“Orada ne işleri vardı!”

Her gün bir kadın cinayeti haberi okur ya da dinler olduk. Eskiden beri var mıydı yoksa...

Her gün bir kadın cinayeti haberi okur ya da dinler olduk. Eskiden beri var mıydı yoksa yeni mi görünür oldu bilmiyorum ama belki eskiden kadınlar her şeyi sineye gömdüklerinden olsa gerek olaylar ‘yen içinde’ kalıyordu.

Hani Avrupa’daki kadın-erkek ve aile ilişkilerini eleştiriyor ve yerin dibine batırıyoruz ya! Oralarda belki bizim kültürümüze ters gelen birçok davranış var ama en azından bizdeki kadar cinayet yok.

Kadını erkeğin malı olarak gören her türlü inanç sistemi yok olmadan kadın cinayetlerinin önüne geçilemez. Sorunun sadece okullardaki eğitim sorunu olduğuna inanmıyorum. Sorunun sadece erkeklerden kaynaklandığına da inanmıyorum.

Aile ilişkileri, çıkarlar, inançlar ve çevre baskısı… Hani bir de ‘paşam’ diyorlar ya!

Şu sıralar, ‘İstanbul Sözleşmesi’ adı altında tartışmalar var.

“Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet konularında temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen bir uluslararası insan hakları sözleşmesidir.”

“11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinir. 2014 yılında yürürlüğe girmiştir. Temmuz 2020 itibariyle 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış, imzacı ülkelerin 32’sinde onaylanmıştır. 12 Mart 2012’de ilk imzacı Türkiye olmuştur.”

“Sözleşme, Avrupa Konseyi tarafından desteklenmektedir ve Avrupa devletlerini hukukî olarak bağlar. Sözleşmenin dört temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesidir. Kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.” Tarihte böyle çok antlaşmalar ve sözleşmeler var.

Bazı çevreler, “Sözleşmeden ayrılalım” şarkısı söylemeye başladılar. Hangi parti üyesi olursa olsun sözleşmeye öncelikli olarak bütün kadınların sahip çıkması gerekir.

Ben yazıyı uzatmadan bir tespit yapayım. Tüm cinayetlerin temelinde ‘güç birikmesi’ ve ‘iktidarın denetlenememesi’ vardır. Buradaki cinayeti ‘baskı ve haksızlık’ olarak algılayın.

Devlet, güç ve zenginlik demektir. Devleti ‘bireyin hizmetçisi’ değil de ‘kutsal bir varlık’ olarak görürseniz, cinayetlerin önüne geçemezsiniz. Cinayet kelimesinin kökeninde suç ve günah anlamı vardır. Denetimsiz gücü elinde tutan kişi ve kurumlar, her türlü suçu işler.

Kadın-erkek ilişkisi tüm zamanların, tüm canlıların sorunudur belki…

Son söz, “Orada ne işi vardı?” veya “Ne işleri vardı?” diyenlere…

Evet, ‘haklı’ olabilirsiniz ama bu, cinayeti haklı çıkarmaz…

Bakmadan Geçme