Özlemek
İnsanlar, genellikle sahip olduklarının kıymetini pek bilmezler. Onları kaybedince değerini anlarlar ve özlemeye başlarlar. Özlemek, insani...
İnsanlar, genellikle sahip olduklarının kıymetini pek bilmezler. Onları kaybedince değerini anlarlar ve özlemeye başlarlar. Özlemek, insani bir duygudur. Bazen çok sevdiğiniz bir insanı özlersiniz. Bazen baharın, yazın gelmesini, doğayı, çiçekleri. Uzaktaki çocuklarınızı, torunlarınızı özlersiniz, isimlerini andıkça burnumuzun direği sızlar. Nazım Hikmet’in dediği “özlemin azı çoğu, çeşidi olmaz, ağırdır hepsi.”
Koronavirüs, bize bu insani duygularımızı yeniden hatırlatmıştır. Eve kapanınca eskiden fark etmediğimiz birçok şeyin önemini ve özlemini duymaya başladık. Bazılarımız evde kitap okumayı, çiçek yetiştirmeyi, yemek yapmayı, eşlerimizin yaptığı ev işlerinin kolay olmadığını yeniden keşfettik.
Kendi adıma söylersem vakit geçirmek için şu ana kadar üç güzel kitap okudum. Bunlardan biri, Mustafa Balbay’ın yazdığı “Aşkın ve Direnişin Şairi NAZIM HİKMET”. Bu kitap, eve kapandığımız ilk günlerde bana iyi bir moral kaynağı oldu. Nazım Hikmet, ömrünün büyük bir bölümünü ya hapishanede, dört duvar arasında ya da sevdiklerinden ve vatandan uzak özlem çekerek geçirmiş. Onun yaşamına bakarak halime şükrettim.
İkinci kitap, Yılmaz Özdil’in yazdığı “Mustafa Kemal” adlı eserdi. Bu kitaptan da Mustafa Kemal Atatürk’ün 57 yıllık kısa ömrüne neler sığdırdığını, her konuda ne kadar mükemmel bir insan olduğunu ayrıntıları ile yeniden öğrenmiş oldum.
Şimdi de Soner Yalçın’ın “Kara Kutu” adlı kitabını okuyorum. Bu kitapta da sağlık ve beslenme konularında Rockefeller ailesinin ve emperyalist sistemin sağlık konusunu kullanarak dünyayı ve insanlığı nasıl sömürdüğü, somut örnekleri ile anlatılıyor. 552 sayfa, okumaya devam ediyorum.
Kalan boş saatlerimde ise ya televizyon haberlerini izliyorum ya da ev işlerinde eşime yardım ediyorum. Eşim kızıyor ama gene de paylaşayım, evlendikten 40 yıl sonra ilk defa beş gömlek ve iki pantolon ütüledim. Ütü yapmayı bilen arkadaşlarıma öneririm, iyi vakit geçiyor. Sofra kurma ve toplamayı da ortak yapıyoruz.
Asıl konumuz ‘Özlem’e dönersek yaklaşık dört hafta evde kalınca benim de özlemlerim arttı. Tabii en başta çocuklarımı, torunlarımı özledim. Ayrıca işimi yapmayı, ofisimi, ofis komşularımı, giderken iş yerlerinin önünden geçtiğim, selamlaştığım esnaf arkadaşlarımı, lokalimizi, oradaki arkadaşlarımı, 15 gün ara ile bir araya gelip yemek yediğim, sohbet ettiğim arkadaşlarımı, Cumartesi Pazarı’nı, gidip gelirken selamlaştığım pazarcı dostlarımı özledim.
Kızımla yaptığımız iş bölümü gereği Ödemiş dışındaki davalara ben bakıyordum. Arabama binip İzmir ve çevresindeki ilçelerde duruşmalara gitmeyi, oradaki dostlarımla görüşmeyi, deniz kenarında durup sohbet etmeyi özledim.
Korona, bireysel olarak yaşam tarzımızda değişikler yaptığı gibi ülke yöneticilerine de yeni mesajlar vermiştir. Bu salgın bittiğinde hiçbir şey, eskisi gibi olmayacaktır. Bundan sonra inanıyor ve diliyorum ki insanlar paradan, maldan daha çok insana, insani değerlere, doğaya önem vereceklerdir. Dostluklar kurulurken onların diline, dinine, ırkına bakmayacaklardır. Belki böylece toplumsal dayanışmamanız daha da pekişecektir.
Ülkeyi yönetenler de bundan dersler çıkararak her alanda tam bağımsızlığın, üretimin, kendi kendine yeten bir ekonominin farkına varacaklardır. Böylece Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Yurtta barış, dünyada barış” daha kolay sağlanacaktır.
İnsanlık, geçmişte olduğu gibi bu korona saldırısını da yenecektir. Önemli olan en az kayıpla bu savaştan çıkmaktır. Bu nedenle bir süre daha özlemlerimizi içimiz gömerek sağlıklı kalmanın yollarını hep birlikte bulalım. Evde kalalım. Sağlıkla kalalım.
Bakmadan Geçme