OKUDUKTAN SONRA EMPATİ YAPABİLİR MİSİN?
Bugün ki köşe yazım kendimden küçük şeyleri sorun eden ve de etrafındakilerin kıymetini bilmeyenlere gelsin! Çocuktum...
Bugün ki köşe yazım kendimden; küçük şeyleri sorun eden ve de etrafındakilerin kıymetini bilmeyenlere gelsin!
Çocuktum; birisi ölmüş dediklerinde anlamıyordum bile, “Ne ki o ve insanlar neden bu kadar üzülürler.
Gençlik yıllarımda, yaşı otuza, kırka gelmiş insanlar hala yaşıyorlar diye dalga geçerdim.
Ve yaş yirmialtı ya geldi ki işte ölümle o vakit tanıştım. Canım o zaman koptu. Nefesim o vakit kesildi. Ve ilk kez dizlerimin bağı o an çözüldü. Ne olduğunu anlamadım bile, “Gel” dediler “hemen gelmen lazım”, şehir dışındaydım. “Ne olabilir ki bu kadar acele çağırıyorlar” dedim.
GİTTİM ve BİTTİM!
Ölüm diye bir şey varmış ve ben onu hücrelerime kadar o gün hissettim. Geldim apartmanın önüne ve “evet” dedim “bir şey var ama ne?” Kalabalık, onlarca insan ama niye? İndim arabadan ve eve doğru insanları yara yara giderken, “Başın Sağ Olsun” diye bir ses, sonra bir başkası, sonra bir başkası daha. Tam merdivenlerden ikinci kata evime çıkacaktım ki, yürüyemez oldum. O an ya beynim çalışmadı ya da beynimin yürü diye komut verdiği ayaklarım.! Kaldım zemin katta. Koluma girdiler ve eve çıkardılar.
Annem bir köşede ağlıyordu (oh şükür annem iyi) Ağabeylerimi de gördüm, ama o da ne, onlar da ağlıyorlardı. Peki ya babam! Baba? Babaaaaaaaammm :( :(
Ve ölüm diye bir şey vardı. Ve ben o an öğrenmiştim. Ve yaş yirmialtı.
Oysa babam altmışına daha yeni girmişti. Sapasağlamdı. Ne hastalandığını bilirim, ne de doktora gittiğini. Bir beni “Sevdiğini Bilirim” hatta “Çok Sevdiğini” ve ama
söyleyemediğini de üstelik.
Gece yatar, saatler sonra kalkıp banyo yapıp abdest alır mı bir insan. Ve gece canı “Şeker şerbeti ister ve anneme yaptırıp, hakka yürümek için annemin mutfaktan dönmesini bekleyemez mi? ve evet bir şeyi yokken sabaha çıkamaz mı insan!
Bu benim babam, benim babam; Ne hastalandığını bilirim, ne de doktora gittiğini.
Öylece Salonun ortasına yatmış halini bildim. Cansız. Oysa ben ona “Seni Seviyorum Babam” bile daha diyememiştim.
Ah aptal kız, ah şımarık aptal kız. Ölüm var ve nasıl içini yaktı gördün mü?
Sevilmekten sevdiğini söylemeye bile ihtiyaç duymamıştın bile, şimdi istediğin kadar “seni seviyorum babam diye ağla, duyar mı?” “Nur içinde uyu bitanecik babam, seni çok Seviyorum ve yanına gelene kadar da buralardan sana haykıracağım. Adı güzel, gönlü güzel, sevgisi güzel babam. SEN GİTTİN ve BEN BİTTİM!
Kim bilir şu an da kimlerin annesi, babası, evladı ya da kardeşi hasta ya da o ya da bu sebepten dolayı uzak. Rica ediyorum, yanınızdakilerin kıymetini bilin. Hasta olsalar bile “Of” demeyin. O anların tadını bile çıkarın. Çaresiz dertli hastası olanlar bile
Ne olur o anların kıymetini bilin. Hemen yıkılmayın. Hemen ağlayıp yas tutmaya başlamayın (zaten aranızdan ayrıldığında ağlayacak çok vaktiniz olacak, en azından onu üzmeyin). Sevdiklerinizin son anlarına kadar yanında olun. O her kiminizse ona bakın, dokunun, sevin, güzel tatlı sözler söyleyin ve üstelik de duyduğunda şaşıracağı ve mutlu olacağı sözler. Her salisenin kıymetini bilin, inanın o anlar o kadar kıymetli ki
Ben yaşayamadım. Yaş elliye geldi ve hala babamın ölümüne inanamıyorum. Çünkü ben ne hastalandığını bilirim, ne de doktora gittiğini. Bir tek beni çok sevdiğini bildim.
Bir de, O GİTTİĞİNDE Beni de BİTİRDİĞİNİ!
Sevdiklerinizin kıymetini bilin, size yaren olanların, çekilmez halinize rağmen yanınızda duranların. Sizi her şeye herkese rağmen sevenlerin ve elbette şiddetle rica ediyorum ki; sevdiğinizi söylemekten de asla geri durmayınız ve usanmayınız. Bir dokunuş, bir tatlı dil sadece. Ve çok önemli ki tekrar rica edeceğim, elbette hastalara bakmak kolay değil, ama ne olur onları üzmeyin. İnanın yok olduklarında işte Acı o zaman kavuruyor seni ve anlıyorsun ki; Ölüm Gerçekten Var!
Sevgiler
Bakmadan Geçme




