Mutluluk

Mutluluk nedir? Herkesin bir yanıtı vardır bu soruya. Kimi için alınan sağlıklı bir nefes, kimine sahip...

Mutluluk nedir? Herkesin bir yanıtı vardır bu soruya.

Kimi için alınan sağlıklı bir nefes, kimine sahip olunan bir eşya, kimine bir seyahat… Kimler çoğaldıkça çoğalır yanıtları mutluluğun.

Zaman zaman görürsünüz gazete ve dergilerde. Yedi soruda mutluluğun formülünü verenleri.

İş yaşamında mutluluk nasıl yakalanır, aşk yaşamındaki mutluluğun sırları nelerdir? Hemen herkesin başarıya ulaşmamış bir reçetesi vardır mutluluğa dair.

Peki, siz hiç kendinize sordunuz mu?

Mutluluk nedir?

Neler sizi mutlu eder?

Elbette ki her insan, kendinde ya da yaşamında eksik olan şeyi elde ettiğinde mutlu olacağını düşünür.

Bu eksiklik biter mi, dolar mı yaşamdaki boşluklar? Bitmez ve dolmaz elbette.

Aç olan biri için bir kap yemek mutluluktur. Evsiz biri için bir çatı altı.

Hızla kirlenen dünyamızda bazı şeyleri bulmak kolay değil. Sürekli “El alem ne der, annem ne der, teyzem ne der?” diyerek yaşayan birini düşleyin, gözü sürekli başkalarındadır. Acaba ne diyecekler? Kulakları açıktır, kim ne diyecek diye. Bir tedirginlik, bir mutsuzluk çemberinin içinde debelenir durur insan. Gün olur aklı suya erdiğinde bakar ki hiç mutlu olmamış. Üstelik kendinden mutlu olan, hoşnut olan kişi de yok ortalarda. İşte o zaman, zamanın avuçlarından bir kuş misali uçup gittiğini fark eder insan.

Her şey yolunda gidecek, değerlendirme yapan kişiler mutlu olacak ki olumlu bir değerlendirme çıksın.

Ya da iş yaşamında sürekli birilerini hoşnut etmek için çalışanları düşünün.

Ne kadar mutlu olabilirler. Eksik, kusur bulmak pek de zahmetli bir iş değildir kimse için. Maksat neyse insan bir şekilde onu hâsıl edecek yolu bulur.

“Mutluluk bir çimendir; bastığın yerde biter” diyor Necati CUMALI.

Bir şiirle noktalayalım sözü.

mahur bir şarkı

yerden

duman duman tütüp

bir ağıt

sarabilir mi

bir ağacı…

yakabilir mi

yemyeşil yaprakları

çiçeğe durmuş

dal uçlarını

sevdayla işlenmiş

kuş yuvalarını

yakabilir mi

bir ağıt…

hasattan

arta kalmış

anızları

harman yerinde unutulmuş

buğday tanelerini

hamura

serpilen tuzu

savurabilir mi

kör bir karanlığa…

bir ağıt

bölebilir mi geceyi

orta yerinden

ham bir karpuz gibi

bulandırabilir mi

dupduru akan

suyu

neşeyle

koşan bir çocuğu

düşürebilir mi

apansız

yere..

bir ağıt

ellerimi naçar

dilimi lal

gözlerimi

ama eyleyebilir mi…

kulaklarımda

uğuldayan

sesinin

karıştığı

mahur bir şarkı..

sensizlik

kara bir ağıt

gecelerime…

Bakmadan Geçme