Vücuda yapılan sanat

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dövme işlemi, insan derisini çeşitli boyalar kullanarak kalıcı işaret ve desenlerle bezeme sanatıdır. Geçmişte Mısırlılar, Hintliler, Japonlar, Afrika’daki bazı kabileler, Amerikan yerlileri, Trakyalılar, İskitler, Hunlar, Keltler, Gotlar, Germenler, Britonlar, Eskimolar, Polinezyalılar ve daha birçok kültür tarafından uygulanmıştır.

Birçok uygarlık, yaşadıkları döneme ve kültüre göre dövme yapmak için farklı aletler kullanırlardı. Dövme yaparken genellikle kemik, boynuz, bronz ya da çelik iğneler gibi sivri uçlu aletlerle deriyi hafifçe delip boyanın delinen kısma girmesi sağlanırdı. Bir başka yöntem ise açılan deliklerden dikiş diker gibi boyaya batırılmış iplik geçirilerek desen oluşturulmasıydı. İlk dövme mürekkepleri ise karbon, kül ve isten yapılmıştı.

İnsanların vücuduna dövme yapmaktaki amaçları, coğrafyadan coğrafyaya farklılık gösterdi. Bazı kabilelerde vücuda yapılan bu şekiller süslenme amacıyla olsa da bazılarında hastalıklara, kötülüklere, kötü ruhlara karşı korunma amacıyla yapılmaktaydı. Bir başka sebep kişinin hangi topluluğun mensubu olduğunu, o toplulukta hangi konumda bulunduğunu belli etmekti. İnsanlar, dini inancına bağlılığını göstermek amacıyla da vücutlarına inandıkları dine ait sembolleri nakşetmişlerdi. Yapılma sebebi farklı olsa da temel amaç, görünür bir sembol aracılığıyla kendileri için çok önemli bir mesajı iletmekti ve bu her kültürde ortaktı.

Dövmeler, bir kimsenin kendi isteği dışında onları işaretlemek, cezalandırmak ve damgalamak için de kullanıldı. Doğu toplumlarında dövmeler, çok eskiden beri biliniyordu. Yunanlılar Perslerden, Romalılar da Yunanlılardan bu uygulamayı öğrendiler ve işlevsel bir şekilde kullanmaya başladılar. Roma toplumunda suçlulara, kölelere toplum içinde tanınmaları ve kaçtıkları halde bulunabilmeleri için dövmeler yapıldı. Ayrıca asker kaçaklarının kolayca tespit edilebilmesi için orduda da kullanıldı. Çinliler de özellikle Han hanedanlığı döneminde suçluları etiketlemek için dövme kullandılar. Daha yakın zamana bakarsak Naziler, toplama kamplarında her bir Yahudi’ye verdikleri numaraları onların bileklerine işlediler. Nazilerin Yahudileri kişiliksizleştirmek için yaptığı bu işlemle kampta kişilerin ismi değil, kollarına dövülen bu numaralar esastı.

Bilinen en eski dövme örneği Alplerde, Avusturya-İtalya sınırına yakın bir yerde o zamana kadar buzların içinde korunmuş olan ve “Ötzi” adı verilen mumyadadır. 1991 yılında keşfedilen bu mumyanın vücudunda 57 dövme mevcuttu. 5300 yıl önce yaşamış olan Ötzi’nin dövmeleri, genelde omurga, diz, ayak bileği gibi yerlerde yoğunlaşmıştı. Yapılan incelemeler sonucu buz adamın eklemlerinde artrit olduğu belirlendi. Dövmelerin akupunktur noktalarında ya da o noktalara yakın yerlerde olması, yapılmalarının büyük ihtimalle tedavi amaçlı olduğunu gösteriyordu.

Ötzi’den sonraki en eski örnekler, Mısır’da bulunmuştur. Günümüzden 4000 yıl kadar önce yaşamış bu kadın mumyalarında dövmelerin uyluklarda, göğüs üzerinde ve karın etrafındaki bölgelerde görülmesi; bunların doğumu kolaylaştırmak, anne ve cenini hamilelik sırasında korumak amaçlı yapıldıklarını göstermektedir. Burada bir başka gösterge, dövmelerde kullanılan figürlerdir. Mısırlı kadınların bedenlerine “Bes” adı verilen ev tanrısının desenleri işlenmişti. Eski Mısır kültüründeki küçük tanrılardan biri olan ve bir cüce olarak betimlenen Bes; doğumda kadınların, çocukların koruyucusu olarak bilinmekteydi.

Sibirya’da yapılan kazılarda elde edilen ve Türk kültürüne ait oldukları anlaşılan kurganlardan çıkarılan mumyalar üzerinde yapılan incelemelerde de dövmelere rastlandı. Kazılar sırasında bulunan erkek mumyanın gövdesi ve uzuvları, efsanevi hayvan motifleri ile süslenmişti. Daha sonra yapılan bir başka kazıda keşfedilen kadın mumyanın omuzlarında, bileğinde ve başparmağında efsanevi yaratık desenleri keşfedildi. Profesyonelce yapılmış olan dövmeler, yüksek sanat değeri taşıyorlardı. Uzmanlar, o dönemde bunların asalet simgesi olduğunu ve mezarda bulunan kişilerin yüksek statüde kimseler olduklarını öne sürmüşlerdir.

Dövme konusundaki en eski bilgiler, 6. yüzyılda Diyarbakır’da yaşamış ünlü hekim Aetius tarafından kaydedilmiştir. Aetius, eserinde dövme tekniklerinin bilinen en eski açıklamasını, dövme yapılırken kullanılan mürekkebin formülünü ve dövme silmek için neler yapmak gerektiğini yazmıştır.

Dövme, barbar bir gelenek olarak görüldüğünden ve çok tanrılı dinleri çağrıştıran kötü bir uygulama sayıldığından Hıristiyanlık ortaya çıktığında yasaklandı. Kilisenin yasağıyla artık rağbet görmeyen bu işlem, Avrupa’da yavaş yavaş terkedildi.

  1. yüzyılda Kaptan James Cook’un Polinezya adalarından biri olan Tahiti’ye yaptığı yolculuklar sırasında denizciler, vücutlarını çeşitli desenlerle süsleyen yerlilerden etkilendiler ve dövme işlemi, denizciler arasında popüler hale geldi. Dövme kelimesinin İngilizce adı olan “tattoo” da Tahiti dilinden gelmektedir. Dövmeler, bir süre sadece Güney Pasifik’ten dönen denizcilerin bedenlerini süslemiş ve dövmeciler, genellikle liman bölgelerinde faaliyet göstermişti ancak ilerleyen yıllarda İngiltere Kralı VII. Edward’ın haç, V. George’un ejderha dövmesi yaptırmasıyla dövme işlemi, seçkinler arasında da bir modaya dönüştü.

Velhasıl çok eski bir uygulama olan dövme işlemi; tarih boyunca zengin, fakir, kral, köle, genç, yaşlı birçok insanın bedenini süslemiştir. Elektriğin icadından sonra ortaya çıkan dövme makineleri sayesinde daha hızlı bir şekilde uygulanabilen dövmeler, günümüzde statü ayırt etmeden vücudu süslemek, dindarlığı, vatan sevgisini, birine duyulan sevgiyi göstermek; hayat felsefesini ya da ideolojiyi yansıtmak, bir anıyı yaşatmak ve benzeri birçok sebeple vücuda uygulanmaya devam edilmektedir.

Vücuda yapılan sanat