Mesih-Mehdi kavramının inanç boyutu-2

Sevgili okurum, izninizle yazıma başlamadan bir iki kelam edeyim. Öncelikle 24 Ocak Cuma gecesi Elazığ merkezli...

Sevgili okurum, izninizle yazıma başlamadan bir iki kelam edeyim. Öncelikle 24 Ocak Cuma gecesi Elazığ merkezli 6.8 şiddetindeki depremde hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum. Acılar üzerinden siyaset yapılmasını, kutuplaşmaların olmasını vicdani bulmuyorum. Zaman, birlikte el ele olup yardımlaşma zamanıdır. Evimizdeki bir fazla battaniye ya da kilimi, kışlık bir kıyafeti paylaşmalı, yaraları hep birlikte sarmalıyız. Bu uğurda emek verenleri yüreklerinden öpüyorum. Kadere iman edelim elbette ama kadercilik yaparak insani sorumluluk ve görevlerimizi ihmal etmeyelim, lütfen.

Geçen perşembe günü yayınlanan Mesih-Mehdi yazım için bazı sorular geldi. Soruları kıymetli buldum. Bugünkü yazımı soruları cevaplama adına kaleme alıyorum.

İslamiyet inancında Kuran-ı Kerim merkezli Mehdi anlayışı olmadığını, Mehdi’nin Arapça bir ifade olduğunu, aslında Mesih denilen inancın Tevrat ve İncil dediğimiz Kitab-ı Mukaddes’te yer aldığını belirtmiştik. “Ancak bazı İslam tefsircileri, Al-i İmran Suresi 55. Ayet’in ışığında Mehdi bekliyor” diye yazımızın ilk bölümünde açıklama yapmıştık.

Soru şöyle: Bahsettiğiniz ayet ile beklenen kurtarıcı arasında nasıl bir bağ kuruluyor?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kuran-ı Kerim mealine bakalım. Al-i İmran Suresi 55. Ayet: “Ey İsa! Ben seni vefat ettireceğim. Seni nezdime yükselteceğim, seni o inkarcılardan arındıracağım. Kıyamet gününe kadar inkar edenlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o zaman ayrılığa düştüğünüz hususlarda hükmü ben vereceğim.”

Bu ayeti iyi anlamak için özellikle Hıristiyanların Teslis yani Baba, Oğul, Kutsal Ruh Tanrısal Üçlemesini ve de asli günah inancını bilmek gerekiyor. Tanrısal üçlemede Baba Tanrı’nın beden alıp bu dünyaya bakire bir kız olan Meryem’in oğlu İsa suretinde gelerek biz insanoğlunun günahlarına kefaret olması, canını feda etmesi inancıdır. Adem ve Havva ile tüm insanlığa genetik olarak bulaşmış ilk günah olan Tanrı’ya asiliğin cezasını bedenlenen İsa, çarmıhta öldürülerek öder. İsa Mesih, bir Tanrı’dır. Birinci gelişi ile günahı ortadan kaldırmış, ikinci gelişi ile de Mesih olarak yani kurtarıcı kral olarak gelecek, yeryüzünde Tanrı Devleti’ni, yeni dünya düzeni denilen cenneti hazırlayacaktır. Armegeddon yani Tanrısal Savaş ile…

Yehova’nın Şahitleri de aslında Hıristiyan teolojisinden beslenir. Sadece farklı yorumlanan İncil okur, kiliseye gitmezler. Onlarda İsa Mesih Tanrı değil, Tanrı’nın oğludur. Çarmıhta değil, işkence direğinde insanlığın günahlarına fidye olmak için öldürülür. Çektiği işkenceler, insanlığın hayat bulması içindir. Baba Tanrı, Tevrat’ta adı geçen Yahve/Yehova’dır. Yehova’nın oğlu olan İsa, Armegeddon Savaşı’nda insanlığın iyiliği için çarpışan, Tanrısal özelliklere sahip Mesih kraldır.

İslam aleminde Meryem oğlu İsa, sadece Allah’ın kulu ve peygamberidir. Hazreti Muhammed’in peygamberliğini önceden bildirir. İsa Peygamber, hiç kimse tarafından öldürülmemiştir. Asli günah fikri diye bir şey yoktur. Günah, kişinin kendisi ile Yaradan’ı arasında olan bir durumdur. Tövbe ve ibadet ile af edilir. Muhammed Peygamber’den sonra beklenen bir peygamber ya da kurtarıcı yoktur. Tek kurtarıcı ve yargılayıcı Allah’tır. Hüküm günü denilen kıyamet, Allah’ın bilgisi dahilindedir.

