Mülteci…

Türkiye’de tartışma kültürü, her geçen gün azalıyor. Belki eskiden de böyleydi de biz bunun farkında değildik!...

Türkiye’de tartışma kültürü, her geçen gün azalıyor. Belki eskiden de böyleydi de biz bunun farkında değildik!

Tartışma, karşılıklı bilgi tartmadır; kavga değildir. Ve eğer somut bilgi ve belge eşliğinde yapılırsa sonuç alıcı olur. Tabii sonuç almak istiyorsanız. Kimileri doğruyu bulmanın değil, haklı çıkmanın derdindedir. İçinde bulunduğunuz kültür, arkadaş grubu ve gelenekleriniz sizi taraftarlığa sürüklemişse mahalle baskısı ile Nuh der peygamber demezsiniz.

Çin’den yayılan virüsün ardından deprem korkusu yaşadık. Ardından Suriye’de patlak veren sıcak çatışmalar… Şehitler ve mülteciler.

Herkes haklı çıkmak, karşı tarafa karşı yenilmiş görünmemek için bin bir dereden sular getirmeye çalışıyor. Hatta psikolojik harp dairelerinde gerekçeler ve belgeler üretip e-sosyal medya aracılığı ile ortalığa saçıyor.

Uzatmayalım ve mültecinin kelime anlamından başlayalım.

Arapçadan dilimize geçen mülteci, ‘sığınmacı’ demek. “Dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle bulunduğu yerde zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği/sığındığı ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişi.” Birleşmiş Milletler böyle tanımlamış. Mültecilik, hukuksal bir statüdür.

Göçmen de başka bir kavramdır.

Türkiye’de 12 Eylül 1980’de yapılan askeri darbenin ardından çok sayıda vatandaşımız, mülteci sıfatını alabilmek için Avrupa ülkelerine kaçmış ve oralara sığınmıştır.

Mültecilik kolay değildir. Elin evinde ‘sığıntı’ gibi yaşamak. Kendi doğup büyüdüğün yerde yaşayamamak ve kültürüne tamamen yabancı olduğun bir ülkede sığıntı olmak…

Peşinen söyleyeyim, mültecilere “Ne işleri var ülkemizde!” diyenlerden değilim. Ama “Kim olursan ol gel!” de diyemem…

Bana göre mülteci, sığındığı kültürün yaşam şartlarına uyum sağlamak zorundadır. Değiştirmek ve dönüştürmek de elbette her insanın hakkıdır ama bunu demokratik kültür içinde yapmalıdır.

İnsan, komşu köye taşındığında bile yabancılık hissi duyar. Taşındığı köyün insanı da geleni hemen kabul etmez…

Tevfik Fikret’in (1867-1915) “Vatanım rûy-i zemin, milletim nev-i beşer” dizesi vardır. Bugünkü dille karşılığı şudur: “Vatanım bütün yeryüzü, milletim insanlıktır.”

Fikret’in bu dizelerine kızanlar, şimdi ağırlığı Suriyeli olan mültecilere kapıları kapatan Yunanistan’a kızıyorlar. Binlerce insan kapılara dayanmış, Avrupa’ya gitmeye çalışıyor. Büyük bir dram. Bence İslam toplumu için de büyük bir çelişki: Zengin Arap ülkelerine gitmek yerine Hıristiyan Avrupa’ya akın etmek! Ne vatan kalmış ne de millet!

Savaştan kaçmayı da insani bulurum. Yaşlılar, kadınlar ve çocukların çektiği acıları kimsenin çekmesini istemem. Ama sınırlar yol geçen hanı olacaksa o zaman kaldıralım sınırları, kim nereye gidiyorsa! Kim kiminle yaşamak istiyorsa…

Yurdumuzda 4-5 milyon civarında kaçak olduğu söyleniyor. Bunların geldikleri ülkelerde neler yaptıklarını ve bizim büyük evimiz olan yurdumuzda neler yapacaklarını biliyor muyuz?

Herkes, e-sosyal medyada atıp tutuyor. Soruyorum: Kaç kişi evine mülteci alıp onlara destek oluyor?

Kendi ülkemizde bile kimi sığınmacıların yaşadıkları mahalleler, evleri ve dükkanları taşlı saldırılara uğramıyor mu?

“Efendim kapıları neden açmıyorlar! Bu zulümdür!” Bugün ülkemizdeki oteller bile kimsenin kimliksiz barınmasını sağlamıyor.

“Kimsin, nereden geldin, geldiğin yerde neler yaptın, burada ne yapmayı amaçlıyorsun?”

Bu soruları kimse sormasın mı?

Baraj yıkılmış ve sular sel olup ovaya akıyor… Ve herkes, kendini kurtarma peşinde. Peki bu barajın neden yıkıldığını soran var mı?

Mültecilik kolay değildir… İnsanın en güzel yurdu, doğup büyüdüğü yurdudur.

Avrupa’ya 60 yıl önce giden vatandaşlarımız bile hala oralara tam anlamı ile uyum sağlayabilmiş değiller… Kimse göçmen ya da mülteci olmak istemez!

Mülteciler de insandır… Onlara ‘öteki’ gözüyle yaklaşmak doğru değildir. Galeyana gelip ‘vurun’ naraları ile saldırmak da insanlık dışıdır.

Ama hangi ulustan ve hangi coğrafyada olursa olsun başıboş dolaşmaları da doğru değildir.

Bakmadan Geçme