Ödemiş'in halleri

'Düt, düüütt' 'düüütt' arabaların diliyle konuşuyoruz artık sokaklarda. 'düüüüt, ben geldim.' 'düüt hoş geldin' 'düdüüt naber'...

“Düt, düüütt” “düüütt” arabaların diliyle konuşuyoruz artık sokaklarda. “düüüüt, ben geldim.” “düüt hoş geldin” “düdüüt naber” “ düüdüüttt iyidir, senden naber?” “düt hayırlı işler, kolay gelsin”, “düüt sana da hayırlı işler, bol kazançlar”…

Arkadaşımız anlatıyor, yukarıdaki hadiseyi günde kaç defa yaşıyoruz diye. Ödemiş içi minibüs seferlerinin birinin güzergahı sokaklarından geçiyormuş ve tam da onların evin önünde iki dolmuş karşılıklı denk geliyormuş ve “düt, düt “ hesabı selamlaşıp kendi dillerinde haberleşiyorlar. Onlar açısından iyi ama mahalleli bundan rahatsız olmuş. Akşama kadar her 10 dakikada bir aynı seremoni. Şikayetçi olmuşlar durumdan elbette. Güzergahın değiştirilmesini de talep ederek ama gel gör ki mahallenin bazı sakinleri buna karşı çıkmışlar “Evimizin değeri artıyor” diye. Ne diyelim, sükunetle oturmak yerine pahalı bir evde yaşamayı tercih ediyorlar anlaşılan!

Kırmızı ışık yanmış, tüm araçlar durmuş, daha sarı yanar yanmaz kornaya basıyor arkadakiler. “düttttttt, dütttttt, hadi yaaa”. Yetmiyor, el kol hareketleri. Her şeyin bir adabı, kuralı, oluru var değil mi, nedir bu acele? Elinden gelse uçacak arabaların üstünden. Çıkartılan gürültü de cabası. Düşünsenize, onca araç bassa klaksona nice olur halimiz?

Ha bir de motosikletleriyle gezinen arkadaşlar var. Sözüm her kullanıcıya değil tabii ki. İçlerinde bazıları özellikle en olmaz saatlerde egzozlarına taktırdıkları ses çıkaran araçla -bilmiyorum her neyse adı- bağırttıra bağırttıra motoru, bir de olabildiğince süratli dolaşıyorlar şehirde. Gecenin sessizliğinde müthiş bir uğultu. Hep çok merak etmişimdir; böyle yapınca ne hissediyorlar, ellerine ne geçiyor? Nasıl bir tatmin duygusudur ki hiç kimseyi umursamıyor ve rahatsızlık vermekten çekinmiyorlar. Anlayabilmiş değilim…

———————————————

Hani hep olumsuzluklardan söz etmeyelim. Güzel şeyler de oluyor bazen, bizi mutlu edebilecek küçücük şeyler. Balkonda oturuyoruz ve sokakta çocuk sesleri. Konuştukları bize kadar geliyor. Biri ötekine “Annem merak eder, ben gidiyorum” diyor. Diğeri galiba kalmasını istiyor ama çocuk, annesini merakta bırakmamak için hızlı adımlarla uzaklaşıyor. Hani çocuklardan, gençlerden hep şikayetçi oluyoruz ya çok duyarsızlar, sorumluluklarını bilmiyorlar diye, işte az önceki cümle beni ümitlendiriyor. Demek ki ölçüyü iyi verirsek çocuklarımıza, onlar da bizim beklenti ve sınırlarımızı iyi algılayıp ona göre davranabilirler. Ve bizim hassasiyetlerimizi anlayıp duyarlı olabiliyorlar…

bir gün

bin bir düşünce

ışımaz gün

ışımazsa düşünce

ederin var

varsa sende düşünce

varın kıymetin ancak anlar insan

dara düşünce

asla yapamam deme

yapıyor insan

iş başa düşünce…

Bakmadan Geçme