PATATES NASIL KURTULUR?
Dilimde tüy bitti anlata anlata, parmaklarım nasırlandı yaza yaza… Ama bir kez daha hatırlatmalıyım 'Patatesin suçu...
Dilimde tüy bitti anlata anlata, parmaklarım nasırlandı yaza yaza…
Ama bir kez daha hatırlatmalıyım “Patatesin suçu ne ?” hikayesini…
Hikaye bu ya, farz edelim dünyada 350 milyon ton patates üretiliyormuş…
En büyük üretici Çin, Hindistan, Rusya, ABD, Ukrayna…
Türkiye ise; yıllık 2 milyon dekar civarı ekiliş ve 5 milyon ton dolayındaki üretim ile 17. sırada…
Ödemiş’in payı, Türkiye üretiminin %10’u ile 70-100 bin dekarlık alanda 400-600 bin ton civarında. Akılda kalması açısından, dünya patates üretiminin binde bire yakını Ödemiş’te üretiliyor diyebiliriz…
Patates iç tüketimi ise 3 milyon ton civarında ve kişi başına tüketimin AB ortalamasını dörtte biri, 35 kg/yıl civarında.
2012 yılı patates krizinde, toplam ülke üretiminin yüzde yarımını dış satıma gönderilmiş, üreticinin bırakın patates dikmeyi, tarlasının yanından geçecek hali kalmamış olsun…
2013-14 yıllarında patates fiyatlarındaki yükselme; yüzde beşe çıkarılan dış satım, yüzde elli üretim fazlası olan bir ürünün ülke içi fiyatını tetiklediği, üstelikte bunun hastalıklardan ari üretimle başarıldığı, yetkili ağızlardan saçmalanıvermiş…
2012 yılında tarlada kalan patatese inat, 2013 ve 2014 yılında fahiş fiyatlara satılmasında yasak savan, günü kurtaran, bilimsellikten ve sürdürülebilirlikten uzak teşhisler yapılması varmış…
Dolayısıyla tedavi yapılamadığı ortada…
Ayrıca Türkiye, her yıl değişik kademelerdeki elit, anaç patates tohumluğu dış alımına, 30 milyon dolara yakın para ödüyor, yani patates üretimi aslında cari açık veriyormuş. Çünkü sadece tohumluğuna toplam ihracat kadar döviz ödeniyormuş. Hani gübresi, zirai ilacı, diğer ithal tarımsal donanımlara ve akaryakıta ödenenler dövizler…
Patates tüketim ve beslenme alışkanlıkları gelişmiş ülkelerin çok gerisindeki Türkiye, 2013-14 yıllarında yüksek fiyatlarla, üretimde de, tüketimde de iyiden gerilemiş. Ardından 2015 patates üreticilerinin gözetleme ekimleri yılı olmuş…
2016’da patates üretiminin artışı ve önceki yıldan devreden stoklar, tarlada kaldırılamayan alın terleri, acı, acı… Patatesçinin feryadını fark ettirip acısını azaltmak için İzmir Büyükşehir ve ilçe belediyelerin çırpınışına karşın merkezi iktidar ise başka denizlerdeymiş ve duyarsız kalmış…
2017’ye turfanda alanı Adana ve Ödemiş’te temkinli ekimle azalan üretimle girilmesine rağmen gene dibe vuran fiyatlar gelmiş… Ve gene “Ne olacak bu patatesin hali?” üzerinden, ilgili ilgisiz, bilgili bilgisiz, çoğu başıboş ve sonuç vermeyen yorumlara tahliller…
Tarla bitkilerinin üretim maliyeti en yükseği olan, buna karşın insan beslenmesinin en stratejik bitkilerinden biri olan patatesin 1 kilosunu üretmek 60 kuruş, alıcı bulunursa satışı 20-25 kuruş… Satılabilirse kilogram başı 40 kuruş civarı zarar yapılıyormuş…
Düşük iç tüketim ve ara ara %5-10 pay alan ihracat ile genelde birkaç milyon ton civarında üretim fazlası veren de patates imiş…
Adana’dan başlayıp Ödemiş, Afyon, Niğde, Nevşehir, Sakarya, Bolu, Bitlis, Erzurum’da ülkenin dört bir tarafına yayılan, patates tarlalarında ve binlerce üreticinin ocaklarındaki yangına yol açan da patates imiş…
Bu yıllarda ise; iklimsel olumsuzluklar sebebiyle ara ara alım yapan büyük üretici Rusya ve Ukrayna, pazar tercihleri sürekli değişen Irak, Gürcistan ve İran; Türkiye’den patates almayacaklarmış. AB ülkeleri ise dış alım tercihleri uluslararası akredite olmuş sertifikasyonlarla istiyorlar, o yönde çalışma ise bizde yokmuş…
Üstelik Küçük Menderes’in yüzlerce yıllık alüvyonlarından oluşan eşsiz toprakların, Bozdağlar-Aydın Dağları arasında özel iklimsel döngünün ve üzerindeki tarımsal kültürün sürdürülebilir, bilimsel dayanaklı tarımsal planlarla desteklenmesi gereken en özel bitkisi de patates imiş…
Sonuçta sadece patates üretiminin kaybı değil, benzer başıboşluk, sermayeye peşkeş, tüm tarımsal ürünlerde, emeklerde, ülke ekonomisinde, sosyal yapıda açık olarak büyürken suyun başından gene yapıcı ses gelmezmiş…
Ve hatta yükselen enflasyonun baş suçlusu da gıda fiyatlarındaki artış gösteriliyormuş. Buğday, arpa, mısır ve kargas et gibi stratejik tarım ürünlerinde dış alım vergilerini iyice azaltılıp yerli üretime destek yerine ithalata yönelerek kendi üreticisini ezmeye gitme gibi bir kolaycılık da yapılır olmuş…
Oysa son on yılda tarıma verilen desteğin üç katını tarım ürünü dış alımına ödeyen yaklaşım, büyük kısmı yabancı sermayeli bankaların faiz kıskacında kıvranan Anadolu topraklarının gözyaşını ve üzerindeki kan terleyenlerin feryadını duymalıydı…
Aslında Türkiye’nin iç tüketimini karşılamayacağı, sezon başındaki yarıdan aşağıya düşen ekimlerle gözüken patates, 1,00 TL bandından açtığı hasatları, niçin bir anda 20-25 kuruşlara indirmiş olabilir ki?
Özellikle Ödemiş’in küçük patates üreticisini yakan fiyat dalgalanmasının dibi, fiyatların önümüzdeki günlerde hızla yükselmesi durumunda acaba hangi büyük stokçuların, üreticilerin işine yarayacağı sorusu da ayrı bir muamma…
Devlet küçük ve orta üreticisini sadece parasal desteklerle mi korur?
Sürdürülebilir üretim için mi?
Bu bitmeyen hikayede “Arap’ın derdi kırmızı pabuç” ise eğer söyleyin dostlar, “Asiye” pardon “patates” nasıl kurtulur?