Martın Sonu Bahar mı?
31 Mart gecesi, sadece Ödemişte değil bütün Türkiye'de, 'artık bitsin bu ızdırap' sözleri, yerini heyecanla bekleyişe...
31 Mart gecesi, sadece Ödemişte değil bütün Türkiye’de, “artık bitsin bu ızdırap” sözleri, yerini heyecanla bekleyişe bırakmıştı.
İş adamlarından, köylüsüne, kadınından, gencine kimler kimler, artık soluk almak için çıkacak sonuca ehemmiyet vermeden, cellâdının son hamlesini bekleyen kurbanlar gibi nice insanlarla konuştum bu süreçte.
Gördüm ki; Bir şeyin sonuna yaklaşıyor olmak, artık bir an önce“ne olacaksa olsun” dan, “yorulduk”, “bıktıklara” kadar uzanan bir sürecin en sancılı süreç olduğu ve bunun da insanlarda bıkkınlık ve mutsuzluk yarattığını bu seçimlerde damarlarımıza kadar yaşadık. Elbette bunun birçok sebebi vardı. Belki, ekonomik sıkıntılar. Belki, üreticinin zorunlu tüketici haline gelmek durumunda olması ve belki de adalete inancın zayıflamasıydı. Zira bırakın kadınını, çocuğunu, hayvanını bile zalimlerin elinden kurtarılmasında ki anlaşılamaz rahatlık her birimizi adalet savaşçısı ve koruyucu hükmüne sokmuştur.
Bitsin dedikleri bitti! Mi bilemem ama vaatler vaatler üstüne derken, ipi göğüsleyenin Ödemiş halkının teveccühü ile seçildiği kesindir. Neticede, gelen herkes hizmet için hatta daha iyi hizmet için gelecekti. Partiden daha çok gidenin, aynı pencereden bakmaya çalıştıklarının yaptıkları altında ezilmesi, gelenin de bir umut taşıması ile yeni güne uyandı tüm Türkiye ile birlikte, şirin ve de güzel şehir Ödemiş.
Sabah televizyona gelirken, yolda gördüğüm tüm insanların yüzünde, sonuçtan daha çok üzerlerindeki yükün kalktığı rahatlığı vardı. Artık inşaat yapan inşaatına, emlak yapan dairelerine, yemek yapan müşterilerine dönebilir, kafası rahat ilgilenir diyeceğim ama ah bizim milletimizin bir huyu da, sancı öncesi bir süreç ve sancı sonrası da bir süreç geçirmeyince kendini toparlayamama gibi maalesef bir durumu vardır. Bu da demek oluyor ki; normalleşmemiz için rahat bir on günümüz daha var(!)
Sevgili Esnaf dostlar, Türkiye’ nin bir saniye bile kaybedecek zamanı kalmamıştır. Artık temizliğe kendi kapımızın önünden başlamamız gerekmektedir. Daha çok çalışmak, daha çok hayal etmek, daha çok inanç geliştirmek ve kendimize daha çok güvenmenin vaktidir.
Yaklaşık bir dört yıl daha seçim ya da değişimle ilgili hayaller yerine, oluşan durumdan en çok nasıl fayda sağlayabilirizin yollarına bakıp, bu yönde emek sarf etmeliyiz. Az çalışarak çok kazanmanın hayalinin sonuçlarını en yakın çevrelerden görüyor olmalıyız. İnanın emeksiz olan hiçbir şeyin hayrı da kalmıyor.
Peki, şunu da düşünüyor olabiliriz; “abi yaa, iki kelimeyi bir araya getiremeyen bir yerlerde mevki durumunda”, “onun yerinde ben olacaktım ki, hizmet nedir göreceklerdi.”, “sokakta görsen, selam vermezsin ama para gani”… gibi gibi başkaları için seslice çokça düşündüğümüz olmuştur. Ancak şuna da tanık olduğumuz katidir. Liyakatsız, emeksiz, birilerini memnun ederek bir yerlere ulaşmaya çalışan herkes, ilk dönemeçte araçtan inmek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla sadece kendi için bir şeylere çaba harcayanın hafifliği, yanındakiler için de bir şey isteyene her daim yenilmeye mahkûmdur.
Çokça olmadıkça, aynı pencereden sahici bakmadıkça bırakın şehri, mahallenin kendini geliştirmesi ve imkânlarını kullanabilmesi sadece zaman kaybı hayali olmaktan ileri gidemez.
Söylediklerimin özeti şu; kendi önünüze ve ekmeğinize bakınız. Daha çok çalışmanın ve emek sarf etmenin Tanrı katında her daim yeri ve hayırlı sonucu hep olmuştur. Dürüst olunuz, sizi bir adım öteye taşıyanın şeklinin, cinsinin, ırkının, dilinin ne olduğunu bırakın. Zaman, önce kendinin sonra da çevrende dokunabildiğin her kesimden insanın değişme ve gelişme vaktidir.
Martın sonu bahar diyenleri de takip edeceğiz, insanın gözünün içine baka baka kendine muhtaç edenleri de.
Bize düşense; önce evimiz, sonra sokağımız ve ardından mahallemiz derken şehrimiz ve ülkemizin gelişmesi ve hak ettiği üretim, adalet, eğitim, sağlık gibi birçok alanda tekrar ayakta durabilmek için, küçüğünden büyüğüne, gencinden yaşlısına kadar herkesin varlık sebebine sahip çıkmasıdır.
Bu meyanda, seçimde başarılı olan belediye başkanları, mahalle muhtarları ve belediye meclis üyeleri dahil tüm Türkiye genelinde ki tüm partili arkadaşlara gelirken ağızlarından çıkan kelamların esiri olduklarını unutmamaları gerektiğini tekrar hatırlatır, çalışmalarında başarılar dilerim.
Kazanamayan diğer dostların da, bilirim ki birçoklarının gönüllerinde her daim yerleri olacaktır.
Ve dilerim ki Tanrı her birinizi, beynindeki düşüncenin, yüreğinde yoğrulduğu ve dilinden öylece döküldüğü, beyni, yüreği, dili bir olan insanlarla karşılaştırsın.
Sağlıcakla kalınız, sevgiler
Bakmadan Geçme