Niyet!
'Niyet ettim Allah rızası için…..' diye başladığımız her ibadet, ya da 'Allah biliyor ya benim niyetim...
“Niyet ettim Allah rızası için…..” diye başladığımız her ibadet, ya da “Allah biliyor ya benim niyetim iyi” diyerek ettiğimiz her kelam keşke gerçeği yansıtsa değil mi? Sahi bu niyet meselesi ne ola ki? Şartlara göre değişiklik gösteren bir şey mi? Yoksa gerçekten de söylenildiği gibi kişinin niyetinin, iyilik ya da kötülük duygularıyla da bağlantısı var mı? Hep birlikte okumaya devam edelim mi o halde, buyurun o zaman!
“İyi” diye nitelendirdiğimiz birinin hayatından mevcut yaşam kurallarını çıkartırsak acaba gerçekte de iyi biri mi değil mi görmek lazım. Ya da “kötü” diye yaftaladığımız birinin yaşam döngüsünü, kötü olmasının sebepleri önümüze geldiğinde acaba kaçına kaçımız haksızmış diyebiliriz ki!
Ve fakat araştırmacıların da bir türlü içinden çıkamadıkları kötü ve iyi insan profilinin netliğini bizler, günlük yaşantımızda kişilerin bize yaklaşımlarıyla bağdaştırıyoruz. Ne kadar doğru o da muamma elbette. Oysa genlerden gelen bu duyguların, yaşam döngüsü içinde şekillendiğini unutmamak ve iyilikle kötülüğün de Tanrı inancı ve kul hakkı gibi nüanslar ortaya çıktığında daha da net anlaşıldığı ve sınırlandığını düşünmek de bazen yanıltabiliyor. Geriye ne kalıyor, kişinin niyeti!
Kişinin niyeti? Az önce çalışma arkadaşlarımla konuşurken, bir proje üzerinde yoğunlaşmıştık ve netliğini de yavaş yavaş oluşturmuştuk. Gereken yerler gerekli faydayı sağlamak adına da bizimle fikir birliğine varmışlardı ki, başkalarını mutlu edeceğini, hatta evlatlarımızı mutlu edeceğini düşündüğümüz bir projede, bunun bize faydası olmayacak deyip de proje dışına çıkmak ne kadar ahlaki kısmını geçtim, “bunun bize faydası olmayacak” kısmı beni üzdü. Gördüğünüz ve belki de çok iyi insan dediğiniz insanların tavırlarına az önce gelişen canlı bir örnek mesela bu. Sıcağı sıcağına, dumanı üzerinde.
O yüzden kim ne derse desin, iyi insan ya da kötü insan olarak birilerini yaftalamadan önce hayatlarını bilmek tanımak hatta herhangi bir aksiyonda ki tepkisine bakmak lazım. ha bunu da becerecek yakınlık ve konumda değilsek boşuna yüreğimizi ve beynimizi gereksiz düşüncelerle yormamak en güzeli.
Bana göre insanın vicdanıdır iyi ya da kötü olan ve niyetiyle doğru orantılı çalışır bu ikisi. Niyet ve vicdan, hangisinin diğerini etkilediği nasıl olur bilmem ama insan olabilmenin gereğidir bence.
Tanrı korkusu dediğimiz şeye gelince aslında dinini tam anlamıyla bilenin bu duyguya da ihtiyacı yoktur. Çünkü din bile insanlara dindarlık manasında geliştirme yolunda bir durum değildir. Din insanları insan yapmak adına geliştirilmiştir. Bunu şimdilerde ne kadar çok katledenler olduğunu da görünce insanın isyanı, dine değil kesinlikle, dini vicdanlı, niyeti iyi insanlar yetiştirmek adına değil de, insanları dinle kör etme onu bilgisizleştirme, biat duygusunu yayma manasında kullanılmaya çalışınca ister istemez insanlarda red duygusuna giriyor. Hoş insanın vicdanı için şu dine bu dine ihtiyacı asla yok. Hangi dinden hangi dilden olursa olsun iyi olmanın bedeli karşılıksız fayda sağlamının ağırlığını taşıyabilmesiyle orantılıdır. Bekleme sana da aynı yardımı yapmalarını, bekleme aynı şekilde hoş görmelerini, ama bir çocuğu bir yaşlıyı gerçekte bir düşkünü sarıp sarmalamak, sevgi şefkat ve vicdanla alakalıdır. Ve bunları yaparken de gösteriş ve beğenilmek duygusundan sıyrılmış olmamız gerekir. Peki kaçımız bu kadar erdemli?
Bu konu çok derin ve detay isteyen bir durum olduğundan, ara ara başlıklarla anlatmaya çalıştım. Yarın bunları daha net anlatmaya çalışacağım.
Tanrı, yüreğinin ve beyninin harmanını dilinden dökülen insanlarla karşılaştırsın inşallah diye bugünü de sonlandıralım.
Sevgiler
Bakmadan Geçme





