftçilerin büyük çoğunluğu, gelecekten umutlu değilmiş.

Yapılan değerlendirmeye göre ‘umut’ olmayınca kırsaldaki nüfusu tutmak da zor oluyormuş. Yani çiftçinin göze şehirlerde imiş. Bu işte gelecek görmeyen çiftçilerin önemli bir kısmı da çocuklarının ileride tarımla uğraşmasını istemiyormuş.

Üreticilerin yüzde 60’ı da devletin tarım politikalarından memnun değilmiş.

1980 darbesinden bu yana tarım bakanlığı yapan isimler sırasıyla şunlar: Sabahattin Özbek, Hüsnü Doğan, Lütfullah Kayalar, İlker Tuncay, Necmettin Cevheri, Refaiddin Şahin, Nafiz Kurt, İsmet Attila, Musa Demirci, Mustafa Taşar, Mahmut Erdir (12 Ocak-28 Mayıs 1999 -DSP), Hüsnü Yusuf Gökalp, Sami Güçlü, Mehmet Mehdi Eker, Kutbettin Arzu, Faruk Çelik…

Parantez içinde belirttiğim gibi bu isimlerden sadece biri, Ecevit’in partisi DSP’den. Geri kalanları ANAP, DYP, Refah, MHP ve AK Parti’den.

1973 İzmir doğumlu yeni Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu imiş. Başkent Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı, Celal Bayar Üniversitesi İktisat Bölümü’nde doktora çalışmaları yapmış.

Yeni Tarım Bakanımıza kolaylıklar dilerim.

Bakmadan Geçme