Ömer Akşahan ölüm yıl dönümünde anıldı
Ödemiş'te emekli öğretmen ve yazar merhum Ömer Akşahan ölümünün 2. yılında sevenleri tarafından anıldı. Ödemiş Çağdaş...
Ödemiş’te emekli öğretmen ve yazar merhum Ömer Akşahan ölümünün 2. yılında sevenleri tarafından anıldı.
Ödemiş Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Şubesi tarafından yapılan anma törenine Akşahan’ın ailesi başta olmak üzere tüm sevenleri katıldı.
Ödemiş Belediyesi Eski Otogar üstü Nikah Salonu’nda gerçekleşen etkinlikte ilk olarak konuşan Ödemişli öğretmen Selim Şahan açılış konuşmasında “Bu akşam bundan yaklaşık 2 yıl önce kaybettiğimiz değerli arkadaşımız Ömer Akşahan’ı anmak ve onu bir kez daha hatırlamak için burada siz sevenleriyle bir aradayız. Ömer Akşahan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin bir zaman başkanlığını yaptı. Biz şu anki yönetim kurulunu Ömer Hoca’mızdan devraldık. Korona nedeniyle Ömer Hoca’mızı hak ettiği şekilde uğurlayamadık. Bizim yüreğimizde yaşadı, var oldu. Yine 1. ölüm yıl dönümünde korona yasakları vardı yasak nedeniyle yine bir anma yapamadık. Ömer Hoca’mızı analım, protokol anlamında değil de sanki hocamızın evine gitmişiz de çay içiyoruz, o da bizimle birlikte. Karşılıklı konuşuyoruz anılarından, geçmişten, yaşadıklarından bahsedeceğiz” dedi.
“Her zaman başarılarıyla anmaya devam edeceğiz”
Ödemiş ÇYDD Başkanı Ümran Ateş ÇYDD Ödemiş’in eski başkanlarından Akşahan’ı ölümünün yıldönümünde andığını belirterek “Ömer hocayı lisede tanımıştım. Ben kitap okumayı çok seviyorum o zamanlar. Efe Dergisi çok önemli. Ödemiş adına yapılmış bir çalışmaydı. Kendisini görmemiştim ama Sadettin Hocam Çağdaş Yaşam’ın kurulduğu zamanlar okuma grubu oluşturulması için çalışmalar yapmıştı ve bu okuma grubu içerisinde Ömer Hoca’m da vardı. Ömer Hoca’nın yazılarını ilk orada okumuştuk. Dergiden sonra edebiyatın insana çok büyük katkısı var. Ömer Hoca’nın Ödemiş’e, Ödemiş kültürüne katkısı çok büyük ama Çağdaş Yaşam’a da 3 dönem, 4 dönem katkıda bulunması önemli bir çalışmadır” dedi.
“Bir insanı öldükten sonra yaşatan onun yapıtlarıdır”
Ödemişli Ressam Mustafa Ali Kasap merhum yazar ve öğretmen Ömer Akşahan ile çok anılarını olduğunu belirterek, “Böyle bir ortamda 30 yıllık dostumun ardından konuşacağım hiç aklıma gelmezdi. Bazen bir aile dostu, bazen gönül dostu, bazen bir sırdaş çoğu kez de sanat, edebiyat, kültür konuştuğum çok değerli bir insandı Ömer Akşahan. Sevgili Levent’in hazırladığı slaytı izlerken inanın boğazım düğümlendi, çok duygulandım. Ömer ile o denli yoğun ilişkilerimiz, o denli paylaştıklarımız vardı ki bunu anlatacak ne elimde fırça var ne de anlatabilecek sözüm var. Bazı insanlar yaşarken ölüdür, bazı insanlar da öldükten sonra da hala yaşarlar. Ömer bence öldükten sonra yaşayan bir insan çünkü bir insanı öldükten sonra yaşatan onun yapıtlarıdır. Ömer’in de ortaya koyduğu bir sürü yapıtlar var onun şiirleri, onun düz yazıları, onun edebiyat konusundaki serüvenleri hepimize örnek olmalıdır. Ben emekli olduktan sonra açtığım atölyede sürekli atölyenin baş misafiriydi Ömer. Hemen karabaşotlu, melisa çaylarımızı içer sürekli sanat, edebiyat konuşurduk. Beydağ ilçesinde uzun yıllar öğretmen, idareci işbirliği içinde birlikte çalıştık. Çocuklara ilk kez bağlama dersi veriyordum, 20’şer