Sevilmemiş Kalpler Durağı-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Odamın beni bunaltmasının ardından kalan acılarımı çekmek için yatağıma gitmeye karar veriyorum. Evet en çok acının kol gezdiği, yalnızlığın volta attığı kimsesiz ve neşesiz yatak odama… Dokunmaya kıyamadığım güzel saçlarının her bir telinden ilmek ilmek örülmüş gibi kaplamasına müsaade ettiğim halımın üstünden parmak uçlarıma basarak geçip uzanıyorum yatağıma. Kokusunun hala buram buram burnumda tütmesi tuhaf değil sanırım. Yatağıma uzanınca huzur bulup uyuyakalmam geremez mi? Peki ben neden mezara uzanmışım da üzerimde buz gibi toprak var gibi hissediyorum. Yaşarken ölmek mi diyorlar buna? Bu nasıl yaşamak ki? Huzursuz huzurumu bozan bir telefon sesiyle yalnızlığın pençesinden sıçrayarak çıkıveriyorum. Neden şimdi arıyorsun ki? Bilmiyor musun ruhumun yokluklar arasında sıkışıp kaldığını? Duymuyor musun yüreğimin sessiz çığlıklarını? (Devamı haftaya…)

***

Geçen haftadan devam…

Telefonu açıp açmamak arasında kaldığım o şuursuz ikilem… Onun sesini duyma isteği ve söyleyecek olduklarının bağrıma saplayacağı hançer… Ne hale getirdin beni böyle? Nasıl bu kadar aciz hale gelebildim ben? Oysa kokundu tek tesellim ve şimdi hayaline bile hasretim. Neden arıyor olabilirsin ki? Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hem de… Beni ne hallere düşürdüğünü görmek için mi? Eğer sebep buysa yazık değil mi? Senin için kendinden vazgeçmiş olan bana? Aklımı kurcalayan sorulara yine yanıt bulamazken telefon susuverdi. İçimde tarifsiz bir sızı… Neden aramıştı? Ne diyecekti bana?

Sahip olduğum bütün huzursuzluk gitmiş, sanki yerine dünyanın en büyük huzursuzlukları eklenmişti. Nefes alışverişlerim hızlandı. Ne o? Ağlayacak mıyım yoksa? “Dur oğlum, yakışır mı erkek adama?” diye geçirsem de aklımdan… “Yakışır be! Sevdiği kadın uğruna gözyaşı dökmeyen adam mı olur hiç?” diye koyuverdim kendimi. Gözyaşlarım yüzümden şelale misali akarken vücudum kas katı kesildi. Gözlerimden başlayan acı, iyice uzamış sakallarımdan yüzüme kapattığım avuçlarıma damlıyordu. “Bu nasıl bir acı?” diye haykırdım. Gözyaşlarıma mani olamıyordum. Canım yanıyordu. Keşke, keşke böyle olmasaydı. Gitmeseydin de yanımda olsaydın. Avutsaydı yine beni dizlerin. O güzelim parmakların, saçlarımın arasında kaybolsaydı. Ben seni çok sevdim be kadın! Ben sana yandım! Ben sana öldüm! Şimdi yoksun yanımda ve bir daha da hiç olmayacaksın.

Ağlamaktan içimin çıkmasını göz ardı etmiş, sadece onun hayaline sarıldım. Ağladıkça ağlıyordum. Daha çok ağlıyordum. Yatağımın ortasında iki büklüm kıvrılıp kaldım. Birden gelen mesaj bildirimi, suni teneffüs etkisi yaratıp çıkardı hıçkırık denizinden beni. Telefonumu elime aldım, buğulu gözlerle bakıyordum ekrana. Telefonu açmayınca mesaj atmıştı. Canımın yanacağını bile bile açıp okumaya başladım. “Aradığımda keşke açsaydın telefonu. Keşke… Hayatımın kararını vermek üzereydim. Yine beni dinlemedin her zamanki gibi. Yuvamızı kurtarmak için bir fırsatımız vardı. Yeniden bir araya gelme fırsatı ama onu artık kaybettik. Bir bebeğimiz olacaktı Yılmaz. Baba olacaktın.”

Sevilmemiş Kalpler Durağı-2