On dokuz, yirmi, yirmi bir

Aradan çok zaman geçmiş. Dört yıldan fazla. Ilık bir sonbahar günü sokağından geçiyorduk. Bizi tanımıyordu. Camını...

Aradan çok zaman geçmiş. Dört yıldan fazla. Ilık bir sonbahar günü sokağından geçiyorduk.

Bizi tanımıyordu. Camını tıklattık.

İçeri buyur etti bizi. Kim bilir kaç yıllık emektar daktilonun gerisinden muhabbetle konuştu. Önce çay, sonra kahve ikram etti.

Neler konuştuk, kim bilir?

Geçmiş zaman.

Söz uçar diyorlar ya, uçup gidiyor hakikaten, çok önemsediğimiz sözler bile bir bir eksiliyor belleğimizden.

Çok zaman geçmedi o da geçti, uçtu gitti aramızdan. Onunla beraber bir iki ay aynı gazetenin sayfalarında yer aldık.

Ne kaldı?

Güzellikler.

İnceçene’yi okuyordum da bir iki söz edeyim. Okuyanlarda anımsasın istedim Mustafa Erdal’ı.

Yaşam ağacının bir dalı bir yaprağıyız. Belki de bir (…)kimi göğermeden soluyor, kimi sıcakta çok kalıp gevriyor.

Kimini kırağı vuruyor kimini don

Geçip gidiyoruz işte.

Gencecik bir kız Ordulu

Henüz yirmi yaşında.

Sadece yirmi bahar yaşamış.

Yirmi defa erikler çiçek açmış,

Yirmi defa mor menekşeler doldurmuş çalı diplerini.

Yirmi defa yaz gelmiş o yaşarken.

Yirmi defa sonbahar.

Ve bir Aralık günü bir adam, Ceren Özdemir’in önündeki tüm çiçekleri, tüm baharları, tüm yazları çalıp alıverdi.

Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü 3. sınıf öğrencisi.

Kim bilir suya kaç türküsü vardı.

Denize kaç türküsü…

Gökyüzüne kaç türküsü

İnsana insanlığa kaç türkü okuyacaktı.

Neden okuyamadı?

Neden

Neden

Neden?

Soralım. Tekrar soralım. Tekrar tekrar soralım.

Sevgi, dostluk ve umutla…

Bakmadan Geçme