kişilik 2 sınıfım vardı. Ömer Hoca bana “Bağlama kitabı yapmalısın” dedi. Benim bu konuda hiç cesaretim yoktu ama beni cesaretlendirdi. Bağlama metodu yaptık excel makinasıyla o günkü güç koşullarda daha sonra yasıl yapalım, nasıl başaralım diye bir kitap geliştirdi çocuklar için onun kapağını yaptım, içindeki resimleri yaptım. Çoğu yerlere Ömer ile birlikte giderdik. Yapmış olduğum sunumlarda benim baş misafirim olurdu. Hemen ‘önce bir şiir okuyacağım’ derdi onun şiiriyle başlardık sunumlara hep. Akıllarda şiirlerle tanıdık. Ömer’le ilgili anlatacak o kadar çok şey var ki ama bundan sonra çocuklarımız, gençlerimiz hepimiz onun yolunda ilerleyeceğiz. Onun çok güzel rol model olacağını düşünüyorum. Ben bugünkü yerel yönetimlerden rica ediyorum bu konuda kamuoyu da oluşturalım herhangi bir parka, herhangi bir kütüphaneye onun adını verelim” ifadelerini kullandı.
“Ömer Hoca’mızın çevreci kişiliğinden de bahsetmek istiyorum” diyen Okul Müdürü Tayfun Bengi sözlerini şöyle sürdürdü, “1980-81 yıllarında Ödemiş Ortaokulu’nda kendisi Sosyal Bilgiler öğretmeniydi. Zeytin gözlün sana meylüm nedendir şarkısını sınıfta çok güzel okurdu. Yıllar sonra iki meslektaş olarak bir araya geldiğimizde kendisine hatırlattım. Özellikle 2014-2016 yılları arasında Zeytinlik, Mursallı, Günlüce, Çağlayan, Dolaylar mahallelerinde altın arama çalışmalarına karşı o zaman Havza Plat adı altında demokratik kitle örgütlerinin oluşturduğu platformda uzun süre beraber çalıştık. Geceleri köy kahvelerinde köy çalıştaylarına gittik altın madeninin yöremize getireceği zararları anlattık. Bir anımızı anlatmak istiyorum Ömer Hoca gittiğimiz her yerde kendisini dinlettiren bir insandı. Biz de onun sayesinde çok şeyler öğrendik çevre mücadelelerinde. Bir köyümüzde kahve toplantısında ona ilgisiz gibiydiler. Biz onlara dinamit patlatılacak, altın aranacak derken insanlar bizi umursamaz bir tavır içindeydiler. Ömer Hocam konuyu sakin sakin anlatırken birden bir ses yükseldi, “Kardeşim, bulunduğumuz bu binayı kolonlar ayakta tutuyor. Bu kolonları yıkarsanız bu bina yıkılır. Siz de yer altında altın arayacağız diye bomba patlatırsanız yarın size yaşayacak bir köy, yaşayacak bir ova kalmayacak. Bana 65 yaşındaki bu adam niye bunları anlatıyor diyorsunuz. Ben kendimden, çocuklarımdan vazgeçtim ovamızı, doğamızı korumak için torunlarım için uğraşıyorum” dedi. O sözünü hiç unutmuyorum”.
“Benim için Ömer Akşahan baba Ömer’di”
Merhum Akşan’ın kızı Özden Akpınar, Ömer Akşahan’ın kızı olmaktan her zaman büyük bir gurur duyduğunu belirterek, “Buraya gelmek bizlere değer vermek babama değer vermek, ailesi olarak çok onur verici bir durum. Katılanlara çok teşekkür ediyorum. Ne denir? Ne yapılır? Benim için Ömer Akşahan baba Ömer’di. Edebiyatçı Ömer evet, kısmen ama tabi öncelikle baba Ömer’di. Bende baba Ömer nasıldı? En başında eğlenceli, okumayı çok seven, bize onu aşılamayı çalışan biriydi hatta bizi bırakın torunlarına aşılamayı çalıştı. Çok güzel arşiv bırakmış geride.Baba figürü genelde sert olur ama biz de öyle değildi. Tek kelimeyle babama teşekkür ediyorum. İyi ki böyle bir babam olmuş. İyi ki böyle bir miras bırakmış. Anlayabilene, anlatabilene ne mutlu. Bundan sonra biraz olsun ucundan taşıyabilirsem ileriye aktarabilirsem yazılarını ne mutlu”.Dedi.
