‘’Sağlıklı olma’’ nedir sorusunun cevabı, halk arasında çoğunlukla -‘’hastalık ya da sakatlığın olmayışı’’- olarak yanıtlanır. Bu eksik bir yanıttır. Çünkü sağlık, yalnızca hastalık ya da sakatlığın olmayışı değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Bu bahsettiğimiz tam iyilik halini, özellikle günümüz dünyasında, tehdit eden bir faktörden söz edeceğim. Tahmini çok da zor değil tabi ki. Dilimizden düşürmediğimiz ‘’stres’’.
Stres, günlük hayatımızın normal bir parçası olsa da tanımlamak aslında biraz güç. Çünkü bu kişiden kişiye farklılaşan bir şey. Ama yine de genel bir tanımlama yapmamız gerekirse, hayatımızda yaşadığımız değişikliklere, bedenen ve zihnen verdiğimiz tepkilerim tümü diyebiliriz. Aslında belli bir seviyede stres bizi motive eder fakat bu seviyeyi geçmesi hayat kalitemizi düşürdüğü gibi zihinsel ve fiziksel sağlığımızı etkileyebilir.
Uykuya dalmada zorluk yaşıyorsanız, kendinizi sürekli yorgun hissediyorsanız, küçük olaylar karşısında bile kendinizi gergin hissediyor ve bu olaylara kolaylıkla öfkeleniyorsanız, yapmanız gereken şeyler konusunda zaman baskısı hissediyorsanız (zamanınızın olmadığını düşünüyorsanız), sindirim sisteminizle ilgili sıklıkla sorun yaşıyorsanız (mide, bağırsak), sık sık başınızın ağrısından şikayetçi oluyorsanız ve insanların sizi sevmesi konusunu önemsiyorsanız muhtemelen stresli birisiniz demektir. [Bu saydığımız durumların hepsine sahip olmaktan ziyade birkaçına bile sahip olmanız, sizi stresli biri olarak değerlendirdiğimiz anlamına gelir.]
Öyleyse stresle nasıl başa çıkabiliriz?
‘’Hayır’’ demekle başlayabiliriz. İnsanların bizi önemsemesini ve sevmesini istediğimiz için farkında olmadan kendimizi onların talepte bulunduğu her şeye ‘’tamam’’ derken buluveririz. [Oradaki tamam aslında karşımızdaki kişinin beklentisini gerçekleştirmek ziyade kendi içimizdeki sevimli ve iyi görünme ihtiyacımızı karşılamadır.] Ne zaman bu ‘’tamamlar’’ kendi günlük hayatımızı zorlaştırır ve kendimizi yetersiz hissetmemize neden olur, o an stres de kendini göstermeye başlar. Dolayısıyla stresle başa çıkmak istiyorsak, önce diğer insanlarla kurduğumuz ilişkilerin sınırlarını kontrol edip, sonra da hayır diyebilme konusunda kendimizi geliştirebiliriz.
Paylaşmak iyi gelir. Hepimizin sorunları var. Olmayanı henüz tanımadım. Dertlere karılır. Kardıkça da çığ gibi katlan katlana gelir insanın üzerine. Böyle olmasındansa paylaşın. Belki de probleminiz arkadaşınızınkiyle aynıdır. Bunu fark etmek iyi gelir. Problem aynı olmasa bile paylaşmak hafifletir.
Kişilik özelliklerimizden biri mükemmeliyetçilik ise bunu törpülemeye çalışmak stresle baş etme konusunda bize iyi gelebilir. Mükemmeliyetçi kişi hep daha iyisi ve en iyisi konusunda koşturup durur ve o sınırı hiçbir zaman bulamaz. Hata yapmaktan korkar ve kendisini olduğu gibi ifade etmede zorlanır. Bu durum da daha gergin, mutsuz ve stresli olmalarına neden olabilir.
Kendinizi önemseyin. Size iyi gelecek bir şey bulun ve belirli aralıklarla bunu yapın. Bir hobi, belki bir oyun ya da benim şuan aklıma gelmeyen ama sizin kendiniz için bulduğunuz size iyi gelecek ve size yararı dokunacak bir şey. Günde beş dakika ayırmanız bile bunun için yeterli olur.
Her şey değişmeye önce kabul etmeyle başlar ve kabul edelim ki stres hayatımızın bir parçası. Fakat bu, ona katlanmamız gerektiği anlamına gelmiyor. Stresin motive edici yönünü kendi becerilerimizi kullanarak ortaya çıkarabiliriz. Kendinizi stresli hissettiğiniz anlarda önce bir durun ve kendinizi sanki karşıdaki bir televizyon ekranındaymış gibi görün ve o anınıza iyice bakın. Hiçbir şey aklınızdan geçirdiğiniz kadar kötü olmayacak. Sadece sakin ve derin nefes alın o an size iyi gelecek şeyi bulun ve hazır olduğunuzda devam edin.
Sakin ve keyifli günler dilerim..
Sevgilerle.