Bu bilgiler ışığında ayette geçen “Ayrılığa düştüğünüz hususlar” denilirken bahsetmiş olduğumuz fikir ayrılıkları anlatılmak isteniyor. Çünkü Meryem oğlu İsa için İslam ile Hıristiyan alemi arasındaki görüş farklılıkları çok fazla. Daha iyi anlaşılması adına Kuran-ı Kerim Maide Suresi 17. Ayet: ” ‘Allah, Meryem oğlu İsa Mesih’tir’ diyenler, kesinlikle şirke düşmüşlerdir. De ki şayet Allah, Meryem oğlu Mesih’i ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmeyi dilerse ona kim ne yapabilir? Her şeyin mülkiyeti, yalnız Allah’a aittir.”

Ayetleri anlayarak okuduğumuzda Kuran-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes arasında en önemli görüş ayrılığını da fark ediyoruz değil mi?

“Seni vefat ettireceğim” denilirken birisi tarafından öldürülmediği de ayette bariz olarak anlaşılıyor.

“Seni nezdime (yanıma) yükselteceğim. Kıyamete kadar inkarcılara üstün tutacağım” ayetini iki şekilde yorumluyor: 1) İsa Peygamber, tebliğ vazifesini yerine getirdi. Her kul gibi yaşayıp vefat eyledi. Birilerinin “Öldürüldü” dediği gibi bir durum yaşanmadı. Öldürülmedi. İşkence çekmedi. İnkarcılara üstün geldi. Allah’ın hoşnutluğunu kazanarak vakti gelince kendi eceliyle vefat eyledi.

2) İsa Peygamber, peygamberlik tebliğini yaparken manevi işkence -dışlanma- yaşadı. Öldürülmek istendi fakat kendisine benzeyen birini öldürdüler. Bu olay sonrası bir süre daha tebliğ edip öldü. Bu, sıradan bir ölüm değildi. Allah, onu kendi yanına yükseltti. Kıyamete yakın tekrar dünyaya vazifeli olarak gönderecek. Bu vazifesinde İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’e tabi olup Allah’ın nurunu tamamlayacak.

İslam’da Mehdi bekleyen bir kısım tefsirci, bu ikinci yapılan yorum ile açıklamada bulunuyor. Diğerleri ise Muhammed Peygamber’in sözleri dediğimiz hadis-i şerifi örnek gösteriyor. Güvenirlik bakımından daha itibar edilen Buhari ve Müslim dediğimiz hadis kitaplarında Mehdi kavramının geçtiği hiçbir hadis yok.

Alevi inancında Hazreti Ali ile başlayan On İki İmamların sonuncusu İmam Mehdi’dir. Muhammed Mehdi olarak bilinir. Kıyamet yakınlarında gelecek kötülükler ile savaşacak. İsa Peygamber de İmam Mehdi’nin yanında ona destek olacaktır.

Dikkat edersek meselenin temeli, Mesih inancına dayanır ki konunun asıl kahramanı, Meryem oğlu İsa’dır.

Bir başka soru: Dinler arası diyalog çalışmaları ile Mesih-Mehdi beklentisi arasında bir bağlantı var mıdır?

Dinler arası diyalog çalışmaları, Abant Toplantıları ile gündeme gelmişti. Fethullah Gülen öncülüğünde 1998 yılında kurulan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın desteklediği bir çalışma grubuydu. Bolu Dağları eteklerinde doğa güzellikleri ve eşsiz göl manzarasında dünya dinleri arasında köprüler kuruluyordu. Dolayısıyla uluslararası bir yönü vardı. Bugünün FETÖ elebaşı, o günler muhterem hoca efendi sıfatıyla açıklamalarda bulunuyordu. Bunlara göre, “La ilahe illallah Muhammedün resulullah” olan kelime-i tevhidin sadece “La ilahe illallah” kısmı söylenmeliydi. Dinler arasında diyalog adı altında böyle bir reforma adım atılmıştı.

Hatırlarsak bir de Türkçe Olimpiyatları vardı. Her sene dünya çocukları ülkemizde misafir edilir, Türkçe şarkı, türkü ve şiir yarışmaları yapılırdı. Gecenin sonunda herkes neşe içinde, “Yeni Bir Dünya Kuruyorlardı” şarkısını söylüyordu. Kendisine ‘Kainat İmamı’ denilen Fethullah Gülen, yeni bir dünya düzeni ve dinler arası birliktelik adına birileri için beklenen imam idi.

Bakmadan Geçme