Ödemiş'e iki kitap daha

20 Şubat Salı günü yazdığım 'Bir kentin şairleri olmalı!' olmalı başlıklı yazımda rahmetli başyazarımız Mustafa Erdal'ın...

20 Şubat Salı günü yazdığım ‘Bir kentin şairleri olmalı!’ olmalı başlıklı yazımda rahmetli başyazarımız Mustafa Erdal’ın basılmamış son kitabından bahsetmiştim.

3. sayısı yayınlanan Ödemişçe dergisinin editör köşesinde de yayınlanan yazının girişinde “Bir kentin şairleri olmalı aşktan ve sevdadan bahseden. Bir kentin ressamları olmalı doğanın türlü renklerini resmeden. Bir kentin romancıları olmalı hüzünlü öykülerini anlatan. Bir kentin tiyatrocuları olmalı yaşayanların hayatını canlandıran. Ve bir kentin gazeteleri ile dergileri olmalı kültür ve sanatını geniş kitlelere duyuran…” demişim.

Sonra yazının bir yerinde de “Ödemiş’te kültür-sanata kaç firma ne kadar kaynak ayırıyor! Veya kaç sivil ve resmi kuruluş kültür-sanatı önemsiyor? Önceki yıl, rahmetli başyazar Mustafa Erdal’ın son kitabını basabilmek için birkaç kuruma gidip bilgi verdim. Döneriz dediler! Hala basılamadı. Biliyorsunuz Mustafa Erdal, Ödemiş’in yaşayan son canlı belleklerinden biri idi. Bir kitabın basım maliyeti ortalama 2.500 lira” demişim.

Erdal abinin kitabı 2017 başında ikinci ölüm yıldönümü için hazırdı.

Yazıda kurum adı vermedim ve bu yazıda da vermeyeceğim ama ‘Bu işler hep belediyeye kalıyor bir kez de siz üstlenin’ demiştim.

Biliyorum ki basım maliyeti onlar için devede kulak olacak cinsten idi.

Müjde vereyim: Kitap, Ödemiş Belediyesi Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Yayını olarak basıldı.

Sevgili Erdal abinin son yazılarının derlendiği ‘Beşikçioğlu Mustafa Erdal’dan HATIRAT’ adı ile basılan kitabı sanıyorum Ödemiş Belediyesi’nden edinebileceksiniz.

Ödemiş Belediyesine ve sayın başkan Mahmut Badem’e duyarlılığı için teşekkür ederiz.

Kitap’ta elbette ki Ödemiş’in caddeleri, sokakları, esnafları ve renkli kişileri var.

**

Geçtiğimiz hafta basımı yapılan ikinci kitap da gazetemizin yazarı edebiyat öğretmeni Nurşen Kaygısız’a ait.

Suyun Gölgesi, Lal İmiş Yürek adlı şiir kitabı ve Kumru Yavrusu adlı çocuk öykü kitabının ardından Kaygısız’ın üçüncü kitabı. Üçüncü kitabının türü de öykü.

Son yazdığı şiirlerin birinde “insan / her şeyi bilir de / bir öldüğünü bilmez” diyen Kaygısız’ın Lal İmiş Yürek adlı kitabının arka kapağına tanıtım yazısı yazan Hatice Eğilmez Kaya şair ve şiirlerine ilişkin şunları söylüyor: “Zemheri uğultuları duyulur aslında lal olan her yürekten, bahar şarkıları, yaz neşeleri… Ve hazanın kendine has ritmi… Lal olan her yürek hem suskusunda hem yangınında bulur kendi gerçeğini, tıpkı demirin tavında dövüldüğü gibi… Bir kendini bilme, aslını bulma öyküsü okumaktır bu yüzden ‘Lal İmiş Yürek’in sayfalarında dolaşmak…

Şairin ciğerinin sızısı, yüreğinin ağrısı şiir… Her dize bu yüzden yanar. Şairin yüreği lâl olmasaydı eğer, kırmızıya çalar mıydı kaleminden dökülenler? Varsın dünya dönsün, varsın günler terk etsinler tek tek bizi, varsın yerle yeksan edilsin gönüllerimiz bazı bazı… Ne dert geldikten sonra derin dehlizlerimizde biriktirdiklerimiz.

Yaşamak bir yanılsama ise ya da bir düş, şiir uyanıklık halimiz olsa gerek… Sıradan gidişlere son vermek, kırılganlıklarımızı silmek, yeniden başlayabilmek olsa gerek… Yeniden ve hep yeniden başlayabilmek… Söze ‘Lal İmiş Yürek’ diye başlayan şairin sesinden dinleyelim bir de hüznün, aşkın, suskunluğun, acının bestelere sığmaz namelerini…”

Kaygısız da Suyun Gölgesi’nde şunları dile getirmiş:

“Bazı coğrafyalarda hep hüzünlü öyküler doğurur toprak.

O öykü bir dal karanfil gibi gelir kanar yüreğinizde. Ya temmuzda kızgın güneşin altında yahut kırağı çalmış soğuk kış sabahında titreyerek.

Suyun hep bir öte yakası, hep ardılı olan bir kuraklık, bir kıyım ve hüznü vardır bu topraklarda.

Her damlanın umusu ummana varmak. Çoğu damla da o yolculukta kaybolur gider. Kimini yel götürür kendinden çok ötelere, kimini güneş bağrına çeker. Kimi de kayıptır yıllar yılı.

İnsan denizinin bir damlasıyız hepimiz. Hepimizin bir öyküsü var.

Suyun gölgesinde kendi gölgenizi bulacaksınız. Zaman zaman içinizde gezinen bir çocuk, zaman zaman da kapınızı çalmayan bir eli.

Gerçek suyun yüzünde midir yoksa suyun gölgesinde mi, kim bilir?”

Yazmak, hayata çivi çakmaktır. Kendinden bir şeyler bırakmaktır.

Çivi yazısı dediklerin de belki de budur.

Öğretmen arkadaşım Nurşen Kaygısız’ı da kutluyor, kaleminin güçlü kalmasını diliyorum.

Bakmadan Geçme