“Ömer Akşahan Hocam ile birçok anımız var“
Ödemişli öğretmen ve yazar Ayhan Dayan merhum yazar ve öğretmen Akşahan ile birçok anısı olduğunu belirterek, “Ne anlamlı bir gece… Aramızdan ayrılan, sevilen ve değer verilen insanlar sonuna kadar hak ediyor anılmayı, yeniden anlaşılmayı, isimlerin yaşatılmasını. Ömer abiyle ağırlıklı olarak 2008-2018 yıllarını kapsayan 10 yıllık sıkı sıkıya, yoğun olarak yaşadığımız, edebi ağırlıklı bir dostluğumuz vardı.
Bu gece elbette öncelikle Ömer abinin başta ailesi ve yakınları için anlamlı ve bir o kadar da duygusal. Bizler için de öyle. Hüznü ve gururu bir arada yaşıyoruz. Okuma, kitap, yazma konuları ele alındığında ülke koşulları her ne olursa olsun yazan insanların unutulmadığı ve unutulmayacağı gerçeğinden hareketle zaten bir avuç olduğumuz bir havzada sayımız günden güne azalıyor ne yazık ki.
Bu pandemi sürecinde Behiç Galip Yavuz, Rahim Gür gibi önemli önemli kalemleri kaybettik. Ömer abinin vefatından önce de Ödemiş Lisesinden sınıf arkadaşım, pek çoğunuzun yakından tanıdığı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne emekleri geçen sevgili arkadaşım Aykut Dural’ı kaybettik. Ondan daha önce de Küçük Menderes Gazetesi’nin Başyazarı Mustafa Erdal üstadımızı, yine liseden felsefe öğretmenim, ders ve öykü kitapları bulunan yazar Vedat Öztürk’ü de…
Şöyle bakıyorum da eli kalem tutan ne çok kayıp vermişiz. Aramızdan ayrılanlar, acı da olsa geride bıraktığı en yakınlarının anılarında yaşıyor. Aramızdan ayrılanlar Ömer abi gibi yazan biriyse aramızdan hiç ayrılmamıştır. Çünkü yazanın geride bıraktıkları cismen dünyadan ayrılsa da ismen dünyaya gururla çaktığı onurlu bir çividir aslında. Bu bağlamda tüm yaşanmışlıklar, en güzel yanlarıyla canlı canlı anılarla gözlerimizin önüne serilirler. Yeri gelir sevinir, yeri gelir gururlanır, yeri gelir hüzne boğar bizleri. Çok iyi hatırlıyorum ülke gündemi birden pandemiye kilitlenmişken 22 Mart 2020 tarihinin akşamında düştü sosyal medya sayfalarına Ömer Abinin vefat haberi. Boğazıma susuz bir ayva yumrusu oturdu sanki. Öylece dondum kaldım bilgisayarın başında. Sonra yaklaşık 10 yıllık süreçte sıkı sıkıya dolu dolu götürdüğümüz yazma, kitap, dergi, panel, imza günleri odaklı her ne varsa bir bir gözlerimin önünden kayıp gitti. O gece uyku tutmadı. Oturdum Ömer abinin hoşuna gidecek bir iş yaptım. Yazı yazdım. Ne yazık ki bu kez kendisinin vefatıyla ilgili bir duygu sağanağıydı bu yazı.
Dört gün sonra 26 Mart 2020 tarihli Kent Gazetesi’ndeki ‘Kır kahvesi’ başlıklı köşemde yayınlandı. Üstünden iki yıl geçmiş olsa da hala sıcaklığını koruduğunu düşündüğüm ve bugüne kadar gazetenin internet sitesinden 1921 kez okunduğunu gördüğüm o yazı sizlere bir kez daha okumak istiyorum.
