Olur olmaz boşluklara…

'Lanet olsun içimdeki insan sevgisine' Kim söylemiş, nerede söylemiş, yoksa biri böyle bir söz söylememiş mi...

“Lanet olsun içimdeki insan sevgisine”

Kim söylemiş, nerede söylemiş, yoksa biri böyle bir söz söylememiş mi bilmiyorum…

Ben de “Lanet olsun şu içimdeki estetik takıntısına” diyorum. Biliyorum, estetik deyince belki çoğunuzun aklına burun dudak estetiği geldi…

Ama benim estetikten kastım; burun kaldırma, saç ektirme ya da dudak botoksu falan değil… Doğanın her alanındaki güzellik duygusu. Göze ve akla uygun…

**

Bazen yazı yararken ara veririm. Tıkanır, yazıyı ilerletemem. Yazacak çok şeyim vardır ama parmaklarım tuşlara gitmez. Uzatmadan anlatmak isterim. Beceremezsem başka işlerle uğraşır, sonra yeniden dönerim.

Yazı yazmak kolay değildir….

**

Sokaklarda gezerken gözlerim, çevremde fır döner. Gelen geçeni tanıdıksa görmeye çalışırım.

Bir gün, bir arkadaşım, “Yahu yolda karşılaştığımızda bazen görmezlikten geliyorsun” demez mi!

Hiç yapmadığım davranışlardandır. Eğer görmem gereken biri ise bir kilometre öteden kokusunu alırım.

Bazen de gerçekten görmediğim olur…

**

Daha çok estetiğe dokunur gözlerim. Renklere, çıkıntılara…

Resimde gördüğünüz yer, Ödemiş PTT’nin önü. Bilmiyorum siz fark ettiniz mi? PTT’nin önünde iki palmiye ağacı vardı. Önce biri kurudu, sonra diğeri… Diplerine beton döküldü. Her önünden geçtiğimde içim cız ederdi. Şimdi sanıyorum iki ıhlamur ağacı dikilmiş. Dikenlerin eline sağlık…

**

Çok yönlü bir kişiliğe sahip müzeci ve ressam Emin Başaranbilek’in resim ve kitap sergisinden dönüyordum. Yıldız’dan geçerken o beton yığını katlı otoparka bakar, “ah!” etmeden geçmem oralardan… “Bir çaresi olmalı o beton yığınını gizlemenin” derim içimden ama… Hatta Alaybey’deki şirin katlı otoparkın fotoğrafını da bu köşede paylaşmış, “Acaba burada da benzer bir gizleme tekniği uygulanabilir mi?” diye sormuştum…

**

VakıfBank’ın köşesini döndüm ki karşımda tepesindeki demir yığını antenleri saymazsak nispeten estetik sayılabilecek PTT binası. Ama görebilene aşk olsun! Ne ararsan var önünde. Şu olur olmaz yerlere yerleştirilen telefon, elektrik ve çöp kutuları, reklam panoları ve yardım sandıkları…

Bulduk bir boşluk, koyalım hemen. Olur olmaz boşluklara… Çiçekçi, böcekçi, seyyar, tekerlekli… Pankart, afiş…

Yaya nasıl geçermiş, hiç kimsenin umurunda değil…

Görüntü kapanırmış, hiç kimsenin umurunda değil…

Neden böyle şeyler, hep benim umurumda olur ki!

“Lanet olsun şu içimdeki estetik takıntısına”.

Bakmadan Geçme