Mehmetler ve 30 kilometre
Bir gazete haberine göre dünyadaki küresel sıcaklık, 2000'lerin sonuna kadar en az iki derece daha artacakmış....
Bir gazete haberine göre dünyadaki küresel sıcaklık, 2000’lerin sonuna kadar en az iki derece daha artacakmış. BBC Türkçe’de yer alan kaynak habere göre, birbirinden tamamen bağımsız ve farklı yöntemlerle yapılan, sonuçları ‘Nature Climate Change’ dergisinde yayımlanan iki farklı araştırma, yüzyılın sonunda Dünya’nın en az iki derece ısınacağını ortaya koymuş.
Washington Üniversitesi’nde Profesör Adrian Raftery liderliğinde yürütülen araştırma, yüzyılın sonunda Dünya’nın ısısının 2 ila 5 derece arasında artma ihtimalini yüzde 95 olarak gösterirken 1,5 derece veya daha az ısınma olasılığını yüzde 1 olarak vermiş.
Max Planck Meteoroloji Enstitüsü’nden Thorsten Mauritsen’in yürüttüğü, geçmiş yıllardaki sera gazı emisyonlarının ve fosil yakıt kullanımının incelendiği diğer araştırmada insanların hemen şimdi fosil yakıt kullanmayı kesmesi halinde bile Dünya’nın 2100 yılına kadar yaklaşık iki derece ısınacağına dikkat çekilmiş.
Geçtiğimiz günlerde Beydağ Barajı ve Küçük Menderes toplulaştırması ile ilgili ‘hesap hatası’ merkezli bir yazı yazmıştım. Bu tür eleştiri yazıları, kimilerinin canını sıkar. Hemen “Hadi canım sen de!” tarzında peşin karşı çıkışlar yükselir. Ama ilerleyen zamanda görülür ki söylenenler tek tek gerçekleşir.
Yaklaşık 10 yıl öncesine kadar Eğitim Sen üyeleri olarak eğitimde ciddi altüstlerin yaşanacağını söylediğimizde birçok eğitimci arkadaş da benzeri tepkiler vermişlerdi.
Ben öğretmenliğe başladığım yıllarda okulunu bitiren her öğrenci, olağanüstü bir durum yoksa öğretmen oluyordu. Sonra bir yeterlilik sınavı, ardından KPSS derken devlet, kadrolu istihdamı her geçen gün azaltmaya başladı.
Biz, o yıllarda eğitim ‘sosyal’ bir hizmet alanı olmaktan çıkıp piyasalaşıyor/ticarileşiyor diye çığlık attığımızda bildiğimiz çevrelerin savunucuları, bize çeşitli sıfatlar yakıştırıyorlardı.
Şimdi gelinen nokta ortada…
Baraj ve toplulaştırma konusunda da gördüklerimi Küçük Menderes Gazetesi’nde çeşitli defalar yazdım ve haberleştirdim. Bana “Hep muhalefet ediyorsun” denildi. Ben de muhalefet etmenin kötü bir şey olmadığını, olası olumsuz durumlar hakkında uyarıcı olmanın da önemli bir görev olduğunu dile getirdim.
Yıllar önce bir devlet kurumu iken Anadolu Ajansı’na haber geçerken bölgemizdeki mısır üretimi artışına dikkat çekmiştim. Gazetelerde de geniş yankı bulmuştu. Şimdi ovayı gezin, varsa yoksa mısır.
Yine gazetemizin tarım yazarı olan ziraat mühendisi arkadaşımız Özkan Akgün ile yaptığımız sohbetlerde Küçük Menderes Ovası’nın hayvancılık yapılacak ova olmadığı ile ilgili söyleşilerimiz oldu.
Özkan, yılda üç ürün alınabilen dünyanın sayılı ovaları arasında yer alan Küçük Menderes’te katma değeri daha yüksek tarım ürünlerinin üretilmesi gerektiğini söylüyordu. Bunları hem yazdı hem de gazetede haber olarak yayınladık.
Şimdi gelinen noktada Beydağ, Kiraz, Tire ve Bayındır’ı da içine kattığımızda sanıyorum insan varlığı kadar da hayvan varlığı var. 200 bin civarında, hatta daha fazlası büyükbaş hayvanın varlığından söz ediyoruz.
Peki planladık mı bunlar neyle beslenecek?
Mısırı sulayacak yeterlilikte suyumuz var mı?
Peki, bu hayvanların atıkları bölgemize nasıl bir etki yapıyor, araştırma yapıyor muyuz?
**
Mehmetler, Tire’den Selçuk’a giderken Belevi’den önce gelen küçük bir köy. Aydın çevre yolunun hemen dibinde.
Aydın biliyorsunuz, Ödemiş’ten 3-4 kent büyüklüğünde bir il. Orta halli, sakin bir yerleşim yeri. Aydın, aynı zamanda yavaş yavaş üniversite kenti olma yolunda ilerliyor. Oğlum da ADÜ İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde eğitim görüyor. Orada arkadaşlarımız da var. İki yıldır zaman zaman Aydın’a gidip geliyoruz. Bölgemizden Aydın’a gidip gelen hatırı sayılır miktarda öğrenci var.
Tire’den Belevi’ye doğru giderken solda Mehmetler köyü var dedik. Bir yonca yaprağı yapıp Aydın çevre yoluna girdikten sonra yine Mehmetler köyünün batısından Aydın yönüne doğru ilerliyoruz. Az ileride Selatin Tüneli var. Yani Mehmetler’in batısından Mehmetler’in doğusuna ulaşabilmek için 15 kilometre yol yapıyoruz. Gidiş dönüş 30 kilometre.
Boşa harcanan yakıt ve zaman.
Sizce bu, devlete ve doğaya zarar değil mi!
Bu zarar nasıl hesap edilemez anlayamam…
Peki zarardan dönülemez mi?
Yöneticiler isterse neden olmasın!
Rahmetli Mustafa Erdal, “Aydın-Ödemiş arasında tünel” derdi.
Ben de “Ne olur Mehmetler’e bir gişe” diyorum…
Bakmadan Geçme