Ömer Akşahan’a Veda
İçimizde hep mutlulukla, huzurla, sevinçle ve coşkuyla karşılamaya alışık olduğumuz bu ilk yaz günlerinde tüm dünya ve ülke gündemi, corona ile azimli bir mücadeleye girişmişken pazar günü aldığımız acı bir haberle hüznümüz bir kat daha arttı. Ödemiş’te yazın dünyamıza çok yönlü emekleriyle katkı sunan emekli öğretmen, idareci, şair, yazar, uzun süreli yazın paydaşım, Tmolos Edebiyat Dergisi’nin sahibi, “Kanlı Başaklar’ kitabımın girişinde, ‘Halk Otobüsü’ kitabımın da arka kapağında yorumu bulunan, ‘Salvador Nerede’ isimli öykü kitabına arka kapak yorumu yaptığım, kendisiyle birlikte panellere ve imza günlerine katıldığım, ÇYDD Ödemiş Şubesi Başkanı sevgili Ömer abimizi, Ömer Akşahan’ı kaybettik. Başımız sağ olsun. Allah rahmet eylesin. Yazın dünyasına kazandırdığı kitapları yetim kaldı. Dergiciliğin çok zorlu olduğu bir ülke gerçeğinde tek başına dişiyle tırnağıyla, bin bir emekle yoktan var ettiği ‘Tmolos Edebiyat’ ile büyük bir var olma mücadelesi verdi, bu da yetim kaldı. Onun gibi keskin bir kalemi hep arayacağız ve yeri de öyle kolay kolay dolmayacak. Kendi ağzından okuduğu o içli, o duygu yüklü, özüne uygun biçimde adeta sözcükleri cımbızla seçerek ve bir halt işçiliğinde nakış nakış dokuyarak dizelere aktardığı şiirlerini özleyeceğiz. Kendisiyle tanışıklığım belki çok geç olsa da kısa zamanda yazın ortaklığındaki yakınlığımız aramızda yaş farkımız olduğu için abi-kardeş, baba-oğul yakınlığında oldu. Kendisinin yazınla ilgili deneyimleri benim önümde her zaman parlak bir ışık oldu. Öyle sanıyorum 2008 yılıydı. O dönem görev yaptığım Kayaköy’den Ödemiş’e günlük olarak dönüp, İşbank’ın karşısındaki köşede hat minibüsü beklerken oldu ilk tanışıklığımız. Tam o noktada yüz yüze gelince elini uzatıp “Ayhan Dayan mı?” diye sorunca “Evet” dedim. “Tanışmamız biraz geç oldu ama… Ben Ömer Akşahan…”O dönemde yeni çıkan 3. kitabım ‘Gençliğini Aramayan Adam Şirinbebe’den Ödemiş Öğretmenevi’ne 15-20 kadar bırakmış, ilgi duyanlar ücretsiz resepsiyondan alabilirler diye de not düşmüştüm. Kitaplardan birini de Ömer Abi almış ve okumuş. “Bir gün seninle oturalım, konuşalım. Ortak noktamız çok” dedi. Sonraki dönemlerde sıklıkla görüşmelerimiz oldu.Birgi Çakırağa Konağı’nda yöremizin resim sanatındaki gururlarından Mustafa Ali Kasap’ın açtığı resim sergisine birlikte katıldık. Ondan sonraki Ödemiş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün hazırladığı Bahar Etkinlikleri Haftası çerçevesinde Saraçoğlu Stadyumu önünde düzenlediği öykü gecesinde kendisinin hazırladığı ve Aydınlı emekli öğretmen-yazar Etem Oruç, Bayındırlı gülmece öyküleri yazarı, Avukat Mehmet Önder’in de katılımlarıyla ilk programımızı gerçekleştirdik.Aynı yılın yaz başlarında Ödemiş Öğretmenevi’nde yaptığım ‘Kanlı Başaklar’ kitabımın imza günündeki programda o günlerde geçirdiği bir fıtık operasyonundan sonra yine yanımdaydı. Kitap yazmanın, kitap yayınlamanın, okuyucuya ulaşmanın zorluklarını çok iyi bilendi. Beni de en iyi anlayandı. O haftaki gazete köşesinde “Öykülerde Yaşamak Öykülerle Yaşamak” başlıklı yazısında beni konu edinmişti. Aynı yılın 24 Kasım’ında halen görevli olduğum 50. Yıl Ortaokulu’nda yaptığım ilk gülmece öykü çalışmam ‘Halk Otobüsü’ kitabımın imza gününde yine yanımdaydı. Daha sonrasında yaz dönemleri haricinde kendisiyle haftada en az bir kez görüştük. Yaptığımız çalışmalardan söz ettik. Yazdıklarımızı paylaştık. Konu, ağırlıklı olarak yazma üzerineydi.2012’de üç ciltlik ‘Öğretmen Benisa’ isimli kitabıyla geç de olsa adını duyuran Köy Enstitülü kadın yazar Huriye Saraç’ı Ödemiş’e davet etti. Ödemiş Nikah Salonu’nda program yaptık.2012-2013’te o eğitim-öğretim yılında görev yaptığım Konaklı’ya davet ettim kendisini. Yazarlık yaşamını asıl mesleği olan öğretmenliğini de işin içine katarak paylaştı, öğrencilerimle söyleşti.
