Mâşita

Hz. Musa'nın düşmanı olan Firavun’un(II. Ramses) bir zulmünü de Hz. Peygamber şöyle anlatır Firavun'un kızının bir...

Hz. Musa’nın düşmanı olan Firavun’un(II. Ramses) bir zulmünü de Hz. Peygamber şöyle anlatır;

Firavun’un kızının bir hizmetkârı vardır, adı Mâşita… Allah’a inanan mümin bir kadındır… Bir gün Firavun’un kızının saçını tararken tarak elinden yere düşer ve alırken sesli bir “Bismillâh” der. Mâşita’nın bu sözünü duyan Firavun’un kızı kadına:

“Babam Firavun’un ismiyle mi demek istedin?” diye sorar. (Çünkü Firavun Mısır’ın sahibi olduğu gibi kavminin de tanrısıdır, nimetin sebebidir.)

Kadın, “Hayır! Benim ve babanın da Rabbi olan Allah’ın ismiyle demek istedim.” der.

Bunun üzerine Firavun’un kızı, “Bunu babama haber vereceğim.” der ve olanları babasına anlatır. Firavun, kadını yanına çağırtır ve kadına, “Ey Kadın! Senin benden başka Rabbin mi var?” diye sorar.

Kadın, “Evet! Benim Rabbim, senin de Rabbin olan Allah’tır.” der.

Firavun bu cevap karşısında sinirden küplere biner… Hemen kadının ve çocuklarının diri diri ateşe atılmasını emreder. Kadın, ölüme razıdır ancak Firavun’a:

“Senden bir dileğim var.”

Firavun: “İstediğin nedir?”

Kadın: “Benim ve çocuklarımın kemiklerini birleştirip gömmendir.”

Firavun: “Bunu yerine getirmek, bize düşen vazifedir.”

Sonra da çocuklarını annelerinin gözü önünde birer birer ateşe atarlar… Geriye kucağında henüz emzikli bir bebekle kendisi kalır…

Kucağında çocuğuyla birlikte ateşe gitmede bir an tereddüt yaşayan kadına bebeği dile gelerek: “Anneciğim korkusuzca atla! Dünya azabı âhiret azabından daha hafiftir” der…

Bunun üzerine kadın kucağındaki çocuğu ile kendini ateşe atar…

Hz. Peygamber, Mi’rac gecesindeki yolculuğu esnasında çok hoş bir koku alınca bu güzel kokunun mâhiyetini Cebrail’e sorar… Cebrail ona bu olayı anlatarak bu güzel kokunun Mâşita ve çocuklarının kokusu olduğunu bildirir. (İbn Mâce, Fiten, 23)

Ey Mâşita! Sana rahmet olsun! Cennetin nimetlerle dolu bahçelerinde çocuklarınla yaşayasın!

Sen, bizim çoğu zaman unuttuğumuz “Bismilllah’ı” unutmadın!

Senin imânın ne büyükmüş! Bebeğinin sesini duydun da imânını/mukaddesatını/değerlerini dünya karşılığında terk etmedin! Âhirete gönülden imân ettin!

Bizlerse imânımızın ve vicdanımızın sesini duyamadık… Dünyaya aldandık… Âhiretin var olduğunu bildik amma kendimize bildiremedik… Belki de imânı/mukaddesatı/değerleri hazır bulduk da ondan…

Bakmadan Geçme