2012 yılının güzünde Birgi Kültür ve Turizm Festivali’nde ‘zeybeklik’ üzerine yapılan panele Aydınlı yazarlar Etem Oruç ve Halit Payza ile birlikte katıldık. 2013’te Kıyı Yayınlarından çıkan ‘Salvador Nerede’ isimli öykü kitabının içeriğini basım öncesi okuduktan sonra arka kapak yorumunu da benden rica etti. Çok iyi hatırlıyorum, tıpkı romanlarını kahvehane köşelerinde yazan Orhan Kemal gibi her zaman buluştuğumuz ve her ikimizin evine yakın bir kıraathanede yazmıştım o yorumu.
2015’te yine Birgi’de düzenlenen ‘Taşrada Edebiyat, Edebiyatta Taşra’ panelinde birlikteydik. İçinde hep bir dergi çıkarma gibi kalıcı bir girişimi olacağını, hatta bunu taşranın dikenli yollarından çıkarıp ulusala ulaştırma tutkusu vardı Ömer Abi’nin, Tmolos Edebiyat ile de bunu başardı. Yine o dönemde sponsor bulma konusunda önerdiğim iş yeri sahipleri oldu ve sağ olsunlar bunların birkaçı da kendisine destek oldu. Ülkenin kitaba, dergiye, gazeteye daha doğrusu okumaya bakış açısının yetersiz olduğu bir ortamda daha önce internet ortamında başlattığı dergiciliği asıl yerine yani kağıda taşıyarak önemli bir misyon üstlenmiş oldu. Ölümüne kadar büyük bir özveriyle sürdürdü. “Dayanabildiğim sürece Tmolos ateşi yanacak.” diyordu, 100. Sayısını çıkarmayı çok istiyordu ama gelin görün ki ömrü yetmedi. Yaşamını yazınla şekillendiren, yazınla iç içe ve dolu dolu, tutku derecesinde yaşayandı Ömer Abi. Ödemiş’te yaşamı yazınla iç içe geçmiş başka birini tanımadım. Emekli olduktan sonra bu alan odağında tıpkı yeni göreve başlamış gibi büyük bir emek ve özveriyle çok yönlü çalıştı. Ömer Akşahan, İzmir ilçelerinde ve kırsalında kitap tutkunu, okuma sevdalısı, Mesut Tim tarafından başlatılan Atatürk Çocukları Kütüphanesi kurulması konusunda önemli katkılar sağladı, bazılarına Köy Enstitüsü kadın yazar Huriye Saraç ile birlikte destek verdi. Baktığımızda hep anılarla dolu günlerimizi her zaman hatırlayacağım“ şeklinde konuştu.
Ödemiş Belediyesi Nikah Salonu’nda yazar ve öğretmen merhum Ömer Akşahan’ı anma gecesinde eşi Jale Akşahan, oğlu Özgür Akşahan ve kızı Özden Akpınar olmak üzere tüm sevenleri ölümünün 2. yılında bir araya geldiler.
Seher Göçen
Bakmadan Geçme





